“Dinle ilgilenmiyorum”

Bir haber sitesinde, din satıcısı münafık bir politikacının yolsuzluğuyla ilgili bir haberin altında şöyle bir yorum vardı: “Müslüman olsaydım yakasına yapışırdım.” Yorum yazan şaşkının bu cümleyi kurabilmesini sağlayan olgu, din ile ahlakın arasının ayrılmasıdır. Yorum yazan şaşkın, herkesin bildirdiği bağlılıktan, ettiği yeminden, verdiği sözden yalnızca “dindaşlarına” değil, bütün topluma karşı sorumlu olduğunun ayırdında değil. Büyük olasılıkla insanları “bir dini olanlar” ve “olmayanlar” diye ikiye ayırıyor. “Dini olanlar” yalnızca birbirlerine karşı sorumlular, öyle mi? Peki, “dinsizler” kime karşı sorumlu? Dinsizlerin inanmasalar bile dini bilmek gibi bir sorumlulukları yok mu? İçinde bulundukları toplumun tarihini, kültürünü, sanatını bilmek gibi bir sorumlukları var da, dinini bilmek isteğe mi bağlı? Sahi, Türkçe, Matematik, Fen, Tarih, Coğrafya gibi derslerin zorunlu olmasına ses eden yok ama din dersinin seçmeli olması için yaygara kopuyor, öyle değil mi?

“Dinle ilgilenmemek” bir seçenek mi? Okumaya devam et

Kuran’daki Dualar ve Konuşmalar Simgeseldir

Bekleme odasındaki su sebilinden su almıştım. Yanımdaki sehpada boş kullan-at plastik bardağı gören sekreter çöpe atmak için davrandı. “Atmayın, kullanıyorum” deyince alaycı bir gülüşle “Yenisini alırsınız?” dedi. Kullan-at bardağı iki kez kullanma fikri gözüne gereksiz göründü. Sekreter benim yaşlarımda, okumuş, aklı başında biri. Plastik bardakların sonsuz bir kaynaktan geldiğini düşünüyor olamaz. Sorsam, plastik bardakların değil, hiçbir tüketim nesnesinin sınırsız bir kaynaktan geldiğine inanmadığını ve çöpleri için de sonsuz depolama olanağı olmadığını söyleyeceğine eminim. Davranışı ile inandığını sandığı şey arasındaki çelişkinin ayırdında olmadığına, yani bu yanıtı içtenlikle vereceğine eminim. Peki, bu davranışını nasıl açıklarız? Plastik bardakların ve çöp alanının sonsuz olduğuna inansaydı yine aynı umursamaz davranışı gösterecekti. Öyleyse bir karar vermeliyiz: Sekreterin ağzıyla söylediğini göz ardı edip sonsuz plastik bardağın varlığına inandığını kabul etmek zorundayız.

Benim anladığım, Kuran’a göre sekreter buna inanıyor. Okumaya devam et

Eleştirel Düşün

Yalnızca Kuran ilkesinin özü hangi kitaplardan yararlanılacağı (veya yararlanılmayacağı) konusunda körü körüne bir diretme değildir, olmamalıdır. Yıkıcı olan nedir, biliyor musunuz? Yıkıcı olan bir anlatıyı sorgulamaksızın, sınamaksızın okumaktır. “Soru sormak bilmenin yarısıdır.” Bu bilge özdeyişi Peygamber’e yakıştıranlar, bir anlatıyı soru sorarak okumanın ne demek olduğunu bilmiyorlar. Sünnet, siyer, fıkıh gibi kaynakları okumak ve bunlardan yararlanmaya çalışmak değil sorun olan. Sorun olan bunları ezberlemek, yutmak ve birer bütün olarak ezberi aktarmak. Buna nakilcilik de deniyor. Yani hiç bir yeni düşünce üretmemek. Oysa düşünce üretimi insan olmanın nedeni ve sonucudur ve düşünce üretmeyenler evrimsel süreçte yok olurlar. Hayvanın hayatta kalması fizyolojik yetilerine bağlıyken, insanın hayata kalması düşünsel ve ahlaki yetileriyle ilgilidir. Okumaya devam et

“Gayba İnanmak”

-I-

Doğayı gözleyip onu yöneten (veya onun içine gömülü olan veya onu var eden, nasıl ifade ederseniz edin) yasaları keşfetme süreci kökten kusurludur. Kusurlu demek, yanlış veya gereksiz olduğu anlamına kesinlikle gelmiyor. Kusursuz veya tam olmaktan uzak olduğu anlamına geliyor. Bilimsel yöntem kısaca şöyle işler: Okumaya devam et

Kuran Bağlısı Birikimini Nerede Saklar?

