Hadislerin Yahudi ve Hristiyan Kökeni

Hadis ve Sünnet kültürünün asıl kaynağını sorgulamaya ve keşfetmeye buradan başlamanızı öneririm. Bilgimiz, inancımız, tartışmalarımız, yaşamımız kanıt ve belge üzerine olsun. Kitapçığın ikinci (2019) sürümünü yazdırmaya hazır .pdf dosyası olarak şuradan indirebilirsiniz:

hyk-kapak

Güncelleme notu:

Bu yazıyı 2015’te yazmış ve son güncellemeyi Ekim 2016’da yapmışım. Aradan geçen zamanda en çok okunan yazılarımdan biri olduğu için gözden geçirme gereğini duydum. Giriş ve açıklama bölümlerine biraz daha ayrıntı ekledim. Tevrat ve İncil’in bozulmuşluğuyla ilgili ayrı bir çalışma yapmaya karar verdim. Verdiğim kopya hadis örneklerine bir kaçını daha ekledim. Öte yandan başörtüsü hadisi örneğini çıkardım. Çünkü hadis metinlerinde geçen “hımar” sözcüğünün başörtüsü anlamına geldiğinin kanıtı hadis kitaplarının içinde, yani metnin kendisinde bulunamıyor. Bununla birlikte başörtüsünün “dinin direği” gibi algılanıyor olmasının Yahudilik başta olmak üzere bozuk öğretilerin etkisi olduğu konusundaki gözlemim değişmiş değil. Yalnızca bu etkinin hadis metinleri içinde kalarak gösterilemediğini fark ettim. Adem’in, yani insanın yoktan var edilmesi konusundaki hadisi örnekler arasına ekledim. Çoğu hadisin Arapça metnini alıntıladım. Her bir hadisi sunnah.com sitesinden tek tek denetleyerek numaralandırma sisteminde yaptığım hataları düzelttim. Aslında hadislerin numaralandırma sistemi tam bir arapsaçı. Evrensel bir numaralandırma yapma fikrini ilk kez gavurun düşünmesi bile aslında mezhepçi Müslümanların izlediklerini söyledikleri yolu ne kadar ciddiye aldıklarını gösteriyor. Yaşam felsefen olduğunu söylediğin şeye elin adamı çeki düzen veriyor. Çünkü aslında, Neden Yalnızca Kuran yazımda da işaret ettiğim gibi, hadisleri izlediklerini öne sürenler hadisleri izlemiyorlar! İzleselerdi her altı kitabı (ve hatta Şii hadis kitaplarını da) yer bitirir, çelişkileri ve aykırılıkları çoktan halleder ve Kuran’la birlikte bir sistematiğe oturturlardı.

Neden Yalnızca Kuran yazım ile birlikte bu çalışmanın Kuran’ın tek başına bir ahlak, bir sistem kitabı olabileceğine ikna olmanızı sağlamasını dilerim. Eski veya yeni herhangi bir şeyi onun yanına eklemeye kalktığımızda başımıza gelecekler konusunda sizi düşündürmesini umarım. Hala ikna olmamışlardansanız, Ahmet Sağlam’ın kitabını da okumanızı öneririm. Talmud ile hadis arasındaki benzerliği derinlemesine araştırmak isteyenlere, her ne kadar kendisi hastalığa doğru tanıyı koyamamış da olsa Mehmet Sait Toprak’ın kitabını önerebilirim.

Ben dahil hiç kimsenin görüşlerine gözü kapalı güvenmemenizi, eleştirel ve çözümleyici düşünme alışkanlığı edinmenizi dilerim. Allah, gerçeği söyleyenlere utku bağışlasın.

***

 

 

İçindekiler

Tanımlar: Kitabımukaddes ve Talmud

I Giriş

II Kitaplılardan Bir Topluluğa Uymak Nasıl Olur?

III Kuran’ın Önceki Kitapları Onaylaması Nasıl Olur?

IV Örnekler

Hadis ve Sünnet’e İnanmayanın Kafir Olması

Kelimei Şehadet

Oğlanların Sünneti

Yiyecekle İlgili Uyduruk Haramlar

Filanca Duayı veya Ayeti Okuyanın Cennete Gireceği

“Amin” Demek

Mürtedin Öldürülmesi

Zina Edenin Taşlanarak Öldürülmesi (Recm)

Köle ve Cariye Alım Satımı, Miras Bırakılması

Din Adına Soykırım ve Köleleştirilme  (Beni Kurayza, Beni Ukayna Hadisleri)

Kabir Yaşamı, Kabir Azabı

Adetli Kadının Kirli Sayılması, Kuran Okuyamaması,  Mescide Girememesi

Kadının Aşağılanması

Aşure /Muharrem Orucu

Namazda veya Sokağa Çıkarken Takke, Sarık Giyilmesi

Muhammed Peygamber’in Mucizeleri

Muhammed Peygamber’e Yakıştırılan Sübyancılık

Muhammed Peygamber’e Yakıştırılan Kadın Düşkünlüğü

Elçisinin Allah’la Pazarlık Yapması (Miraç Hadisleri)

Muhammed Peygamber’in Evrenden Önce Yaratılması,  Evrenin Onun Hürmetine Yaratılması

Muhammed Peygamber’in Sorgu Gününde Aracılığı /Şefaati

Cennete İlk Girecek Olanın Muhammed Peygamber Olması

Muhammed Peygamber’in İşitiyor Olması

Muhammed Peygamber’in İlk Ayeti Issız Bir Dağda Alması

Muhammed Peygamber’in Yüzünün ve Giysilerinin Işık Saçması

Güneşin Muhammed Peygamber İçin Bekletilmesi

Adem’in Yoktan Var Edilmesi, Evrim Karşıtlığı, Ruh-Beden İkiliği

Allah’ın Adem’i Kendi Suretinde Yaratması

Kadının Erkeğin Kaburgasından Yaratılması

Havva’nın Adem’e İlk Günahı İşletmesi

Adem’in Türlü Renkte Topraktan Yaratılması

Adem’in Boyunun 30 Metre Olması, Zamanla Kısalması

Adem’in Cuma Günü Yaratılması

Musa’nın Ölümünü Ertelemesi

İbrahim’in Karısı Dururken Hizmetçisinden Çocuk Yapması

İbrahim’in Karısı, Safa, Merve ve Zemzem Suyu Efsanesi

Nuh’un Oğullarının Adları

Deccal

Mehdi’nin /Mesih’in /İsa’nın /Ali’nin Dünyaya Dönecek Olması

Kıyamet Savaşı /Melhametül Kübra /Armagedon

Fırat ve Nil’in Kutsallığı, Cennet Irmakları Olması

Yecüc ve Mecüc’ün Silahları

Resim ve Heykel Yasağı

Tuvalet Kuralları

Eşin Çıplak Bedenini Görme Yasağı

Kaş /Kıl Almanın Yasak Olması

Sakal ve Etek Traşı

Kâbe’nin Çevresinde Yedi Kez Dönmek

Katır Gibi Melez Hayvanlar Üretmenin Yasak Olması

Hayvanla Cinsel İlişkiye Girmenin Cezası

Yeniay /Dolunay Duası

Yemekten Önce ve Sonra Elleri Yıkamak

Cennetteki Ödüller

Müslüman Olmayanların Fiziksel Anlamda Pis /Cünup Sayılmaları

“Kıyamet günü de olsa elinizdeki fidanı dikin” Hadisi

Hadis Kitaplarındaki Muhammed Yahudilerden Ders Alır,  Onay Bekler; Onların Çömezi Durumundadır

Ek: Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Ünlü Kitabı Marifetname’nin  Cinsel İlişki Öğütlerinin Kaynağı

  

Tanımlar: Kitabımukaddes ve Talmud

Kitabımukaddes (Kutsal Kitap) Tanrı’nın elçileri aracılığıyla ilettiği sözlerini de içeren bir kitap derlemesidir. Yanlışlıkla “İncil” olarak anılması yaygındır. Hristiyanlığın kutsal kitabıdır ve iki ana bölümden oluşur. Yahudilerin de kutsal kitabı olan Eski Ahit (Ahdi Atik /Eski Anlaşma) ve yalnızca Hristiyanlığın benimsediği Yeni Ahit (Ahdi Cedit /Yeni Anlaşma). Yahudiler Eski Ahit’in bütününe Tanak adı verirler ve Yeni Ahit’in Tanrı sözü olmadığını öne sürerler. Eski Ahit’in Musa’ya verildiğine inanılan ilk beş bölümüne Tevrat (Tora /yasa) denir. Ezici çoğunluğu oluşturan Rabbani Yahudilik anlayışında, bu yazılı Tevrat’tan ayrı olarak bir de sözlü Tevrat vardır. Bunun içeriğini de Talmud ve öbür insan yazması kitaplar oluşturur. Talmud, 63 kitaptan oluşan ve on beş bin sayfayı bulan dev bir derlemedir. Yasaları belirleyen Mişna’lardan ve bunların yorumları olan Gemara’lardan oluşur. Talmud, Kitabımukaddes’in bir parçası değildir. Babil Talmudu ve Kudüs Talmudu olarak iki ayrı Talmud vardır.

Yeni Ahit ise Kitabımukaddes’in Eski Ahit dışında kalan ve İsa’dan sonra yazılan bölümüdür. Yalnızca İsa’nın sözleri olduğu öne sürülen ilk dört kitaba (Markos, Matta, Luka, Yuhanna) İncil denir. Hem Eski hem de Yeni Ahit’in içeriğindeki kitap dizisi mezhebe göre küçük değişiklikler gösterir. Yahudiler Yeni Ahit’i reddederler. Ancak Hristiyanlar Eski Ahit’i de kabul ederler.

Kitabımukaddes

Eski Ahit (Tanak):

Yeni Ahit:

Tevrat: Yaratılış, Çıkış, Levililer, Sayılar, Tesniye

İnciller: Matta, Markos, Luka, Yuhanna

Elçilerin Kitapları (Neviim)

Havarilerin Yazmaları: Elçilerin İşleri, Mektuplar, Vahiy

Öteki Yazmalar (Ketuvim)

Bu çalışmada Kitabımukaddes alıntılarını Türkiye Protestan kiliselerinde kullanılan çeviriden yaptım. Talmud alıntılarını İngilizce “Soncino çevirisi”nden yaparak Türkçeye çevirdim. İngilizce çeviriye halakhah.com adresinden ulaşılabilir. Talmud’un bütün bir Türkçe çevirisi bulunmamaktadır. Kuran alıntılarını Ali Rıza Safa’nın veya Yaşar Nuri Öztürk’ün çevirisinden yaptım. Köşeli parantez içinde eklediğim açıklamalar öznel yorumlar değil, bağlamda ve metnin orijinalinde var olan açık bilgilerdir. Hadis kitaplarında hadisin yerini belirten numaralandırma veya ilgili bölümün başlığı, aktaran kaynağa göre değişiklik gösterebilir. Kimi hadis metnini çok uzun olduğu için alıntılamadım. Bu metinlere pek çok hadis sitesinden ulaşmak olanaklıdır. Gösterilen Arapça metinler sunnah.com adresinden alınmıştır.

Kuran, hadis, Kitabımukaddes ve Talmud’dan yapılan alıntıların orijinal metinlere başvurarak doğrulanması özellikle önerilir. Bu yolla, bu çalışmada sergilenenlerin “yazarın görüşü” olmadığı anlaşılacak ve okurun birinci elden tanık olduğu somut, kesin gerçeklere dönüşecektir. Her türlü eleştiri şükranla karşılanacaktır. Yazar, her türlü tartışmaya açıktır. Bu çalışma, Neden Yalnızca Kuran yazımın devamıdır.

“Tek bir din bilen, hiçbir dini bilmez.”
– Max Müller (oryantalist, karşılaştırmalı dinler disiplini kurucularından)

 

I
Giriş

İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik arasındaki benzerliklere dikkat çekildiğinde ve bu özellikle eleştirel yolla yapıldığında mezhepçi din adamlarının, ilahiyatçıların ve din satıcılarının bize bunun normal olduğunu, bu üçünün de tektanrıcı, vahiy kaynaklı “İbrahimî” dinler olduğunu söylediklerine tanık oluyoruz. Oysa gerçek böyle değildir. Bu üçünün çıkış noktalarından başka pek az ortak yönü vardır. Yahudilik ve Hristiyanlık, asıl kökeni olan ahlaki öğretiden uzaklaşmıştır. Müslümanların dinleri de aynı süreçtedir. Ancak bu ahlak öğretilerinin kuramlarını oluşturan temel metinlere baktığımızda anlamlı bir benzerlik kadar anlamlı bir farklılık da görürüz.

Kuran’a Sünnet’i ekleme, yani vahiy kitabına insan yazması kitapları ekleme fikrinin kaynağı geleneksel, kurumsal Yahudi inancıdır. Gelenekçi, nakilci Yahudiliğe göre Musa’ya Sina Dağı’nda Tevrat ve Tevrat’ın bir benzeri verilmiştir. Babil Talmudu’nun Avot 1 bölümünde “Musa, Sina’da Tevrat’ı aldı ve onu [yardımcısı] Yeşu’ya aktardı ve Yeşu atalara aktardı. Atalar elçilere ve elçiler de Büyük Sinagog’un Adamları’na aktardılar.” biçiminde dile getirilen şey yazılı ve sözlü Tevrat’ın “rivayet zinciri”dir. Bu, Yahudiliğin temel inançlarındandır. Dinsel ders kitaplarında, Tevrat ve Talmud çevirilerinin sunuş yazılarında, ilmihal ve tarih kitaplarında bu sav hep yinelenir.[1] Gelenekçi, nakilci, mezhepçi anlayışa göre Muhammed Peygamber’e Kuran’ın bir benzeri (misli) verilmiştir.

Temel metinlere baktığımızda şu büyük resmi görürüz: Geleneksel Müslümanlığın “ikinci metni” sayılan hadisler ile Yahudiliğin ve Hristiyanlığın metinleri arasındaki benzerlikler dikkat çeker. Hadislerin azımsanamayacak bir bölümü Kitabımukaddes veya Yahudilerin “Sözlü Tevrat” dedikleri Talmud’dan kopyalanmıştır. Talmud tıpkı hadis gibi önceleri sözlü olarak aktarılan insan yapısı dinsel bilgilerin yazıya geçirilmiş halidir. Talmud’un yazılmasıyla o güne dek sözlü olarak aktarılan Mişna’lar (Musa’nın hadisleri) yazıya geçirilmiştir. Gemara ise o günün başhahamlarının Mişna’yla ilgili yorumları ve içtihatlarıdır. Mişna konularına göre ayrılmış altı kitaptan oluşur. Konu başlıkları hadis kitaplarının ve klasik dönem fıkıh kitaplarının bölüm başlıklarına benzer. Baskın anlayış olan Rabbani Yahudiliğe göre Tevrat’ı anlamak için önce Gemara’yı, Sonra Mişna’yı anlamak gerekir. Tıpkı mezhepçi, nakilci öğretide Kuran’ı anlamak için önce fıkıh ve hadis öğrenmek, büyük imamların içtihatlarını okumak gerektiği gibi.

Peygamber yorumunun ve uygulamasının Müslümanlar için zorunlu bir ölçü olduğu dogmasının ve orijinal “yorumun” bugün bilindiği varsayımının kaynağı kurumsal Yahudi öğretisidir. Peygamber Sünneti kavramını doğrulamak için kullanılan savunmaların tıpkısını hahamlar Sözlü Tevrat’ı doğrulamak için kullanırlar. Örneğin Kitap metnindeki sözde belirsizlik dolayısıyla ilgisiz, aşırı, özden kopan yorumlara yol açacağı, Sözlü Tevratın /Peygamber Sünneti’nin bunun önüne geçeceği savunması her iki gelenekte ortaktır. Hahamlar harekesiz İbranice metnin farklı biçimlerde okunabileceğini, doğru okunuşun ancak sözlü aktarımla bilinebileceğini savunmuşlardır. Metinde yeterince ayrıntı bulunmadığı ve ayrıntıların ancak metne girmeyen sözlü aktarımla bilinebileceği savunması yine Yahudi geleneğinde yer almaktadır.[2] Yine Kuran metnine yöneltilen çelişkili olma suçlaması (içkiden söz eden ayetlerle ilgili bolca örnek bulabilirsiniz), kitabın yanına eklenen resmi bir yorumun gerekliliği için bahane yapılır ki tıpkısını hahamlar Tevrat için yapmaktadırlar.

Yahudi hahamların yazdıkları aşağıdaki örnek metinleri “Hadisler olmadan bir çok şeyi yapamazdık, örneğin namaz kılamazdık, Kuran ayrıntıya girmez” benzeri sözlerle karşılaştırınız:

“İki Tevrat vardır: Yazılı ve sözlü. İkisi de Musa’ya Sina Dağı’nda ve çöldeki 40 yıl boyunca verilmiştir, Musa da onları bütün halka öğretmiştir. … Ve ikisi bir arada olmadan geleneksel Yahudiliği anlamak olanaksızdır. Yazılı Tevrat buyruklardan işaret veya imayla söz eder. Bir örnek: Tesniye 6:8 bölümü Tefilin bağlamayı buyurur ama çok bir şey söylemez. Yalnızca bu buyruğa bakarak Tefilin bağlamayı bilemezdik. Kolumuza ne saracağız? Neyle saracağız? Alnımıza koyacağımız kağıdın içeriği ne olacak? Bu neyin işaretidir? Sözlü Tevrat olmadan kesinlikle Tefilin bağlamayı bilemezdik. Ve bunun gibi başka buyruklara da anlam veremezdik. Yani elimizde bir tür yorum kaynağı olmadan.”[3]

Yine bir hahamın yazdığı aşağıdaki örnek metni “Kuran, ‘Sana kitabı ve hikmeti verdik’ diyor, ‘Yalnızca kitabı verdik’ demiyor, demek ki hikmet Peygamberimizin Sünneti’dir” benzeri savunmalarla karşılaştırınız:

“Tanrı Musa’ya ‘Tevrat’ı ve buyrukları’ vereceğini söyledi (Çıkış 24/12). Tanrı neden ‘buyrukları’  sözcüğünü ekledi? Tevrat’ta yer almayan buyruklar mı var? Bu dize Sözlü Tevrat’a açık bir göndermedir.”[4]

Babil Talmudu V. yüzyılda, Kudüs Talmudu IV. yüzyılda yani Kuran’dan çok önce kitaplaştırılmıştır. Talmudlar yirmi bin kitap sayfasını bulan hacimle herkesçe okunabilir olmaktan uzaktır. Bu özelliğiyle ona çalışıp öğretisini sıradan kişilere aktaracak bir din adamı sınıfının varlığına bahane oluşturur. Aynı durum Kuran’a eş koşulan on binlerce sayfalık Sünnet kaynakları için geçerlidir. Hahamların kurumsal öğretilerini oluşturan Talmud (ve Midraş, Targum, Zohar gibi öbür kitaplar), günümüze ulaşan durumlarıyla Eski Ahit’in olası anlamlarını tek ve yoz bir anlama, hahamlar panteonunun, yanılmaz ataların anladıkları anlama hapsetmiştir. Tıpkı Sünnet öğretisinin, Kuran’ın anlamını ancak seçkin din adamlarının yorumlayabileceği dar bir alanda kalmak üzere sabitlediği gibi.

Gelenekçi ve mezhepçi İslam öğretisinin Kuran’dan gerçekleştirdiği sapma, kurumsal Yahudiliğin ve Hristiyanlığın vahiyden gösterdiği sapmayla karşılaştırıldığında hafif kalmaktadır. Ne var ki, Müslüman toplum gerçekleşmiş olan bu yozlaşmayı iyice anlayıp Kuran’a bakışını gözden geçirmek durumundadır. Kitaplıların (Ar. Ehlikitap; Yahudiler ve Hsirtiyanlar) Müslümanları dinlerinden saptırma niyetleri bir varsayım veya kuram değil, yaşayan bir olgudur. Amaçlarına kesinlikle ulaşamadıklarını söyleyebilmek ne yazık ki olanaklı değildir. Elçi, Kuran’da toplumunun Kuran’ı dışlamasından yakınır (25:30, karşılaştırınız; Eski Ahit, Tesniye 31).

Gelenekçi ve nakilci İslam anlayışı ile Yahudi dini arasındaki benzerlik konuyu inceleyenler için açıktır. Her şey göz önündedir, gizli veya örtülü olan bir şey yoktur. Fransız oryantalist Barthelemy d’Herbelot (ö. 1695), Katip Çelebi’nin kütüphanesinden yararlanarak yazdığı Bibliotheque Orientale (Doğu Kitaplığı) kitabında altı hadis kitabıyla Talmud arasındaki benzerliklere dikkat çeker. Bir Yahudi olarak yetiştirilmiş ve yetişkinliğinde Kuran’la tanışarak İslam’ı seçmiş olan Muhammed Esed, İngilizce’ye yaptığı yorumlu Kuran çevirisinde, klasik tefsirlerdeki Talmud etkisinden sıkça söz etmiştir.

İslam rahiplerinin taklit yoluyla her kuşakta yeniden ürettikleri ve akçaladıkları uyduruk öğretilerine yöneltilen soru ve sorgulamadan rahatsız oldukları ve susmamızı yeğledikleri kesindir. Her şeye karşın gerçek güçlüdür. Ona direneni ezip geçer. Onu ayakta tutanı ise ödüllendirir.

Kitabımukaddes’i okumuş olup da rastlantı olamayacak benzerlikleri araştırmayan, ortaya koymayan Müslümanlar tanıklıklarını gizlemektedirler. Tanıklığı gizlemek suçtur. Bir Kuran bağlısı, Tanrı’nın dinine iftira eden bozuk öğretilerin kirli çamaşırlarını ortalığa sermeli ve insanları değişmez gerçeğe çağırmalıdır. Siz de tanıklığınızı gizlemeyin ve bu bilgileri aklı, gönlü kararmamış en az üç kişiyle paylaşın. Onlar da görevlerini yerine getirip üçer kişiyle paylaşsınlar. Zincirin koptuğu noktada bilin ki sorumluluk yerine getirilmemiştir.

Ey iman sahipleri! Kendilerine kitap verilenlerden bir zümreye boyun eğerseniz sizi, imanınızdan sonra kafirler haline getirirler. Allah’ın ayetleri size okunuyor, Elçisi de aranızda; peki nasıl küfre sapıyorsunuz? Ali İmran 3:100-101

 

 

II
Kitaplılardan Bir Topluluğa Uymak Nasıl Olur?

Geleneksel İslam’daki yozlaşma bir kirlenme biçiminde, vahyin açık mesajına eklemeler yapılması yoluyla olmuştur. Kirlenmenin yönünün, yani Yahudilik ve Hristiyanlıktan İslam’a doğru olmasının ilk kanıtı Yahudiliğin ve Hristiyanlığın Kuran’dan eski olmasıdır. Yalnızca bu kanıt geleneksel İslam’daki yozlaşmanın kaynağıyla ilgili kanıt olamazdı, ancak Kitaplılarda, özellikle de Yahudilerde bu yozlaşmanın kaynağını gösteren bir güdülenme vardır. Çok güçlü bir azmettirici neden vardır. Burada bu bilinçli kirletmenin yalnızca hadis kitaplarında bulunan örneklerini vereceğim. Kuran bu konuda bağlılarını uyarmaktadır:

Ehlikitap’ın küfre sapanlarıyla müşrikler, Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Bakara 2:105

Ehlikitap’tan birçoğu, benliklerindeki kıskançlık yüzünden sizi, imanınızdan sonra kafirler haline bir döndürebilseler diye yürekten istedi. Bakara 2:109

Sen onların öz milletlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla hoşnut olmazlar. Bakara 2:120

“Yahudi yahut Hıristiyan olun ki doğruya kılavuzlanasınız” dediler. Bakara 2:135

Kitap ehlinden bir zümre, sizi bir saptırabilseler diye arzu ettiler… Ali İmran 3:69

Ehlikitap’tan bir zümre şöyle dedi: “Şu iman edenlere indirilene günün başlangıcında inanın, günün sonunda karşı çıkın. Belki onları döndürebilirsiniz.” Ali İmran 3:72

De ki: “Ey Ehlikitap! Allah, yaptıklarınıza tanıklık ederken, Allah’ın ayetlerini neden inkar ediyorsunuz?” Şunu da söyle: “Ey Ehlikitap! Neden iman edenleri Allah yolundan alıkoyuyorsunuz? Gözünüzle gördüğünüz halde, Allah yolunu neden çarpıtmak istiyorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.” Ey iman sahipleri! Kendilerine kitap verilenlerden bir zümreye boyun eğerseniz sizi, imanınızdan sonra kafirler haline getirirler. Allah’ın ayetleri size okunuyor, Resulü de aranızda; peki nasıl küfre sapıyorsunuz? Kim Allah’a yapışırsa dosdoğru yola iletilmiştir o. Ey iman edenler! Allah’tan, kendisinden korkmaya yaraşır biçimde korkun. Müslümanlar olmanın dışında bir hal üzere sakın can vermeyin. Hep birlikte Allah’ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da onun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız. İçinizden hayra çağıran, doğruluk ve güzelliği belirleneni emreden, kötülük ve çirkinliği belirlenenden alıkoyan bir topluluk olsun. Kurtuluş ve zafere eren işte onlardır. Kendilerine açık-seçik kanıtlar geldikten sonra, çekişmeye girip fırkalar halinde parçalananlar gibi olmayın. Böyle olanlar için çok büyük bir azap vardır. Gün gelir bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara şöyle denir: “İmanınızdan sonra küfre mi düştünüz? Haydi, saptığınız küfür yüzünden tadın azabı.” Ali İmran 3:98-106

Kendilerine Kitap’tan bir nasip verilenlere baksana! Sapıklığı satın alıyorlar da istiyorlar ki, siz de yolu şaşırasınız. Nisa 4:44

Yahudilerin yaptıkları haksızlıklar ve birçok kişiyi Allah’ın yolundan alıkoymaları yüzünden, helal olan temiz şeyleri onlara yasaklamıştık. Nisa 4:160

Yahudiler “Allah’ın eli bağlı” dediler. Aslında elleri bağlı olanlar kendileri. Halbuki onun iki eli de açık olup dilediği gibi harcamakta. Rabbinden sana indirilenler çoğunun azgınlığını ve inkarını arttıracak. Maide 5:64

Şu bir gerçek ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıka basa yerler ve Allah’ın yolundan geri çevirirler… Tevbe 9:34

İşte bu ikinci kanıt kesin yargıya varmamızı sağlar. Bu çalışmada örneklerini incelediğimiz hadis söylentilerindeki doğrudan alıntılar ve rastlantı olamayacak benzerlikler, bozulmanın ana kaynağıyla ilgili yargıyı perçinler. İnkarcılar her yerdedir ancak haham ve rahiplerin öğretilerini politik egemenlik aracı olarak kullanma ve Allah’ın gerçek dininden döndürme istekleri bu bozulmanın itici gücü veya en azından öncüsü olmuştur.

Burada bir parantez açarak İsa’nın öğretisinin tanınmaz hale gelmesinde Yahudi hahamların olası payından söz edeceğim. Hristiyan din adamlarının ve tarihçilerinin Yeni Ahit’in büyün bölümünü yazdığını öne sürdükleri Aziz Pavlus (Saul), Tarsus’lu hahamlarca eğitilmiş dindar bir Yahudi idi. İsa’nın on iki havarisinden biri olmamasına karşın kendisine havari dedirten Pavlus, Yeni Ahit’in Elçilerin İşleri 23:6 bölümünde “özbeöz Ferisi” olduğunu söyler. Yine Elçilerin İşleri 22:3’te dönemin önde gelen hahamlarından sıkı bir Yahudi eğitimi aldığını söyler. Yeni Ahit’in kendi yazdığı öne sürülen bölümlerine Tanrı’nın oğlu İsa kavramını yerleştirir. Öne sürdüğü gibi Ferisi mezhebini terk edip etmediğini ancak kestirebiliriz, emin olamayız. Şu durumda Hristiyanlığın temel öğretisinin oluşturulmasında hahamların istemli veya istemsiz olarak pay sahibi olduklarından söz edilebilir.

Kuran Yahudilerin yeni elçilere katlanamayacağına işaret eder:

…Daha sonra o [Yusuf] ölünce de şöyle demiştiniz: “Allah ondan sonra bir daha asla resul göndermez.” Mümin 40:34

İsa da Yusuf’tan sonra gelmiştir ve Yahudiler onu da inkar ederler. Ve her iki din de daha sonra gelen elçileri ve kitapları reddetmekte uzlaşmıştır. Ve her iki din de Son Elçi’nin ve Kuran’ı izleyenlerin varlığına katlanamaz.

Kitaplıların kültürlerinde derin kök salmış olan bu güdülenmeyi anlamadan yapacağımız politik ve dinsel çözümlemeler hep eksik kalacaktır. Kuran zamansız ve evrensel bir kitap ise kitaplıların bu güdülenmeleri hiç sönmeyecektir. Ne ilginçtir ki mezhepçi Müslüman din bilginleri İsrailiyat adı verdikleri bu bulaşmanın kısmen ayırdındadırlar. Ne var ki bu bulaşmayı görüp kabul etmelerine karşın Kuran’ın uyarısına kulak tıkadıkları ve gerçeğin karşısında net tutum alamadıkları için bildikleri yoldan şaşmamaktadırlar. Çoktan kirlenmiş olduğunu bildikleri dinsel yargı kaynaklarından hala yarar ummaktadırlar.