Güncelleme: Yazıda kiralık kasa demişim ama yazıyı yazdıktan sonraki yıllarda Kovid bahanesiyle bankalar yasadışı olduğunu bilmelerine rağmen müşterileri şubeden içeri almak için kod istediler. Kodu olmayan veya “temiz” kaydı olmayan kişilerin kendi mallarına erişmesi engellenmiş olabilir. Bu yüzden yazıdaki kiralık kasa tavsiyesini geri çekiyorum. Bankalar düşmanımızdır, çocuklarımıza böyle öğretelim. 31.07.2022

Birikiminizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Az veya çok, hepimizin parası bankadadır. Esnafın parası bankadadır. Cari hesabı dışında birikim hesabı da bankadadır. Ücretlinin aylığı da, birikimi de bankadadır. Kentte durum budur. Köylüyü de son zamanlarda kar amaçlı tarım kredileri ve çiftçiye özel kredi kartlarıyla üretime değil, sömürüye dayalı olan banka düzeninin içine çektiler. 1980 sonrası dönemde hükümet kendi çalışanına aylığını ancak bankadan vermeye başladı, alacağını da banka üzerinden talep etmeye başladı. Bu demektir ki, ülkede el değiştiren mal ve emek bankadan geçer. Üretilen her on liralık katma değerin sekizi bankadan geçer, geçerken bir kısmını orada bırakır. Geçmeyen bölüm “kayıt dışı” adıyla, vergi kaybı bahanesiyle yeni sömürülerin vesilesi yapılır. Okumaya devam et

“Muhammed Postacı mıydı?”

Kuran’ı, yanına mezhep kitaplarını koymadan, anlamını gelenekçi yorumların sınırlamalarına maruz bırakmadan, bugün iniyor gibi anlamak gerektiğini savunanların sayısı artıyor. Buna karşılık, karşıt görüşün sıkça yönelttiği “Peygamberin örnekliğine gerek yoksa Muhammed Postacı mıydı?” sorusuna verilmiş gerçek bir yanıta rastlamadım. Bu kısa yazıda bunu deniyorum. Yazıyı aynı zamanda Neden Yalnızca Kuran? kitapçığımın içine bir alt başlık olarak ekledim. Eleştirenden Allah razı olsun. Okumaya devam et

Kuran’ı Neden Sürekli Okumalı?

Kimi filmleri izledikten sonra birine vermez, saklarız. Kimi kitapları okuduktan sonra birine vermez, ikinci kez okumak için saklarız. Çünkü iki veya daha çok kez izlendiğinde veya okunduğunda zevk veren anlatılar vardır, bunu biliriz. Zevkin ötesinde esin ve bilgi de verebilir bunlar, duygu da yaşatabilir. Onun için filmler arasında yeniden izleme değerine göre ayrım yaparız. Kitaplar arasında da yeniden okuma değerine göre ayrım yaparız. Kitapları ikinci kez okumanın yararları türlü kaynaklarda şöyle sıralanıyor: Okumaya devam et

Bugün Allah İçin Ne Yaptın?

Bugün kaç rekat…
Bugün hangi sorunu çözdün?

Bugün hangi sorunu saptadın ki çözüm aramaya başlayabilesin?
Bugün kendininkiler dahil hangi acıyı hafiflettin?
Bugün kendininkiler dahil hangi gereksinimleri giderdin?
Bugün tinsel anlamda neyin eksikliğini duydun ki ilerleyesin?
Bugün ne öğrendin?
Bugün ne öğrettin?