Pek çok oryantalist, mezhepçilerin kirlenmiş kaynaklara olan bu anlamsız bağlılıkları nedeniyle İslam’ın Yahudilikten veya Hristiyanlıktan kopyalanmış sahte bir din olduğunu rahatlıkla öne sürebilmektedir. İslam’ın formülünü Kuran + Sünnet + mezhep içtihatları + … biçiminde yazıyor isek evet, İslam’ın bir bölümünün büyük ölçüde Yahudilikten, az biraz da Hristiyanlıktan kopyalanmış olduğunu kabul etmek durumundayız. Oryantalistler sözde Müslüman tarihçilerin yapıtlarını, siyer ve hadis kaynaklarını kullanarak Muhammed Peygamber’in Mekke ve Medine’de içinde bulunduğu çevrede Kitaplılarla olan ilişkilerine yoğunlaşırlar. Hadis ve tarih kitaplarında adları geçen Varaka bin Nevfel, Rahip Bahira gibi hayali kişiliklerden ve din adamlarından “ders aldığını”, Kuran’ı yazarken kaynak olarak eski kitapları kullandığını öne sürerler. Sünnet dedikleri kaynağa sarılan gelenekçiler bütün bu iddialara karşı çaresizdirler. O denli çaresizdirler ki, binlerce hadisi ezbere okuyan Ebu Hureyre’nin “Tevrat’ı çok iyi bilmesi” kafalarını karıştırır. Kaabul Ahbar’ın Yahudi olduğunu bilirler, ne var ki altında onun imzası olan hadisler önlerinde durmaktadır. Bunlar gibi sayısız tuhaf örnekle söylentiler kendisini ele verir. Allah resmen mezhepçilere içinde debelendikleri açmazı göstermekte ve onları oryantalistlerin eliyle uyarmaktadır. Ama uyarılar sonuç vermemektedir.

Kitaplılardan kimisinin bugün misyonerlik yoluyla dinlerini doğrudan kabul ettirme çabasında olduklarına tanık olmaktayız. Kuran’ın uyarısı zamansızdır. Tehdit gerçektir, yakındır, etkindir. Uluslararası hukuku benimsetme, bilimci ve çağdaş dogmalar üretme, laikliği dinsizlik olarak (veya dinsiz biçimiyle) sunma, basın-yayın ve eğlence sektörlerinin maddeci ve hazcı dünya görüşünü yayması, tasavvufun ve Dinler Arası Diyalog’un övülmesi, buna karşılık İslam’ın gözden düşürülmesi yollarıyla Müslümanın anlam dünyasını biçimlendirme çabaları da dinlerine yaptıkları dolaylı çağrıdır. Bu çağrı Müslümanları, açıkça söylenmese bile Kuran’ı terk etmeye yöneltir. Bu gündemi yürütenler, üç dinin arasında köklü farklar yokmuş gibi bir yanılsama oluşturmaya çalışırlar. Önümüzdeki yıllarda bu çabanın yoğunlaşmasını bekleyiniz. Mezhepçi, nakilci, aklı dışlayan İslam anlayışına yoz iki din kültüründen bulaşmış olanların ayırdına varmanın ve anlam dünyamızı bunlardan arındırmanın tam zamanıdır bugünler.

Aşağıda örnekleri verilen hadisleri içeren uyduruk dini öğretileri benimseyenler Kitaplıların elleriyle yazdıklarına inanıp uymuşlardır. Bu durumu belirten Bakara 79 ayetinin üç kez “yazıklar olsun /veyl” denen tek ayet olması ürperticidir. Sünnet, hadis gibi kaynağını Kuran’dan almayan gelenekçi öğretileri izleyenler istemeseler de, haberleri olmasa da Kitabımukaddes’i ve Talmud’u izlemekteler. Dinler Arası Diyalog programı uydurma hadislerin sözde ayıklanması çabasına da yansıyacaktır kuşkusuz. Bu arada Kitaplıların işlerine gelmeyen hadisler de uydurma oldukları bahanesiyle hadis derlemelerinden çıkarılırken buna karşı nesnel bir dayanağımız olamayacaktır. Tek sağlam çözüm hadis ve Sünnet kültürünün ta kendisinin Kitaplıların ön ayak oldukları, özendirdikleri ve yürüttükleri savaşımda yararlandıkları bir yozlaşmamız olduğunu anlamaktır.

Kuran ve hadis yan yana okunduğunda iki metnin ilgi alanlarının da çok farklı olduğunu anlamak uzun sürmez. Vahyin özünü atlayıp anlamsız ve gereksiz ayrıntıda boğulan, insanı bir tür robota çeviren ve dolayısıyla dini kirletip içini boşaltan Talmud yaklaşımı, hadis kitaplarına olduğu gibi yansımıştır. Hadislerin ayetleri açıkladığı savı, Talmud’un Tevrat’ı açıkladığı savı kadar yersizdir. Kuran’ı, dogmatik öğretiler olan hadis ve mezhep kitaplarını yanına koymadan okuyan bir kişi kendini her türlü kötü amaçlı yönlendirmeden ve bilgi çarpıtmasından koruyabilir.

Bugün mesihçi Siyonizmin ve onun gönüllü veya gönülsüz işbirlikçisi olan Batı’nın İslam’a karşı açtığı savaşın tanrıbilim cephesinde en elverişli propaganda silahı vahiy dışı geleneksel kaynaklardır. Bir zamanlar kökü, kimliği belirsiz olan, ne var ki yukarıda açıklandığı ve aşağıda izlerini göreceğiniz üzere çoğunun haham olduğunu kestirebileceğimiz kişiler Muhammed Peygamber’e Kuran’a aykırı söz ve eylemler yakıştırmışlardı. Bugün aynı söz ve eylemler aynı güç odaklarınca İslam’a karşı kullanılıyor. Burada ikiyüzlü bir tiyatro sahnelendiğini görmek zor olmasa gerek.

İşin gerçeği şudur ki, hadis ve Sünnet’i savunanlar ne hadisleri, ne Kitabımukaddes’i, ne de Kuran’ı hakkıyla okumaktadırlar. Bu üçünü önyargısız bir bakışla şöyle bir karıştırmak bile Kuran’la öbür ikisi arasındaki dev çelişkileri, buna karşılık hadisler ve Kitabımukaddes arasındaki şaşırtıcı uyumu görmeye yetecektir. Talmud’a ve Yahudi ilmihallerine doğru genişletilecek bir tarama çalışması sonucunda bu kitapların dine yaklaşımlarının mezhepçi ve taklitçi Müslümanlıkla büyük ölçüde benzeştiği görülecektir.

Allah’ın aklını kullanma buyruğuna karşı gelen, Kuran’ı izlediğini savunan ama atalarını izleyen dogmatik, bağnaz Müslüman kesim rüzgarda savrulan yaprak gibi Kitaplıların her türlü yönlendirmesine açıktır ve oradan oraya savrulmaktadır. Sünnet’in pençesinden kurtulamadan bugün çağcıl dogmaların ve komploların pençesine düşmektedir. Bağnaz dindarlığın ve hazcı-maddeci çağcıllığın arasında sıkışıp karşıt aşırılıklar arasında bocalamakta, ölçüyü ve dengeyi bulamamaktadır. Allah’ın ipine sarılanlar ise savrulmazlar. Kitaplılar, çoktanrıcılar ve ikiyüzlüler Kuran’a sarılanlara güç yetiremezler.

Bu çalışmada vurgulanmak istenen Kitaplıların vahiyden ne denli uzaklaştıkları değil, Kitaplıların niyet ve çabalarının ne denli gerçek olduğu ve Müslümanların buna karşı uyanık olmaları gerektiğidir. Kuran’dan uzaklaşan Müslümanlar, yol açtıkları izlenimle dünyanın geri kalanında Kuran’a olan ilgiyi azaltmakta, herkes kaybetmektedir. Kuran’a başka kitabı eş koşmadan sarılan bir Müslüman topluluğun varlığı hem geleneğin kolaycılığıyla uyuşturulmuş ve kaderine yön verme umudunu yitirmiş Müslümanların kendilerine çeki düzen vermeleri için bir ateşleyici olacak, hem de dünyanın kalanında Kuran’a olan ilgiyi artıracak, herkes kazanacaktır.

Dosdoğru yolda ilerlemek isteyen Kuran öğrencisinin önünde, deyim yerindeyse düşebileceği iki şarampol vardır. Birincisi geleneğin bozuk öğretileridir ki hadisler bunun önemli bir parçasıdır. İkincisi de modernizmin bozuk öğretileridir. İki aşırı uç da Kitaplıların elinden veya onların etkisiyle ortaya çıkar ve onlarca aşılanmaya çalışır.

 

III
Kuran’ın Önceki Kitapları Onaylaması Nasıl Olur?

O, sana Kitap’ı, önündekileri tasdikleyici olarak hak bir yoldan indirdi. Tevrat’ı ve İncil’i de indirmişti. Daha önce insanlara bir yol gösterici olarak Furkan’ı da indirdi. Şu bir gerçek ki, Allah’ın ayetlerini örtüp inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Ve Allah hem Aziz’dir hem intikam alıcı… Ali İmran 3:3-4

Kuran bağlıları bütün elçilerin aynı mesajı getirdiklerine inanırlar. Kuran önceki kitapları onayladığını söylüyor. Bu durum Kitabımukaddes’i veya onun bir bölümünü körü körüne benimsemeyi gerektirmez. Kuran bir onay ise Kitabımukaddes’in ancak kendi içeriğiyle örtüşen parçalarını onaylar.

Şöyle düşünelim: Bir metni notere onaylatacağız. Noter tanıklık etmesini istediğimiz (onaylatmak istediğimiz) metnin bir kopyasını çıkarıp her sayfasını tek tek görüp damgalar. Yoksa elimize bir yazı verip “bu adamın elindeki onaylanmıştır” demez. Böyle yaparsa biz daha sonra metni dilediğiniz gibi –gerek hatalı çeviri yapma gerekse doğrudan ekleme ve çıkarma yoluyla– değiştirebilir ve noterin onayını kötüye kullanabiliriz. Veya bir başkası çıkar ve elindeki farklı metnin bizim metnimizin orijinali olduğunu öne sürerse bu çelişkinin içinden çıkamayız. Kuran kendisine ölçüt (furkan) der. Ölçecek olan Kuran, ölçülecek olan öteki kitaplardır. Bunun tersi ise doğru değildir.

Kuran’ın onayladığı adlar ve etiketler değil, içeriktir. Kuran etiketlerle uğraşmaz, sürekli olarak özden ve anlamdan söz eder. Kuran bir çok kez Tevrat adını değil, Kitap adını kullanır (2:44,53,87,113…). Üstüne üstlük hahamların vahyi değiştirip bozduklarına da işaret eder (2:79,102, 3:78,187, 4:46, 5:13-15, 7:162, 14:28…). Sözcükleri yerlerinden kaydıran (4:46, 5:13) bir hahamlar topluluğunun bugün Tevrat olarak sundukları yasalarla Kuran’ın Tevrat olarak adlandırdığının aynı şey olduğuna ne kadar emin olabiliriz?

Hem Kitap’tan ellerinde bulunanı doğrulayan hem de onu koruyan Kitap’ı, gerçek olarak sana indirdik. Artık, Allah’ın indirdiği ile aralarında yargı ver ve sana gelen gerçekten ayrılıp da onların isteklerine uyma. Her biriniz için, bir yasa ve yol belirledik. Oysa Allah dileseydi, kesinlikle, sizi bir tek topluluk yapardı. Fakat verdikleriyle sizi sınamak için böyle yapmıştır. Artık, iyiliklerde yarışın. … Maide 5:48

Bu ayette genelde doğrulayıcı, koruyucu, şahit olarak çevrilen muheymin sözcüğüne sözlükler baskın, egemen, başat karşılıklarını veriyor. Kuran önceki kitaplara baskın, onlara egemen ise bu, Kuran’ın öncekileri doğrulamak için ölçüt olduğu ve bunun tersinin geçerli olmadığı anlamındadır. Bağımlılık tek yönlüdür. Önceki kitapların içerikleri kanıt için Kuran’a bağımlıdır ancak Kuran önceki kitaplara bağımlı değildir. “Her biriniz için bir yasa belirledik” cümlesinden açıkça anlaşılacağı gibi Kuran bağlılarının önceki kitapların Kuran’da doğrulanmayan yargılarına uymak için hiçbir gerekçeleri olamaz. Bu da uygulamada yalnızca Kuran’a uymakla eş anlamlıdır.

Sözgelimi Eski Ahit’in günümüzdeki çevirilerinde bildirilenleri Kuran’ın açıkça çürütmesine birkaç örnek verelim:

  • Tevrat, Tesniye 15/6’ya göre yabancılardan (Yahudi olmayanlardan) faiz almak serbesttir. Kuran’ın 2:275-279, 3:130, 4:161, 30:39 ayetlerine göre bu yasaktır.
  • Tevrat, Yaratılış 38/24 ve Levililer 20/10’a göre zina eden öldürülür veya toplumdan kovulur. Kuran’ın 24:2 ile başlayan bölümü zinaya yalnızca sopa cezası verir.
  • Tevrat, Yaratılış 17’ye göre oğlanların sünnet olması zorunludur. Kuran’da böyle bir şeye dolaylı olarak bile işaret edilmez. Kuran’ın yazarı sözleşmenin fiziksel bir işareti olsun isteseydi vücuda ve psikolojiye zarar vermeyen bir yol bulurdu.
  • Tevrat, Yaratılış 2/2’de Tanrı için “yoruldu” denir. Kuran 2:255 ve 50:38 ayetlerinde bunu çürütür.
  • Tevrat, Tesniye 31/15, Yeşaya 19/1 gibi bölümlerde Tanrı bulut içinde yere iner. Kuran 2:210-211 ayetlerinde bunu çürütür.
  • Tevrat, Sayılar 14/14 ve Çıkış 24/10-11’de Tanrı’nın Yahudilere göründüğü yazılıdır. Kuran 7:143 ve 25:21 ayetlerinde bunu çürütür. Yaratılış 3/7-11, 18/33, 32/24-30, Sayılar 12/8, Çıkış 4/24, 33/11 gibi bölümler Tanrı’ya insansı ve cisimsi özellikler yakıştırır. Kuran’da Allah’ın yaratılmışlara benzemediğini anlatan sayısız ayet bulunur. Tevrat’ta Tanrı’nın Yahudilere göründüğünden söz edilirken Kuran 2:55-56 ayetleri bu talebin kabul edilemez ve olanak dışı olduğunu bildirir.
  • Tevrat, Yaratılış 18/20-33’te İbrahim Tanrı’yla pazarlık eder ve Lut kentini iyilerle birlikte yok etmekten vazgeçirir. Kuran 11:74-76’da ise İbrahim nüfus pazarlığı yapmaz, Lut halkının bağışlanmasını diler. İbrahim’in yufka yüreğinden söz edildiğine dikkat ediniz. Tanrı, İbrahim’in bu dileğine son vermesini söyler, kararını değiştirmez, iyileri kurtarır ve kenti yok eder. Kuran’da anlatılan Tanrı, çoktanrıcı çoğunluğu yok etmek için bir tektanrıcıya bile kıymaz (6:131, 7:165, 10:103, 11:40…).
  • Tevrat, Çıkış 32/13-14’te Tanrı’nın İbrahim’in soyundan gelen herkese peşin bağışlanma güvencesi verdiği anlaşılır. Kuran 2:124 bunu çürütür.
  • Tevrat, Yaratılış 6/6, Çıkış 4/24-26, 32/14 gibi bölümlerde Tanrı fikrini değiştirir. Ayrıca Eski Ahit’in II. Samuel 24/16, I. Tarihler 21/15, Yeremya 26/19 bölümlerinde Tanrı yine karar değiştirir, yapacağını söylediği şeyi yapmaz. Kuran’a göre Tanrı kusursuzdur; yanılmaz, vazgeçmez, karar değiştirmez, sözüne mutlak sadıktır.
  • Tevrat, Yaratılış 1/27’de Tanrı’nın insanı kendi suretinde yarattığı yazılıdır. Kuran’ın 42:11, 112:4 başta olmak üzere çok sayıda ayeti bunu çürütür.
  • Tevrat, Yaratılış 30/32-42, 47:13-21 bölümlerinde Yusuf Peygamber, amcasını dolandıran, halkı köleleştiren bir ahlaksız olarak betimlenir. Yusuf’un Tevrat’taki öyküsü Kuran’ın 12. suresinde anlatılandan çokça farklıdır. Yaratılış 12/10-20, 16/6, 20/12 bölümlerinde İbrahim Peygamber, kardeşiyle evlenen, karısını başkalarıyla paylaşan, hizmetçisine kötü davranan biri olarak betimlenir. Yaratılış 19/31-36’da Lut Peygamber’in öz kızlarıyla ilişkiye girdiği söylenir. Yaratılış 27/1-35’te Yakup kardeşine haksızlık ederek babası İshak’ı aldatır, İshak da bunu onaylar. Yaratılış 16/1-12’de İbrahim’in oğlu İsmail bir ulak değildir, ezik ve geçimsiz bir kişidir. Neviim, I. Samuel 27/5-12, II. Samuel 11/2-17 bölümlerinde Davut Peygamber, zina ettiği kadının kocasını öldürten, hileci, soykırımcı biri olarak anlatılır. Kuran’ın bu isimlerden söz eden her bir bölümü, bu kişilerin Allah’ın sevgili kulları, yani doruk derecesinde ahlaklı kişiler olduğunu anlatır ve Tevrat’ın iftiralarını çürütür.
  • Tevrat, Çıkış 32/4-5 bölümlerinde bir peygamber olan Harun’un Allah’a ortak koştuğu söylenir. Kuran 20:85-97 ayetlerinde bunu çürütür.
  • Tevrat, Yaratılış 17/19-21 ve 21/8-21 bölümleri İshak’ın soyunun tektanrıcı (yani Yahudi), İsmail’in soyunun ise kuru kalabalık (goyim, Arap, Amalek, putperest vb. yorumlanır) olduğu söyler. Kuran’ın 2:125-133, 3:67,84, 4:163, 6:86, 14:39, 19:54-55, 21:85, 37:101-113, 38:48 ayetleri bunu çürütür.
  • Tevrat, Yaratılış 22’de Tanrı İbrahim’e oğlunu kesmesini söyler. Kuran’da böyle bir şey yoktur; 37:102-105’e göre İbrahim rüyasını yanlış yorumlamıştır.
  • Tevrat, Yaratılış 18/8’de İbrahim’in konuğu olan meleklerin yedikleri bildirilir. Kuran’a göre yememişlerdir: 11:69-70.
  • Neviim, I. Krallar 11/3-7 bölümünde Süleyman günahkar olarak betimlenir. Kuran 2:102, 38:30,40 ayetlerinde bunu çürütür.

Kuran, Yeni Ahit’teki yanlışların da bir bölümünü düzeltir. Yeni Ahit’te pek çok yerde sözde İsa kendisinden efendi /rab diye söz eder. Kuran 5:72 ve 5:117 bunu çürütür. Meryem Suresi de Yeni Ahit’in “baba-oğul” mitolojisi başta olmak üzere pek çok yanlışını düzeltir. Matta 27; Markos 15; Luka 23 ve Yuhanna 19’da İsa’nın asıldığı ve öldüğü yazılıdır. Sonraki bölümlerde dirildiği ve mezarından çıktığı da yazılıdır. Kuran olayı çok başka biçimde anlatır ve 4:157 ayetinde öldürülmediğini yazar. Yuhanna İncili 14/6, 16/23-24; I. Timoteos 2/5-6; Romalılar 8/27-34; İbraniler 7/24-25, 8/6 gibi bölümler İsa’nın sorgu günü aracılık /arabuluculuk edeceğini öne sürer. Kuran’ın aracılıkla ilgili çok sayıda ayeti bunu çürütür. Romalılar 6/10, Galatyalılar 1/4, 2/20, İbraniler 9/26-28, 10/12, I. Petrus 3/18, I. Korintliler 15/3, Efesliler 1/7, 2/1 bölümlerinde İsa’nın insanların günahları için öldüğü yazılıdır. Kuran’a göre kimse kimsenin günahı için kendini rehin veremez, kurban edemez (11:34, 12:67, 14:22…).

Ayrıca Hem Eski Ahit’te, hem de Yeni Ahit’te insanın kirli ve suçlu olarak dünyaya geldiği ama Yahudiliği veya Hristiyanlığı seçenlerin ne yaparlarsa yapsınlar aklanmış olacakları dogması yer yer karşımıza çıkar. Bu, neredeyse Kuran’ın iki kapağı arasındaki her şeyle çelişir.

Bununla birlikte Kuran, Kitabımukaddes’in kimi ilkelerini de onaylar:

Tevrat, İncil ve Kuran’a göre adam öldürmek ve zina büyük suçtur; yalan, hile, rüşvet, hırsızlık, fal ve şans oyunları, Allah’ın adının arkasına saklanmak, ana-babaya vefasızlık etmek yasaktır. Adil olmak ve sözleşmelere uymak esastır. Elçilerin mesajları Kuran 3:64; Tevrat, Tesniye 6/3; İncil, Markos 12/28 gibi bölümlerde çok benzer biçimde özetlenmiştir. Tevrat, Levililer 18’e göre aile içi cinsellik (ensest) yasaktır. Kuran’ın 4:21,22 ayetlerindeki yasa hemen hemen aynıdır. Eski Ahit’in Levililer 19/16, Mezmurlar 101/5, Yeremya 6/28 bölümleri arkadan konuşmayı yasaklar. Kuran 49:12’ye göre de yasaktır. Tevrat, Yaratılış 9/4, Levililer 3/17, 7/26, 11/7, Tesniye 12/16, 14/8 bölümlerine göre kan ve domuz yemek yasaktır. Kuran’ın 2:173, 5:3, 6:145 ayetlerinde de yasaklanır. Kuran’ın 5:45 ayetindeki kısas yasası Tevrat’ın Çıkış 21/23, Levililer 24/19; İncil’in Matta 5/38 bölümlerindeki yasanın hakiki olduğunu gösterir. Kuran’ın 3:49 ayeti, Matta 4/24’te İsa’nın hastaları iyileştirmesini onaylar.

Kuran, kimi ayette onaylayacağı içeriğe nokta atışı yapar:

…Onların belirtileri, yüzlerindeki secde izleridir. İşte bu, onların, Tevrat’taki nitelikleridir. İncil’deki nitelikleri ise filizini çıkaran, sonra onu güçlendiren, kalınlaşan ve gövdesi üzerinde dikilerek çiftçileri sevindiren bir ekin gibidir. Nankörlük edenleri, onunla öfkelendirir… Fetih 48:29

Karşılığını Tevrat, Çıkış 13/8-9’da buluyoruz: “O gün oğullarınıza, ‘Mısır’dan çıktığımızda Rabbin bizim için yaptıklarından dolayı bunları yapıyoruz’ diye anlatacaksınız. Bu elinizde bir belirti ve alnınızda bir anma işareti olacak; öyle ki, Rabbin yasası hep ağzınızda olsun.” Tesniye 6/6-8’de de benzerini buluyoruz ama bu kez mecazdan sıyrılıp maddeye bürünmüş; sözcükleri hafifçe yerlerinden kaydırılmış biçimiyle:Bugün size verdiğim bu buyrukları aklınızda tutun. Onları çocuklarınıza belletin. Evinizde otururken, yolda yürürken, yatarken, kalkarken onlardan söz edin. Bir belirti olarak onları ellerinize bağlayın, alın sargısı olarak takın.” Eski Ahit’te alın sözcüğü yer yer Kuran’ın yüz (Ar. vech) sözcüğünü kullandığı gibi kullanılıyor. Bkz: Çıkış 28/38, Yeremya 3/3, Hezekiel 3/8, 9/4.

İncil’deki karşılığını Markos 4/26-29’da buluyoruz: “Sonra İsa şöyle dedi: ‘Tanrı’nın egemenliği, toprağa tohum saçan adama benzer. Gece olur, uyur; gündüz olur, kalkar. Kendisi nasıl olduğunu bilmez ama tohum filizlenir, gelişir. Toprak kendiliğinden ürün verir. Önce filizi, sonra başağı, sonunda da başağı dolduran taneleri verir. Ürün olgunlaşınca, adam hemen orağı vurur. Çünkü biçim vakti gelmiştir.’” Ayrıca bkz: Markos 4/1-20, Luka 8/4-15, Matta 13/31-32.

Kimi hadisin de Kuran’la çelişmediği veya “Kuran’a uygun” olduğu öne sürülebilir. Burada, hadislerde gördüğümüz durumdan çok başka bir şey vardır: Hadisler ne kadar Yahudi ve Hristiyan metinlerini izliyorsa, Kuran da tam bir özgüvenle Kitabımukaddes’in bozuk içeriğini düzeltir. Sonuç olarak Kuran, Kitabımukaddes’in, Eski Ahit’in, Yeni Ahit’in, Tevrat’ın, İncil’in, Zebur’un ancak kendi içeriğiyle örtüşen parçalarını onaylar. Pek çok kaynakta Kasas Suresi’nin 49. ayeti Müslümanların Tevrat’ı da izlemesi gerektiğine delilmiş gibi gösterilir:

De ki: “Allah’ın katından, bu ikisinden daha çok doğru yola eriştiren bir Kitap getirin ona uyayım; eğer doğruyu söylüyorsanız?” Kasas 28:49

Oysa surenin bütünü okunursa bu çağrının Yahudilere yapıldığı açıktır. Yahudiler ya Tevrat’a ya da Kuran’a bağlı olmalıdırlar.

Kuran kendisini sözün en güzeli /daha güzeli olarak tanımlarken bir karşılaştırma yapmaktadır:

Onlar ki, sözü dinler de en güzeline uyarlar. İşte bunlardır, Allah’ın kılavuzladıkları; işte bunlardır, akıl ve gönül sahipleri.

Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili manalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir.

Farkında olmadığınız bir sırada, azap ansızın karşınıza çıkmadan önce size Rabbinizden indirilenin en güzeline uyun! Zümer 39:18,23,55

Öyleyse sözün en güzeli varken Kitabımukaddes gibi hahamların doğrudan ekleme ve çıkarmalarıyla ve çeviri ve aktarım kayıplarıyla bozulmuş metinlerde kılavuzluk aramak aymazlıktır. Bu metinleri de çalışmamız gerekiyor, ancak karşılaştırmak ve öncekilerin başlarına gelenlerden ders almak için:

“Efendimiz; bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme!”… Bakara 2:286[5]

… Allah, pisliği aklını kullanmayanlar üzerine bırakır. Yunus 10:100

Tevrat’ta ve İncil’de bozulma olmasaydı, bir başka deyişle bu kitapların orijinal metinleri yeryüzünde bulunuyor olsaydı yeni bir elçi ve yeni bir kitap gönderilmesinin nedenini sorgulayacak ve bir yanıta ulaşamayacaktık. Tevrat’ın metninin doğru olduğu ancak geleneksel yorumunun yanlış olduğu, dört İncil’den birinin hakiki olduğu gibi yorumlar bu yüzden tutarlı değildir:

Kitap halkının nankörlük edenleri ve ortaklar koşanlar, efendinizden size bir iyilik indirilmesini istemezler. Oysa Allah, rahmetini dilediğine ayırır. Çünkü Allah, Büyük Lütuf Sahibidir. Bir kanıtı kaldırırsak veya unutturursak, ondan daha iyisini veya onun benzerini getiririz. Kuşkusuz, Allah her şeye Gücü Yetendir; bilmiyor musun? Bakara 2:105-106

Kuran’ın Tevrat’ı ve İncil’i onardığı gibi, hakiki İncil de bozuk Tevrat’ı onarmıştı. Tevrat ve İncil’in karşılaştırmalı bir okuması, bugün İncil’den geriye kalanların Tevrat’ı onardığı bölümleri görmek için yeterlidir.

Kuran’dan uzak duranların anlamak istemedikleri ve Kuran’dan uzak tutmak isteyenlerin anlamamızı istemedikleri şey, Kuran’ın tek başına bütün saçma teoloji ve felsefeleri çürütmeye ve doğrusunu göstermeye yeterli olduğudur. Hadislerin mutlak geçersizliğini de Kuran’da buluyoruz, Tevrat ve İncil’in eğrisini ve doğrusunu da, bu ikisi hakkındaki sayısız iddianın temelsizliğini de. İslam’ın baştan aşağı Yahudilik taklidi bir din olduğu savı da Tevrat, Talmud, İncil ve Kuran’ın karşılaştırmalı bir okumasıyla hemen çürüyor.

“Tevrat’a ve İncil’e iman etmek” demek, onların metinlerinin hakiki olduğunu varsaymak değildir.

De ki: “Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a ve torunlarına indirilene, Musa’ya ve İsa’ya verilene ve efendilerinden peygamberlere verilenlere inanıyoruz [iman ediyoruz]. Ali İmran 3:84

Tevrat’ın ve İncil’in metninin korunduğunu ve onlara göre iş yapmamız gerektiğini varsayacak olsaydık bu ayete göre İbrahim’in kitabını (87:19) da okuyup uygulamamız gerekecekti. Yahudilerin yaptıkları, İsa’nın ve Muhammed’in sahtekar (Kuran’da “büyücü” diye çevrilir) olduklarını öne sürmek ve son elçi saydıkları kişiden (Ezra/Üzeyir) sonra hiç elçi gelmemiş gibi yaşamaktır. Hristiyanların yaptıkları, Muhammed’in sahtekar olduğunu öne sürmek ve İsa’dan sonra elçi gelmemiş gibi yaşamaktır. Aynı şeyi Kuran bağlıları yapsalardı, Tevrat’ın, İncil’in, Zebur’un elçi sözlerinin kalıntıları olduğunu inkar edecek, Kitaplıların herhangi bir elçinin kalıntılarını izleyen toplumlar olduğunu reddedeceklerdi. Yani onları bir hiçin, bir sanrının arkasına takılmış şaşkınlar saymaları gerekecekti. “Sözgelimi Konfüçyüs neyse, Hindu kitapları neyse, Zerdüştlerin Avesta’sı neyse Tevrat ve İncil odur” demeleri gerekecekti. Bu durum, Tevrat’ta ve İncil’de Kuran’ın onayladığı ve düzelttiği ilkeleri Müslümanların Kitaplılara göstermelerini engelleyecekti.

Doğrusu, Allah’ın elçiler gönderdiği öz bilgisine onların sahip olduklarını bilmektir. Ancak elçilerin izleri bir parça silinmiştir. Silinen izleri son elçi ve Kuran yerine koymaktadır. Müslümanlar Tevrat’ta ve İncil’de onaylanacak şeyler olduğunu bilecekler. Müslümanlar aynı zamanda Tevrat’ın ve İncil’in tutarlı bir okumasını yapabilecekler ve bu kitaplar hakkında Kitaplıların söyleyemedikleri gerçeği söyleyebileceklerdir. Aradaki fark budur.

İbrahim’in sayfaları bugün yeryüzünde olmadığına göre İbrahim’e “indirilene” güvenmek (iman etmek, emin olmak), İbrahim’in kitabının yasalarıyla iş yapmak anlamına gelmez. Ama Kitaplıların İbrahim’le ilgili olarak kabullenemedikleri gerçeği bilmek ve bildirmek anlamına gelir. “Kitap”ın mesajı birdir. Bununla birlikte, farklı elçilere inmiş mesajlar metin olarak aynı değildir. Böyle olması olanaksızdır da. Öbür bütün değişkenleri yok saysak bile en azından dil farklılığı kesindir. Öyleyse elçilere iman etmek, onlardan kaldığı varsayılan sözlere göre iş yapmak değil, onlara aynı mesajın geldiğinden ve hepsinin de aynı mesajı ilettiğinden emin olmaktır. Metin üzerinde çalışarak bundan emin olmanın tek yolu, yukarıda bir örneğini gösterdiğim gibi Tevrat’ın ve İncil’in arızalarını onarmak ve onaylanacak içeriğini bulup çıkarmaktır. Yoksa Tevrat’ı ve İncil’i, Kuran’ın devamıymış gibi bir paket olarak kabul edip altına imza atmak değildir. Nitekim sözü dinlemek ve en güzeline uymak (39:18) buyruğu, üç kitap bağlamında uygulandığında Kuran’ın aradan rahatlıkla seçilebiliyor olması gerekir.

 

IV
Örnekler

Aşağıda okuyacağınız hadis örneklerinin bozuk metinler, bozuk kavramlar ve bozuk inançlar arasındaki dikkat çekici benzerliği anlamak için bir başlangıç olmasını umuyorum. İlerlemek isteyenler için kütüphaneler ve internet kaynakları hazır beklemektedir.

Bu yazıda tam bir liste çıkarmak gibi bir çabamın olmadığını vurgulamalıyım. On bin sayfayı aşkın Sünni hadis kitaplarını ve yine on bin sayfayı aşkın Talmud’u satır satır okumuş değilim. Böyle bir çabaya girişilirse, sıraladığım altmış kadar örnekten daha fazlasının bulunacağı kesin gibidir. Burada amaç hadis kütüphanesine bulaşan Yahudi ve Hristiyan uydurmalarını tek tek ayıklamak gibi zorlama bir çabayı özendirmek değil, hadis ve Sünnet öğretisinin ta kendisinin bu vahiyden sapmış öğretilerden kaynaklandığını göstermektir. Kaldı ki sözde din bilginleri bugünkü sorunlarımızı çözmeyecek, incir çekirdeğini doldurmayacak on binlerce sayfalık söylentiyi ayıklamaya kalktıkları anda zaten komplo amacına ulaşmış oluyor; bu kişileri ve artlarına takılmış yığınları Kuran’dan uzaklaştırmış oluyorlar. Tıpkı hahamların on binlerce sayfalık Talmud’a çalışmaktan Tevrat’ın gerçek mesajını anlamaz oldukları gibi.

Kuran’dan yapılan alıntılar anımsatması veya yaklaşık bir fikir vermesi içindir. Kuran’da konuların kopuk ve kısa alıntılarla anlaşılamayacağı, sözlerin ancak bütün kitabın bağlamı içinde yerli yerine oturduğu bilinmelidir.

Hadis ve Sünnet’e İnanmayanın Kafir Olması

“Elçi şöyle dedi: Bana Kuran ve onun misli (benzeri) verildi. Ama insanların oturdukları yerden ‘Kuran’a bağlı kalın, onun içindekiler yeterlidir’ diyecekleri zaman gelecektir.” Ebu Davut, Sünnet 6 (4604, 4607); Tirmizi, İlim 16, 60 (2678, 2666); İbn Mace, Mukaddime 2; Buhari, Nikah 1; Müslim, Nikah 5 (1401).

Yahudiliğin klasik ilmihal ve fıkıh kitaplarına göre bu konuda bir esneklik yoktur. Yalnızca Tevrat’a inananlar hahamların gözünde inkarcı olurlar. Çünkü Tevrat’ın doğru, dürüst içerik kalıntılarını, bozulmamış parçalarını gölgelemenin, din adamı sınıfı egemenliğini güvenceye almanın yolu “Sözlü Tevrat” dedikleri Talmud’dur. Yahudilerin en büyük din bilgini saydıkları ve öğretileri bugün de tutulan Yahudilerin saygılarını vurgulamak için “İkinci Musa” olarak andıkları Musa İbn Meymun (ö.1204) Talmud’a yazdığı giriş yazısında şöyle der: “Tanrı Musa’ya (selam onun üzerine olsun) verdiği her mitzvayla [buyrukla] birlikte ona açıklamasını da yanında verdi. Tanrı ona mitzvayı söylediğinde ardından ona açıklamasını, özünü ve Tevrat ayetlerinin içerdiği tüm hikmeti verdi.” Oysa Tevrat Musa’nın bütün vahyi eksiksiz olarak yazıya geçirdiğini söyleyerek bunu yalanlar:

Eski Ahit, Tevrat, Çıkış 24/4 Musa Rabbin bütün buyruklarını yazdı…

Eski Ahit, Tevrat, Çıkış 34/27 Rab Musa’ya, ‘Bunları yaz’ dedi, ‘Çünkü seninle ve İsrailliler’le bu sözlere dayanarak antlaşma yaptım’.

Eski Ahit, Tevrat, Tesniye 31/24-25 Musa yasanın [Tevrat’ın] sözlerini eksiksiz olarak kitaba yazmayı bitirince Rabbin anlaşma sandığını taşıyan Levililere şu buyruğu verdi: Bu Yasa Kitabı’nı [Tevrat] alın, Tanrınız Rabbin Antlaşma Sandığı’nın yanına koyun. Orada size karşı bir tanık olarak kalsın.

Eski Ahit’in sonraki bölümleri de Yahudilerin Tevrat’ı dışlamalarını önceden haber verip kınar:

Eski Ahit, Yeşaya 29/13-14 Rab diyor ki, “Bu halk bana yaklaşıp ağızlarıyla, dudaklarıyla beni sayar, ama yürekleri benden uzak. Benden korkmaları da insanlardan öğrendikleri buyrukların sonucudur. Onun için ben de bu halkın arasında yine bir harika, evet, şaşılacak bir şey yapacağım. Bilgelerin bilgeliği yok olacak, akıllının aklı duracak.”

Ayrıca Yeşu 1/8 ve 8/34-35 bölümleri de yazılıdan başka Tevrat olmadığını belirtir. Yeni Ahit de Tevrat’ın ve Yeşaya’nın öngörüsünü onaylar, Yahudilerin hahamları izleyip Tevrat’ı dışlamalarını eleştirir:

Yeni Ahit, İncil, Markos 7/6-9 İsa onları şöyle yanıtladı: “Yeşaya’nın siz ikiyüzlülerle ilgili peygamberlik [kehanet] sözü ne kadar yerindedir! Yazmış olduğu gibi, ‘bu halk, dudaklarıyla beni sayar, ama yürekleri benden uzak. Bana boşuna taparlar. Çünkü öğrettikleri, sadece insan buyruklarıdır.’ Siz Tanrı buyruğunu bir yana bırakmış, insan töresine uyuyorsunuz.” İsa onlara ayrıca şunu söyledi: “Kendi törenizi sürdürmek için Tanrı buyruğunu bir kenara itmeyi ne de güzel beceriyorsunuz!”

Ve Kuran da pek çok ayette Yahudileri bu davranışları için ağır biçimde eleştirir ve lanetlendiklerini söyler:

Sırtlarına Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, kutsal kitap parçaları taşıyan eşeğin durumuna benzer… Cuma 62:5

Aradaki benzerliği görmemek olanaksız.

Her üç kitap da Yahudilerin Tevrat’ı bırakıp kendi yazdıklarını benimsediklerinde uzlaşır. Yalnızca Tevrat’a bağlı kalmakta diretmiş tarihsel bir azınlık olan Karai (Karaim) Yahudileri bu yüzden Talmud Yahudilerince din dışı görülmüş ve aşağılanmışlardır. Burada on bin sayfayı geçen Talmud’un ve temel taşlar sayılan Yahudi ilmihallerinin temel öğretilerinden olan ve sık sık yinelenen bu ilkeyi gözler önüne seren iki örnek sunmakla yetiniyorum.

Babil Talmudu, Şabat 31a: Hahamlarımız[6] öğretti ki: Kafirin biri bir gün Şamay’a geldi ve sordu: “Kaç tane Tevrat’ınız var?” “İki” diye yanıtladı, “yazılı Tevrat ve sözlü Tevrat”. “Yazılı Tevrat’ınıza inanıyorum ama sözlü Tevrat’ınıza inanmıyorum; bana yalnızca yazılı Tevrat’ı öğretmek koşuluyla beni dininize kabul edin.” Çok öfkelendi ve onu azarladı. … “Bana güveniyorsan sözlü Tevrat konusunda da güvenmelisin.”

Hahamın verdiği yanıt ile hadis savunusunda sıkça gördüğümüz şu uslamlamanın aynı olduğuna dikkat ediniz: “Sünnet’i rivayet edenlerle Kuran’ı rivayet edenler aynı kişiler. Kuran’a güveniyorlarsa Sünnet’e de güvenmelidirler.”

Babil Talmudu, Berakot 5a: Haham Levi Ben Hama, Haham Simeon Ben Lakiş adına bu dizenin anlamı hakkında şunları ekledi: “Ve sana onlara öğretesin diye yazdığım taş levhaları ve yasayı ve buyruğu vereceğim.” (Çıkış 24/12) ‘Taş levhalar’: Bunlar On Emir’dir. ‘Yasa’: Bu, (Tevrat’ın) beş kitabıdır. ‘Buyruk’: Bu, Mişna’dır. ‘Yazdığım’: Bunlar Neviim ve Ketuvim’dir.[7] ‘Öğretesin’: Bu, Gemara’dır. Bu dize bize bütün bunların Musa’ya Sina’da verildiğini öğretir.

Babil Talmudu, Erubin 21b: Oğlum, Yazıcılar’ın sözlerine uymakta Tevrat’ın sözlerine uymaktan daha dikkatli ol.

 

Kelimei Şehadet

Hadisin Buhari, İman 46’da (veya 53’te) geçen biçiminde Elçi, Rabia oymağından gelenlere dört buyruk ve dört yasak bildirir. Onlara yalnızca Allah’a iman etmelerini buyurur. Bunu da şöyle açıklar: “Allah’tan başka tapılacak olmadığına, Muhammed’in onun elçisi olduğuna tanıklık etmek; namazı ayakta tutmak; arınmayı ödemek; Ramazan’da oruç tutmak; ganimetin beşte birini vermek.”

Müslim 1/1; Kırk Hadis 2; Riyazüssalihin 1/60 numarayla aktarılan ünlü Cebrail Hadisi şöyledir:

“Bana İslam’ı anlat” diyen kişiye Muhammed, “Allah’tan başka tanrı olmadığına ve Muhammed’in onun elçisi olduğuna tanıklık etmelisin, namaz kılmalısın, zekat vermelisin, Ramazan orucu tutmalısın, hac yapmalısın” diye başlayan bir yanıt verir.

Yahudilik’ten Müslüman kültürüne sızmış olan inançlardan biri de akide /akaid kavramıdır. İnanç anlamında kullanılan bu sözcük de, itikat sözcüğü de Kuran’da geçmez. Kuran’da çok geçen iman sözcüğü inanç değil güven anlamındadır. Kuran, inanç (akide) ve uygulama (amel) olarak iki ayrı dünya yaratmaz. Bu ayrımın kaynağı Yahudilik dinidir. Musa ibn Meymun Yahudiliğin 13 akide (inanç) ilkesini sıralamış ve yasalaştırmıştır. “Kesin olarak inanırım ki onun adı Tanrı’dır, her şeyin egemenidir…” diye başlayan listenin yedinci maddesi şöyledir: “Kesin olarak inanırım ki kutlu geçmişimizin öğretmeni olan Musa, gerçektir, peygamberlerin babasıdır…” İlk bakışta bu ifadenin Kelimei Şehadet’in tıpkısı değil gibi görünmesi önemli değildir. Buradaki benzerlik, iki ifadenin işlevlerindeki benzerliktir. Yani birincisi; hangi dine bağlı olduğunu eylemiyle değil sözüyle bildirmek ve dua okumalarında yinelemek; ikincisi; inançlar ve eylemler olarak birbirileriyle belli ölçüde çelişmesine izin verilen iki ayrı dünya yaratmaktır. Geleneksel ilmihallerde akide başlığı demirbaştır, Müslüman’ın neye “inanması” gerektiğini anlatır. Yahudilikte “bir kişinin Yahudi sayılabilmesi için yapması gereken asgari /zorunlu iş bu 13 ilkeye inanmaktır”. Benzer ifadeyi Müslüman akide kitaplarında “Kişinin Müslüman sayılması için yapması gereken asgari/ zorunlu iş Kelimeişehadet’e inanmaktır” biçimiyle buluyoruz.

Kuran’da itikad (inanmak) ve akide sözcüklerinin hiç geçmiyor olması ilginçtir. Bir Kuran bağlısı Kuran’ın mesajının kendisine ulaştığını (“duyduk”) ve ona uyduğunu (“boyun eğdik”) söylüyorsa, bu zaten Muhammed’in peygamber olduğunu kabul ettiğini söylemesi anlamına gelecektir. Çünkü Kuran’da pek çok peygamberin adıyla birlikte Kuran’ı insanlara duyuran kişinin de peygamber olduğu bildirilmektedir. Kelimei Şehadet söylemekten kaçınan kişinin ikiyüzlü olup olmadığı ise eyleminin Kuran’ı izleyip izlemediği gözlenince ortaya çıkacaktır. Din, “inanç ve eylem” olarak ikiye ayrılmadığında zaten Kelimei Şehadet gibi slogan düzeyine düşürülmüş törensel ve simgesel cümlelere gerek kalmayacaktır. Eylemden ayrı bir itikat /akide alanı yaratıldığında tekbir, Kelimei Şehadet gibi sloganların birer sahtekarlık gerecine ve Truva atına dönüşmesi kaçınılmazdır. Söz kolaylıkla taklit edilebileceği için koruyuculuğu azdır, sağladığı güvence aldatıcıdır. İnsanlara güven veren şey kişinin ödediği bedeldir, altına girdiği yüktür, sorumluluğunu yerine getirme çabasındaki içtenliktir. İşte bunu taklit etmek çok güçtür.[8]

Kuran’da, Kuran’ın çağrısına olumlu karşılık verenler, yani teslim olanlar, yani Müslüman olanlar hiçbir örnekte Kelimei Şehadet söylemezler; hep “Duyduk ve boyun eğdik” derler (2:285, 5:7, 24:47,51). Kuran’da Muhammed Peygamber’in peygamberliğine şehadet edenler ikiyüzlülerdir (63:1). Enam 6:19 ayetinde “la eşhedu” (tanıklık etmem) ifadesi dikkat çekicidir:

De ki: “Tanıklık yönünden hangisi daha büyüktür?” De ki: “Allah aramızda tanıktır. Bu Kuran sizi ve ulaştığı herkesi onunla uyarmam için bana bildirildi. Allah ile birlikte başka tanrıların da olduğuna gerçekten tanıklık ediyor musunuz?” De ki: “Ben tanıklık etmem!”… Enam 6:19

Aşağıdakiler rastgele dizilivermiş sözcükler değildir. Lütfen dikkatle okuyunuz:

Elçi, efendisinden kendisine indirilene inandı; inananlar da öyle. Tümü Allah’a, onun meleklerine, onun kitaplarına ve onun elçilerine inandılar. “Onun elçileri arasında ayrım yapmayız!” Şöyle de dediler: “Duyduk ve boyun eğdik. Efendimiz; bağışlamanı diliyoruz. Çünkü dönüş, sana olacaktır!” Bakara 2:285

 

Oğlanların Sünneti

Buhari, Libas bölümünün 63 alt bölümü, 106 (5889) numaralı hadisi şöyledir: “Fıtrat beştir: Sünnet (hıtan), etek traşı, koltuk altı traşı, tırnak kesmek, bıyığı kısaltmak.” Ayrıca bkz: Buhari, Libas 64, İstizan 51; Müslim, Taharet 39 (257); Muvatta, Sıfatun Nebiy 3 (2, 921); Tirmizi, Edep 14 (2757); Ebu Davut, Tereccül 16 (4198); Nesai, Taharet 10,11 (14,15).

Eski Ahit, Tevrat, Yaratılış 17/9-27 Tanrı İbrahim’e, “Sen ve soyun kuşaklar boyu antlaşmama bağlı kalmalısınız” dedi, “Seninle ve soyunla yaptığım antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki erkeklerin hepsi sünnet edilecek. Sünnet olmalısınız. Sünnet aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak. Evinizde doğmuş ya da soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış köleler dahil sekiz günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürecek bu. Evinizde doğan ya da satın aldığınız her çocuk kesinlikle sünnet edilecek. Bedeninizdeki bu belirti sonsuza dek sürecek antlaşmamın simgesi olacak. Sünnet edilmemiş her erkek halkının arasından atılacak, çünkü antlaşmamı bozmuş demektir. … İbrahim evindeki bütün erkekleri –oğlu İsmail’i, evinde doğanların, satın aldığı uşakların hepsini– Tanrı’nın kendisine buyurduğu gibi o gün sünnet ettirdi. İbrahim’in evindeki bütün erkekler –evinde doğanlar ve yabancılardan satın alınanlar– onunla birlikte sünnet oldu.

Ayrıca Yaratılış 34’ü başından sonuna okuyunuz. Bu bölümde Yahudiler başkalarının da sünnet olması isterler ve bunu onların zayıf düşüp yenilmeleri için bir hile olarak kullanırlar. Sünnet takıntısı Hakimler 15, II. Samuel 3 ve 15 bölümlerinde kendini yine gösterir.

Kuran: Allah insanı kusurlu yaratmadığı gibi sünneti buyurmaz.

Sizi yaratıp donattı ve görünüşünüzü güzel yaptı… Mümin 40:64

Biz insanı, gerçekten en güzel bir biçimde yarattık. Tin 95:4

Sünnet derisinin kesilip alınmasıyla aşağıdaki ayette hayvanın kulağının kesilmesi arasındaki benzerlik dikkat çekicidir:

Şeytan demişti ki: “… Yemin olsun, onları saptıracağım, onları boş kuruntulara mutlaka iteceğim. Onlara mutlaka emir vereceğim de davarların kulaklarını yaracaklar; onlara muhakkak emredeceğim de Allah’ın yaratışını/yarattıklarını değiştirecekler.” Nisa 4:118-119

Kitaplıların kimi Müslüman toplumun kız çocukları sünnet etme geleneğiyle ilgili kitaplar yazıp belgeseller ve haberler yapmaları onların Kuran düşmanlığından kaynaklanır. Erkek sünnetini konu edinirlerse Yahudi diniyle çelişmiş olacakları için bu Kuran’a saldırmak için uygun değildir. Çünkü Kuran’a ve Kuran’ı elinde tutanlara karşı karalama kampanyası yürütenlerin başında Yahudiler ve onlarla en iyi geçinen Hristiyan mezhebi olan Evangelistler gelir. Muhammed Peygamber’in değil, Yahudilerin sünnetini izleyen gelenekçi /mezhepçiler bu kara çalma kampanyasına karşı çaresizdirler. Bu saldırının ikiyüzlülüğünü ancak yalnızca Kuran’ı benimseyen gerçek Müslümanlar açığa çıkarabilirler.

Yiyecekle İlgili Uyduruk Haramlar

Kertenkelenin haram olması:

Ebu Davut 3787; Müslim 4790.

Eski Ahit, Tevrat, Levililer 11/29-30 Küçük kara hayvanları içinde sizin için kirli sayılanlar şunlardır: Gelincik, fare, bütün kertenkele türleri –geko, varan, duvar kertenkelesi, düz keler– bukalemun.

Kurbağanın, sürüngenlerin, böceklerin haram olması:

Ebu Davut 5249; Müslim 3604, 3598, 3603,

Eski Ahit, Tevrat, Levililer 11/41-42 Bütün küçük kara hayvanları iğrençtir. Yenmeyecektir. İster karnı üzerinde sürünen, ister dört ayaklı ya da çok ayaklı canlılar olsun, bunların hiçbirini yemeyeceksiniz.

Ayrıca bkz. Tesniye 14/9-10.

Not: Hanbeli gibi kimi mezhepte böcek haramdır. Pek çok mezhepte yılan haramdır. Örnek: İbn Teymiye, Mecmuul Fetava.

 

 

…Ama çekirgenin helal olması:

Buhari 4801; Ebu Davut 1853, 3806; Müslim 3610.

Eski Ahit, Tevrat, Levililer 11/22-23 Şunları yiyeceksiniz: Bütün çekirge türleri, küçük çekirge, cırcırböceği, ağustosböceği. Öbür dört ayaklı, kanatlı böceklerin hepsi sizin için iğrenç sayılır.

Eşeğin, atın ve katırın haram olması:

Müslim 3582, 3583, 3585, 3591, 3593; İbn Mace, Zebaih 14.

Eski Ahit, Tevrat, Levililer 11/26 Çatal tırnaklı ama tırnağı yarık olmayan ve geviş getirmeyen her hayvan sizin için kirlidir. Bunlara dokunan da kirlenmiş sayılır.

Eski Ahit, Tevrat, Tesniye 14/6-7 Çatal ve yarık tırnaklı, geviş getiren her hayvanın etini yiyebilirsiniz. Ancak geviş getiren, çatal ve yarık tırnaklı hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve, tavşan, kaya tavşanı.

Not: Ortadoğu, Kuzey Afrika, İran ve Afganistan’da deve besiciliği fazlasıyla yaygın olduğu için hahamlar Müslümanlara deveyi haram etmekte zorlanmış olmalılar. At da toynaklı olmasına karşın deve gibi demirbaş yiyeceklerden olduğu için at eti mekruh düzeyinde kalmış, haramlaştırma çabası hedefe ulaşamamıştır.

 

Deniz avı:

Eski Ahit, Tevrat, Tesniye 14/9-10 Suda yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz: Pullu ve yüzgeçli canlıların etini yiyebilirsiniz. Ama pulsuz ve yüzgeçsiz canlıların hiçbirini yemeyeceksiniz.

Not: Hanefi mezhebi deniz yumuşakçaları konusunda ikiye bölünmüştür. Kimi Şii mezhebinde deniz kabukluları ve yumuşakçaları (yüzgeçsizler) haramdır. Mezhepçi din adamları deniz kabukluları ve yumuşakçalarıyla ilgili olarak aradıkları yasağı hadis kitaplarında bulamamalarına karşın Allah’ın Kuran’da serbest bıraktığını serbest bırakmakta çekingenlik göstermektedirler.

Yırtıcıların ve leşçillerin haram olması:

Müslim 1933, 3570; İbn Mace, Zebaih 13, 14; Ebu Davut, Etime 32, 33; Tirmizi, Sayd 3, 9, 11; Buhari, Zebaih 29; Muvatta, Sayd 14 (496).

Eski Ahit, Tevrat, Tesniye 14/12-19 Etini yemeyeceğiniz kuşlar şunlardır: Kartal, kuzu kartalı, kara akbaba, çaylak, doğan türleri, bütün karga türleri, baykuş, puhu, martı, atmaca türleri, kukumav, büyük baykuş, peçeli baykuş, ishakkuşu, akbaba, karabatak, leylek, balıkçıl türleri, ibibik, yarasa. Bütün kanatlı böcekler sizin için kirli sayılır. Hiçbirini yemeyeceksiniz.

Eski Ahit, Tevrat, Levililer 11/27 Dört ayaklı hayvanlardan pençelerini yere basarak yürüyenler sizin için kirlidir.

 

Kuran: Kuran, Sünnet’in, yani Tevrat’ın yiyecek yasaklarını yalanlar. Yahudilere toynaklıların yasaklanması onlar için cezadır.

Yahudilere tüm tırnaklı [toynaklı] hayvanları haram kıldık. Onlara ayrıca sığır ve koyunun yağlarını da haram kıldık. Sığır ve koyunun sırtlarının ve bağırsaklarının taşıdığı yağlarla, kemiklerle karışan yağlar bunun dışındadır. Bunu onlara azgınlıkları yüzünden bir ceza olarak yaptık. Biz elbette sözünde duranlarız. Enam 6:146

Çevirilerde “toynaklı” olarak çevrilmesi gereken sözcük hatalı olarak “tırnaklı” diye çevrilmektedir. Oysa çift tırnaklıların (Artiodactyla takımından olan hayvanların) haram edilmediği, at ve eşek gibi tek tırnaklıların /toynaklıların (Perissodactyla takımı) haram edildiği açıktır. Müslümanların bu yasağı üzerlerine alınmaları, kendilerini cezalandırmalarından başka bir şey değildir. 5:3-5,90,96 ayetleri yiyecek ve içecekle ilgili bütün yasakları kapsar. 5:87-88 ayetlerinde bunların dışındaki besinlerin din adına yasak edilmemesi için insanlar bir kez daha uyarılır.

Ey iman sahipleri! Allah’ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez. Maide 5:87

Kuran Yahudilere daha önce yasaklananlardan bir bölümünü kaldırır, ne var ki Yahudiler Kuran’a kulak asmazlar:

Tevrat’tan önümde bulunanı doğrulayıcıyım. Size haram kılınmış olanın bir kısmını size helal yapacağım. Rabbinizden bir mucize getirdim size. Artık Allah’tan sakının ve bana itaat edin. Ali İmran 3:50

Filanca Duayı veya Ayeti Okuyanın Cennete Gireceği

Namazın ve namaz dışındaki okumaların yabancı bir dilde, anlamadan yapılması gerektiği düşüncesi Yahudilikte yerleşik bir inançtır. Talmud ve ilmihallerde bu inancı yansıtan ve İbranice’nin kutsal dil olarak anıldığı sayısız örnek vardır. Yine hadis kitaplarında belli söz veya ayetleri okumanın doğaüstü etkileri veya abartılı ödüllerinden söz eden çokça örnek vardır. Bu sözler anlamları, yani barındırdıkları mesaj nedeniyle değil, sihirli etkilerinden yararlanmak amacıyla okunacağı için, Hindu mantraları gibi doğal olarak çevrilmeden orijinal dilinde seslendirilmeleri gerekecektir. Talmud’da ve Yahudi ilmihallerinde tıpkı Hadis kitaplarında ve İslam ilmihallerinde karşılaştığımız gibi hangi durumda hangi duanın okunması gerektiği, reçete yazarmışçasına düzenlenmiştir.[9]

“Kim abdest alır da ‘Allah’tan başka tanrı olmadığına ve Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna tanıklık ederim’ derse cennetin sekiz kapısı açılır, dilediği kapıdan girer.” Ebu Davut, Taharet 66 (169); Tirmizi, Taharet 41 (55); İbn Hacer el Askalani, Buluğ el Meram, Taharet 57.

“Cuma gecesi Duhan Suresi’ni okuyan bağışlanır.” Tirmizi, Fedayil El Kuran 3132.

“Kadir gecesi salat edenin /namaz kılanın suçları bağışlanır.” Buhari, İman 25 (35), 27 (37).

Babil Talmudu, Berakot 15a: Mişna: ‘Şema’yı [namazı] kendi duymadan okuyan kişi görevini yerine getirmiştir.’ Haham Yose der ki: ‘Görevini yerine getirmemiştir.’ Harfleri doğru seslendirmeden okuduysa, Haham Yose görevini yerine getirdiğini, Haham Yuda ise yerine getirmediğini söyler. Yanlış sırayla okursa görevini yerine getirmemiştir. Okur ve hata yaparsa hata yaptığı yere geri dönmelidir.

Babil Talmudu, Berakot 4b: Haham Eleazar ben Abina der ki: “Her kim 145. mezmuru günde üç kez okursa sonsuz dünyanın mirasçısı olur.”

Babil Talmudu, Şabat 119b: Reş Lakiş dedi ki; “Her kim bütün yüreğiyle amin derse cennetin kapıları ona açılır…”

Kuran: Kuran’da kimin, ne yapınca bağışlanacağı, ne yapınca hiçbir işe yaramayacağı çok sayıda bölümde, farklı ifadelerle bildirilmiştir ve hiç biri yukarıdaki hadis ve Talmud alıntılarına benzememektedir. Elçi yukarıdakine benzer ifadeler kullanmış olsa idi kesinlikle Kuran’da bulunmayan ve Kuran’a aykırı bir şeyi, öğrettiği yasaya eklemiş olurdu. Böyle bir şey yapmaya kalksa idi daha ölmeden cezası verilmiş olurdu ve yeryüzünde Kuran diye bir kitap olmazdı (69:44-47).

Kuran’da ödül, Allah için yapan ve temiz bir yürekle ölenler içindir (9:105, 26:89, 84:6). Dua (çağrı) kuru söz söylemek değil, dilemek ve dilekleri gerçekleştirmek için çalışmak anlamına gelir. 34:19 ve 38:16 ayetlerindeki “dua”ları inceleyiniz. Kuran’daki çağrı ve yakarmalar öncelikle istem ve eylemdir, sözün ötesine geçmeyen yalıtılmış mırıldanmalar değil. Kuran büyülü bir kitap, bir ezber nesnesi veya şiir değildir (36:69, 37:36, 52:30, 69:41, 85:21). Bir uyarı ve hatırlatmadır. Kuran okumak için değil, uygulamak içindir (5:43, 62:5).

Yahudilerin Kuran’da uzun uzun eleştirilmeleri boşuna değildir. Çünkü çoğu, yanlarındaki kitabı kuru kuru okumaya dalmış ve gereğini boşlamıştır (2:44, 5:13). Mırıldanmaya dalmış ve iyi işler yapmayı unutmuştur (2:100,113, 61:6…).

“Amin” Demek

Buhari Ezan 112 (781): “’Amin’ derseniz ve gökteki meleklerin ‘Amin’i bununla çakışırsa suçlarınız bağışlanır.”

Buhari, Ezan 111, 113 (780, 782) ve Davet 63 (6402): “İmam ‘Amin’ deyince /Fatiha’yı bitirince ‘Amin’ deyin.” Ayrıca bkz: Müslim, Salat 16 (404), 18 (410, 415); Ebu Davut, Salat 172/323 (932, 933, 936, 937, 938); Tirmizi, Salat 70 (248); İbn Mace, İkamet 14 (851-857); Nesai, İftitah 4 (879), 21 (905), 33, 34 (925-930); Muvatta, Salat 47-49 (194-196).

Eski Ahit, Tevrat, Tesniye 27/15-36 “Rabbin tiksindiği el işi oyma ya da dökme put yapana ve onu gizlice dikene lanet olsun!” Bütün halk, “Amin!” diye karşılık verecek [bu cümle edilen her bedduadan sonra birer kez olmak üzere on iki kez yinelenir].

Kuran: “Allahu ekber” ve şehadet cümlesi gibi, amin sözcüğü de Kuran’da hiç geçmez. Yakarışların arkasından herhangi bir sözcük söylenmesi gibi bir kural yoktur. Dahası, Kuran’da Allah’ı çağırma (dua) işi kuru söz değil yürekte duyulan istek ve bu istek için çalışmak anlamındadır (karşılaştırınız; 2:200,201,221, 10:12, 17:11, 34:19, 38:16, 41:49).[10]

Mürtedin Öldürülmesi

“Dinini değiştireni öldürün /Dinini değiştirenle savaşın.”

Ebu Davut, Hudut 1, 2 (4351, 4352); Nesai, Tahrimud Dem 15 (7107).

Eski Ahit, Tevrat, Levililer 24/16 Rabbe söven kesinlikle öldürülecektir. Bütün topluluk onu taşlayacak. İster yerli ister yabancı olsun, Rabbe söven herkes öldürülecektir.

Eski Ahit, Tevrat, Tesniye 13/6-9 Öz kardeşin, oğlun, kızın, sevdiğin karın ya da en yakın dostun seni gizlice ayartmaya çalışır, senin ve atalarının önceden bilmediğiniz, dünyanın bir ucundan öbür ucuna dek uzakta, yakında, çevrenizde yaşayan halkların ilahları için, ‘Haydi gidelim, bu ilahlara tapalım’ derse, ona uymayacak, onu dinlemeyeceksin. Ona acımayacak, sevecenlik göstermeyecek, onu korumayacaksın. Onu kesinlikle öldüreceksin. Onu önce sen, sonra bütün halk taşa tutsun.

Eski Ahit, Tevrat, Tesniye 17/2-5 Tanrınız Rabbin size vereceği kentlerin birinde aranızdan onun antlaşmasını çiğneyip gözünde kötü olanı yapan bir erkek ya da kadın çıkar ve buyruklarıma aykırı olarak gidip başka ilahlara tapar, onların, güneşin, ayın ya da gök cisimlerinin önünde eğilirse… bu kötülüğü yapan erkeği ya da kadını kentinizin kapısına çıkarın ve taşa tutarak öldürün.

Kuran: Hadislerde ve Kuran’da geçen pek çok sözcüğün bugün yanlış anlaşıldığı bilgisinin ışığında şuna dikkat etmek gerekir: Kuran’da ölümü gerektiren adli suçlardan söz edilir. Ancak din kavramını inanç, akide, mitoloji veya vicdanının seçimini barışçıl biçimde dile getirmek olarak tanımladığımızda, buna karşılık bir ölüm cezası yoktur. Hadis metinlerindeki “din” ve “İslam” sözcükleri anlam aşınmasına uğrayarak “inanç” anlamında anlaşılmaya başlanmıştır. Bu sözcüklere bu anlamı verir, toplum yasası olması gereken dini bireysel zihin dünyası veya tapınak etkinliği olarak tanımlar, sonra da bundan “döneni” adli olarak cezalandırırsak elbette Kuran’a aykırı bir sonuca ulaşmış oluruz.[11] Kuran bu konuda adli bir ceza koymamıştır (2:217, 4:137, 5:54, 16:108…). Kuran’da hep çoktanrıcıların tektanrıcıları taşladığı örnekler verilmiştir (11:91, 18:20, 19:46, 26:116, 36:18, 44:20).

 

Zina Edenin Taşlanarak Öldürülmesi (Recm)

Buhari, Hudud 44 (6814), 45 (6815), 46 (6817), 47 (6818), 49 (6820) gibi hadislerde Elçi zinacıların taşlanmasını veya öldürülmesini buyurmuştur.

Elçi’nin zinacıları taşlattığı veya öldürttüğü hadislerden bazıları şunlardır: Buhari, Mezalim 19, Menakibul Ensar 46, Megazi 21, İtisam 16; Müslim, Hudut 15 (1691); Muvatta, Hudut 8, 10 (823, 824); Tirmizi, Hudut 7, (1431); Ebu Davut, Hudut 23 (4418). “İlk taşı günahsız olanınız atsın” biçimi de halk arasında dolaşıma girmiştir.

Eski Ahit, Tevrat, Tesniye 22/23-24 Eğer bir adam kentte başka biriyle nişanlı erden bir kızla karşılaşır ve onunla yatarsa, ikisini de kentin kapısına götürecek, taşlayarak öldüreceksiniz.

Eski Ahit, Tevrat, Levililer 20/10 Biri başka birinin karısıyla, yani komşusunun karısıyla zina ederse, hem kendisi, hem de zina ettiği kadın kesinlikle öldürülecektir.

Yeni Ahit, Yuhanna 8/3-7 Din bilginleri ve Ferisiler, zina ederken yakalanmış bir kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsa’ya, “Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı” dediler. “Musa, Yasa’da [Tevrat’ta] bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen [İsa] ne dersin?” … Durmadan aynı soruyu sormaları üzerine doğruldu ve “İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın!” dedi.

Ayrıca Yahudilerin insan yazması kutsal kitapları ve Kütübi Sitte’nin karşılığı olan Babil Talmudu’nun Sanhedrin 54b bölümünde bu buyruk yinelenir.

Kuran: Zinanın cezası kırk sopadır (24:2-9). Hiç bir suça taşlama cezası yoktur (24:2, 4:25). Kuran’da hep çoktanrıcılar tektanrıcıları taşlamaktadırlar (11:91, 18:20, 19:46, 26:116, 36:18, 44:20).

Kuran’da bulunan bir yargının geçersiz olduğunu ve Kitap’ta onun yerine başka bir yargı bulunduğunu söylemek, yani nesih kavramı da yazının başında işaret ettiğim gibi haham anlayışının etkisidir. “Zinanın cezası önce sopa idi ama daha sonra değiştirildi” iddiası da nesih edilmiş ayetlerin varlığı ön kabulünden türer.[12] Bir uydurma, bir başka uydurmaya yataklık yapar.

1977’de Suudi kraliyet ailesinden Mişa’el bint Fahd bin Muhammed el Suud, zina ettiği gerekçesiyle idam edilmiştir.[13] Benzer haberler duyulduğunda kesin ve net olarak verilmesi gereken tepki Suudi hükümetinin “barbarlığından” söz etmek falan değil, bu cezanın Tevrat’a uygunluğuna ve Kuran’a uygunsuzluğuna vurgu yapmaktır. Bu entelektüel dürüstlüğü ve dik duruşu gösterecek din bilirkişilerinden yoksun olmamalıydık.

Köle ve Cariye Alım Satımı, Miras Bırakılması

Buhari, Kader 9’daki (6603) hadiste savaş tutsağı kölesiyle ilişkiye giren kişinin dışarı boşalma sorusuna yanıt veren sözde Elçi, köleye davranışı konusunda bir yorumda bulunmaz. Buhari, Ahkam 48 (7186) ve Ebu Davut, Köle Azadı 30’da (3955) geçen hadiste sözde Elçi, ölen bir adamın kölesini satar ve parayı ailesine gönderir.

Eski Ahit, Tevrat, Levililer 25/44-46 Köleleriniz, cariyeleriniz çevrenizdeki uluslardan olmalı. Onlardan uşak ve cariye satın alabilirsiniz. Aranızda yaşayan yabancıların çocuklarını, ister ülkenizde doğmuş olsun ister olmasın, satın alıp onlara sahip olabilirsiniz. Onları miras olarak çocuklarınıza bırakabilirsiniz. Yaşamları boyunca size kölelik edecekler. Ancak bir İsrailli kardeşine efendilik etmeyecek, sert davranmayacaksın.

Kuran: Kuran Müslümanları sürekli köle kurtarmaya çağırır (4:25,92; 5:89, 58:3, 90:12-13). 24:33 ayeti bir köleyi zorla barındırmayı yasaklar. Peygamber ve yanındakiler hakları olmamasına karşın savaş esiri aldıkları için eleştirilirler (8:67-68). Bir Kuran bağlısı zorla köle çalıştıramayacağı için satamaz ve miras bırakamaz. Bir ulusun köle, ötekinin efendi olması gibi buyruklar ne Kuran’da, ne de önceki elçilerin mesajlarında bulunur.

Din Adına Soykırım ve Köleleştirilme
(Beni Kurayza, Beni Ukayna Hadisleri)

Muhammed Peygamber’in sözde Beni Kurayza, Beni Nadir ve Beni Ukayna saldırıları, çocukları ayırt etmeden öldürmesi: Buhari 4028, 411; Müslim 1766, Ebu Davut 3005.

Müslüman olmayanlarla savaşmak gerektiği: Buhari, İtisam 2, Zekat, İstitabe 3; Müslim, İman 32 (20); Muvatta, Zekat 30 (1, 269); Tirmizi, İman 1 (2610); Ebu Davut, Zekat 1 (1556); Nesai, Zekat 3, (5,14).

Buhari’nin İstizan bölümünde 36 (6262) numaralı hadiste sözde Elçi, Kurayza’nın savaşanlarının öldürülmesini ve geride kalanların tutsak edilmesini onaylar.

İbn Mace’nin Cihad bölümünde 2946 (2839) numaralı hadiste sözde Elçi, çoktanrıcıların kadınlarının ve çocuklarının “onlardan” olduğu gerekçesiyle öldürülmesini onaylar.

Eski Ahit, Tevrat, Tesniye 7/2-26 Tanrınız Rab bu ulusları elinize teslim ettiğinde, onları bozguna uğrattığınızda, tümünü yok etmelisiniz. Bu uluslarla antlaşma yapmayacaksınız, onlara acımayacaksınız. … Tanrınız Rabbin elinize teslim edeceği halkların tümünü yok edeceksiniz. Onlara acımayacaksınız. Krallarını elinize teslim edecek; adlarını göğün altından sileceksiniz. Onları yok edene dek kimse size karşı duramayacak. Onlardan çok nefret edecek, tiksineceksiniz; çünkü onlar yok olmaya mahkumdur.

Eski Ahit, Tevrat, Tesniye 13/15 O kentte yaşayanları kesinlikle kılıçtan geçireceksiniz. Kenti yok edip orada yaşayan bütün halkı ve hayvanları kılıçtan geçireceksiniz.

Eski Ahit, Tevrat, Tesniye 20/13-17 Tanrınız Rab kenti elinize teslim edince, orada yaşayan bütün erkekleri kılıçtan geçirin. Kadınları, çocukları, hayvanları ve kentteki her şeyi yağmalayabilirsiniz. Tanrınız Rabbin size verdiği düşman malını kullanabilirsiniz. Yakınınızdaki uluslara ait olmayan sizden çok uzak kentlerin tümüne böyle davranacaksınız. Ancak Tanrınız Rabbin miras olarak size vereceği bu halkların kentlerinde soluk alan hiçbir canlıyı yaşatmayacaksınız. Tanrınız Rabbin size buyurduğu gibi, onları –Hitit, Amor, Kenan, Periz, Hiv ve Yevus halklarını– tümüyle yok edeceksiniz.

Eski Ahit, Yeşaya 13/1-18 Amots oğlu Yeşaya’nın Babil’le ilgili bildirisi: Rab seçtiklerine buyruk verdi, onun yüceliğiyle övünen yiğitleri öfkesinin gereğini yapmaya çağırdı. … Ben, her şeye Egemen Rab, gazaba geldiğim, öfkemin alevlendiği gün gökleri titreteceğim, yer yerinden oynayacak. Yakalananın bedeni delik deşik edilecek, ele geçen kılıçtan geçirilecek. Yavruları (masumları) gözleri önünde parçalanacak, evleri yağmalanacak, kadınlarının ırzına geçilecek. Oklarıyla gençleri parçalayacak, bebeklere acımayacak, çocukları esirgemeyecekler.

Eski Ahit, Mezmurlar 137/8-9 Ey sen, yıkılası Babil kızı, bize yaptıklarını sana ödetecek olana ne mutlu! Ne mutlu senin yavrularını [bebeklerini] tutup kayalarda parçalayacak insana!

Kuran: Saldırgan çoktanrıcı ordunun askerlerinin öldürülmesi buyruğu, geride kalan sivillere uzanmaz (2:191, 8:67, 47:4…). Sivillerin köle edilmesi gibi bir şeyden söz edilmez:

Nankörlük edenlerle karşılaştığınızda artık boyunlara vurun. Sonunda onlara üstün geldiğinizde, bağları sıkılaştırın. Bundan sonra, savaş ağırlıklarını bırakıncaya dek bağışlayın veya kurtulmalık karşılığı salın. Bu böyledir. Oysa Allah dileseydi, kesinlikle onları cezalandırırdı. Fakat sizi birbirinizle sınamak için böyledir. Allah’ın yolunda öldürülenlere gelince; onların yaptıklarını boşa çıkarmayacaktır. 47:4

Haksız yere savaş açmak yasaktır. Savaş ancak haksız yere savaş açanlara, insanları yurtlarından haksız yere sürenlere, iki toplum arasında düşmanlık yaratanlara, gereksiz saldırganlık gösterenlere, anlaşmaları bozanlara açılabilir (2:246, 4:75,90, 5:2, 7:33, 9:12, 22:39-40, 42:42, 60:9…). Haksız yere bir kişiyi bile öldürmek en büyük suçlardandır (5:32). Kimse başkasının yaptığından sorumlu değildir (53:39). Kimse önceki kuşakların cezasını çekmeyi hak etmez (6:164). Bir ulusun köle, ötekinin efendi olması gibi buyruklar ne Kuran’da, ne de önceki elçilerin öğrettiklerinde bulunur.

Kabir Yaşamı, Kabir Azabı

Pek çok hadiste “mezarda” çekilecek olan acıdan söz edilir. Kuran’a bütünüyle aykırı olan kabir azabı düşüncesi, Helen mitolojisinde bulunuyorsa da yayılması ve günümüze dek gelmesi Kitabımukaddes sayesindedir. Ölüler diyarı, ölüler ülkesi, karanlık, tartarus veya hades adlarıyla (İbranice: Şeol) çok kez anılır. Kötü kulların cesetleri çürür, iyi kullarınki çürümez. Kabir azabıyla ilgili sayısız hadis vardır, alıntılamaya gerek duymuyorum.

Hristiyan mezheplerindeki mutlu (paradise) ve eziyetli (tartarus) kabir yaşamı (hades/sheol). Sorgu günü (judgment) kabir yaşamının ardından gelecektir. Kaynak: http://www.bible.ca/hades-lk-16.gif

Yeni Ahit, II. Petrus 2/4-9 Tanrı günah işleyen melekleri esirgemedi; onları cehenneme [tartarus] atıp karanlıkta zincire vurdu. Yargılanıncaya dek orada tutulacaklar. … Görülüyor ki Rab kendi yolunda yürüyenleri karşılaştıkları denemelerden nasıl kurtaracağını bilir. Doğru olmayanları, özellikle benliğin yozlaşmış tutkuları ardından giden ve yetkisini hor görenleri cezalandırarak yargı gününe dek nasıl alıkoyacağını da bilir.

Yeni Ahit, Elçilerin İşleri 2/26-31 Bu nedenle yüreğim mutlu, dilim sevinçlidir. Dahası, bedenim de umut içinde yaşayacak. Çünkü sen canımı ölüler diyarına terk etmeyeceksin, kutsalının çürümesine izin vermeyeceksin. … Davut bir peygamberdi ve soyundan birini tahtına oturtacağına dair Tanrı’nın kendisine ant içerek söz verdiğini biliyordu. Geleceği görerek Mesih’in ölümden dirilişine ilişkin şunları söyledi: ‘O, ölüler diyarına terk edilmedi, bedeni çürümedi.’

Yeni Ahit, Vahiy 20/13-14 Deniz kendisinde olan ölüleri, ölüm ve ölüler diyarı da kendilerinde olan ölüleri teslim ettiler. Her biri yaptıklarına göre yargılandı. Ölüm ve ölüler diyarı ateş gölüne atıldı. İşte bu ateş gölü ikinci ölümdür.

Eski Ahit, Mezmurlar 16/10 Çünkü sen beni ölüler diyarına terk etmezsin, sadık kulunun çürümesine izin vermezsin.

Kuran: Mezarda yaşam yoktur. Ölüler diriltilene değin uyurlar (39:42). Öldükten sonra yargılanma, ödül ve ceza bir kezdir.

Adetli Kadının Kirli Sayılması, Kuran Okuyamaması, Mescide Girememesi…

Buhari, Iydeyn 16, 20, Hayız 23, Hac 32, 34, 35, 81; Ebu Davut, Salat 247 (1136-1139), Menasik 10 (1744), Taharet 93 (232), 100 (287), 121 (312); Tirmizi, Taharet 95 (125), 98 (131), Salat 388 (539, 540), Hac 100 (945); Müslim, Iydeyn 10 (890); İbn Mace, Taharet 92, 105, 645; Muvatta, Hac 45…

Hadis kitaplarında adet kanaması takıntısı öyle büyüktür ki, konuyla ilgili bölümleri vardır. Yahudi hadis kitabı Talmud’da konu geniş yer alır.

Eski Ahit, Tevrat, Levililer 12/2-4 İsrail halkına de ki, “Bir kadın hamile kalıp erkek çocuk doğurursa, adet gördüğü günlerde olduğu gibi yedi gün kirli sayılacaktır. Çocuk sekizinci gün sünnet edilmeli. Kadın kanamasından paklanmak için otuz üç gün bekleyecek. Pak sayılması için geçmesi gereken bu günler doluncaya dek kutsal bir şeye dokunmayacak, tapınağa girmeyecek.”

Eski Ahit, Tevrat, Levililer 15/19-20 Adet gördüğü için kan kaybeden kadın yedi gün kirli sayılacak. Ona dokunan da akşama kadar kirli sayılacak. Adet gördüğü günlerde kadının üzerinde yattığı ya da oturduğu her şey kirli sayılacaktır.

Kuran: Adet gören kadın cinsel ilişki dışında her şeyi yapabilir (2:222).

Kadının Aşağılanması

Buhari, Rikak 51 (6546): “Cehennemin çoğunluğu kadındır.”

Ayrıca bkz: Buhari, Iydeyn 7, Hayız 6, Zekat 44, İman 21, Küsuf 9, Nikah 17, 88, Bedül Halk 8; Müslim, Zikir 95 (2738), 97 (2740), Iydeyn 4 (885), Küsuf 17 (907), İman 132 (79); Ebu Davut, Edep 180 (5272), Sünnet 16 (4679), Salat 248 (1141); İbn Mace, Fiten 19 (4003); Tirmizi, Edep 31 (2781); Nesai, Iydeyn 19 (3, 186, 187), Küsuf 17 (3, 147); Muvatta, Küsuf 2 (1, 187)…

Kitabımukaddes metninde kadını ikinci sınıf sayan bolca ifade vardır. Hepsini alıntılamak olanaklı değildir.

Eski Ahit, Tevrat, Yaratılış 2/21-22 Rab Tanrı Adem’e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, Rab Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı. Adem’den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem’e getirdi.

Yeni Ahit, I. Korintliler 11/8-9 Çünkü erkek kadından değil, kadın erkekten yaratıldı. Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratıldı.

Babil Talmudu, Pesahim 111a: Hahamlarımız öğretti: İki adamın arasından geçmemesi gereken üç şey vardır: Köpek, hurma ağacı, kadın. Kimisi domuzu da ekler, kimisi yılanı da…

Babil Talmudu, Kidduşin 80b: Kadının aklı havadadır…

Babil Talmudu, Sanhedrin 100b: Kız çocuğu değersiz bir hazinedir. Babası kaygısından gece uyuyamaz. Küçükken ya ayartılırsa, ergenliğinde ya sürtük olursa, yetişkinliğinde ya evlenemezse, evlendiğinde ya çocuğu olmazsa, yaşlılığında ya cadılık yaparsa! Ama hahamlar da aynısını dediler: … Oğlu olanlara ne mutlu, kızı olanlara ne yazık!

Kuran: Kadının ve erkeğin toplumsal işlevlerinin, yani insanın sağkalımına yaptıkları katkının farklı olması, bunlardan birinin daha akıllı, daha ahlaklı veya üstün olduğu anlamına gelmez. Kuran’ın erkeğe yüklediği fazladan yetkiye karşılık fazladan sorumluluk da vardır. Bu nedensellik ilişkisi apaçık belirtilmiştir:

Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır… Nisa 4:34

Kadın ve erkek arasında rekabet değil, işbölümü vardır. İkisinin de bu işbölümünün getirdiği farklı yetenekleri ve sorumlulukları vardır (3:36, 4:11,15-16,24, 24:4, 33:59…). Cinsiyetlerden biri ötekinden daha öncelikli, daha zeki veya daha yetenekli değildir. Öte yandan erkek ve kadının toplumsal işlevleri farklıdır ve doğal olmayan zorlamalarla bu farkı ortadan kaldırma çabasını Kuran onaylamaz:

Allah’ın, bir kısmınıza bir kısmınızdan farklı olarak lütfettiği şeyleri isteyip durmayın. Erkeklere kendi kazandıklarından bir pay var; kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay var. Nisa 4:32

Kuran’ın kadına ve erkeğe biçtiği görevlerin ve yetkilerin farklılığının hem doğadan gözleyebildiğimiz gibi, hem de 4:34 ayetinde bildirildiği üzere açık gerekçeleri vardır. Bu nedensellik ilişkisini Eski Ahit’te, Yeni Ahit’te veya Talmud’da göremiyoruz. Bu metinlerin etkisi altında kalan kişilerin uydurdukları hadislerde de aynı dogmatik yaklaşımı görüyoruz. Değişen koşullar nedeniyle kadının farklı kültürlerdeki konumu farklı olabilir ama koşullara göre değişen farklılıkları Tanrı buyruğu saymak, yani evrensel doğru saymak yanlıştır.

Elçilerin hakiki mesajlarında yer almayan bozuk bir veriyi o mesaja hileyle sokmak, ister metni değiştirerek olsun, ister onu yanlış yorumlayarak olsun insanları Elçilerden soğutur ve Allah’ın yolundan çevirir. Bu tepkisellikle Kitaplıların kadını, bir aşırılıktan başka bir aşırılığa savrulmuş ve feminizmi üretmiştir. Müslüman bir toplum, Kitaplıların ürünü olan hadislere de, Kitaplıların ürünü olan feminizme de kulak asmadan Kuran’a sarıldığında iki aşırı uçtan uzak kalmış ve dosdoğru yolu bulmuş olacaktır.

Aşure /Muharrem Orucu

Tirmizi, Savm 48 (752); İbn Mace, Savm 1810: “Elçi buyurdu ki: ‘Aşure orucunun önceki yılın günahlarına kefaret olacağını Allah’tan umarım.’”

Ayrıca bkz: Buhari, Savm 69 (2001), Tefsir 28-31 (4501-4504), 261 (4737); İbn Mace, Savm 1805; Müslim, Savm 19 (1132); Nesai, Savm 83 (2416); Ebu Davut, Savm 828 (2437); Muvatta, Savm 669…

Eski Ahit, Tevrat, Levililer 16/29-30 Aşağıdakiler sizin için sürekli bir yasa olacak: Yedinci ayın onuncu günü [Aşure günü /Yom Kippur] isteklerinizi denetleyeceksiniz [oruç tutacaksınız]. Gerek İsrailliler’den, gerekse aranızda yaşayan yabancılardan hiç kimse çalışmayacak. Çünkü o gün, Kahin Harun sizi pak kılmak için günahlarınızı bağışlatacaktır. Rabbin huzurunda bütün günahlarınızdan arınacaksınız.

Kuran: Oruç Ramazan’dadır (2:185). Kuran bağlısı kişiler Aşure orucundan veya Kitaplılara özel buyruklardan sorumlu tutulmadıkları gibi, yanlarında Kuran dururken Kitaplıları taklit etmelerinin bir gerekçesi olamaz. Yılın özel bir gününde el açıp ağlamanın veya Kitap okumanın veya küçük bir iyilik etmenin yılın kalanında yapılan kötülüklere bedel olabileceği hurafeleri Müslüman kültür üzerindeki Yahudilik etkisinin en belirgin örneklerindendir.

Namazda veya Sokağa Çıkarken Takke, Sarık Giyilmesi

Ebu Davut, Libas 59 (4078) ve Tirmizi, Libas 42 (1784): “Çoktanrıcılarla bizi ayıran, takkenin üzerine sarık giymemizdir.”

Babil Talmudu, Şabat 156b: Göğün huzurunda olmanın ürpertisinin sana ulaşması için başını ört ve dua et.

Babil Talmudu, Kiduşin 31a: Haham Yeşu’nun oğlu Haham Huna başı açık olarak dört metre yürümezdi. Derdi ki: “Şekina [Tanrı’nın ışığı /yeri /ruhu /tahtı] başımın üzerindedir.”

Ayrıca Hilkot Tefila, Şulhan Aruh gibi demirbaş Yahudi ilmihalleri hem dua ederken hem de sokağa çıkarken kipa /yarmulke /takke giyilmesi gerektiğini yazar. Yahudiler dua ederken takkenin (kipanın) üzerine ikinci bir örtü örterler. Hristiyan din adamlarının giydikleri takke de Yahudilerden geçmiştir.

Kuran: Kuran’da takke de, sarık da yoktur. Kuran’da Yahudilerin gereksiz, ilgisiz ayrıntıya dalmaları eleştirilir ve bunun nedeni olarak inkara eğilimli olmaları gösterilir (2:68-71, 5:101).

Muhammed Peygamber’in Mucizeleri

Peygamber’e pek çok mucize yakıştırılmıştır. Bunların arasında yiyecek ve sudaki olağanüstü bollaşma, yağmur yağdırma gibi örnekler bulunur. Bunlarla Eski Ahit elçilerinin ve Talmud’un bilge hahamlarının mucizeleri arasındaki benzerlik dikkat çekicidir.

Ebu Talha Allah’ın Elçisi’ni yemeğe çağırır. Elçi yanına sahabeyi de alıp gelir. Ev sahibi mahçup olur çünkü bir kişilik yemeği vardır. Elçi yiyeceğe dokunur, yiyeceği kutsar ve sahabeden on kişiyi sofraya çağırmasını söyler. Doyana dek yerler ve çıkarlar. On kişi daha çağırmasını söyler. Doyana dek yerler ve çıkarlar. Doymayan kimse kalmayana dek böyle sürer. Sofradaki yemek eksilmez. Buhari, Eyman 22/679 (6688); Müslim, Eşribe 20/190 (2040); Muvatta, Sıfatünnebi 19 (1692).

Bir hurma yetiştiricisi o yıl iyi ürün alamadığı için Yahudi’ye borcunu ödeyemez. Allah’ın Elçisi onun adına Yahudi’den borcu ertelemesini ister ama geri çevrilir. Elçi, çiftçinin oğluna hurmaları toplamasını söyler. Topladığı hurmalarla borcu öder, üstüne hurma bile artar. Çiftçi şaşkınlık ve sevinçle elçinin yanına koşar. Elçi, “Allah’ın elçisi olduğuma tanıklık ederim” der. Hadisin bir başka sürümünde savaşta ölen çiftçinin borcu aynı biçimde ödenir. Buhari, Buyu 51 (2127), İstikrad 8 (2395), Hibe 21 (2601), Vesaye 36 (2781), Menakib 25 (3580), Megazi 18 (4053), İtame 42 (5443); Nesai, Vesaye 4/28 (3638); İbn Mace, Sadaka 2528. Ayrıca bkz: Buhari, Menakib 25 (3571).

Eski Ahit, II. Krallar 4/1-7 Bir gün, peygamber topluluğundan bir adamın karısı gidip Elişa’ya şöyle yakardı: “Efendim, kocam öldü! Bildiğin gibi Rabbe tapınırdı. Şimdi bir alacaklısı geldi, iki oğlumu benden alıp köle olarak götürmek istiyor.” Elişa, “Senin için ne yapsam?” diye karşılık verdi, “Söyle bana, evinde neler var?” Kadın, “Azıcık zeytinyağı dışında, kulunun evinde hiçbir şey yok” dedi. Elişa, “Bütün komşularına git, ne kadar boş kapları varsa iste” dedi. “Sonra oğullarınla birlikte eve git. Kapıyı üzerinize kapayın ve bütün kapları yağla doldurun. Doldurduklarınızı bir kenara koyun.” Kadın oradan ayrılıp oğullarıyla birlikte evine gitti, kapıyı kapadı. Oğullarının getirdiği kapları doldurmaya başladı. Bütün kaplar dolunca oğullarından birine, “Bana bir kap daha getir” dedi. Oğlu, “Başka kap kalmadı” diye karşılık verdi. O zaman zeytinyağının akışı durdu. Kadın gidip durumu Tanrı adamı Elişa’ya bildirdi. Elişa, “Git, zeytinyağını sat, borcunu öde” dedi. “Kalan parayla da oğullarınla birlikte yaşamını sürdür.”

Eski Ahit, II. Krallar 4/42-44 Baal-Şalişa’dan bir adam geldi. Tanrı adamına o yıl ilk biçilen arpadan yapılmış yirmi ekmekle taze buğday başağı getirdi. Elişa uşağına, “Bunları halka dağıt, yesinler” dedi. Uşak, “Nasıl olur, bu yüz kişinin önüne konur mu?” diye sordu. Elişa, “Halka dağıt, yesinler” diye karşılık verdi, “Çünkü Rab diyor ki, ‘Yiyecekler, birazı da artacak.’” Bunun üzerine uşak yiyecekleri halkın önüne koydu. Rabbin sözü uyarınca halk yedi, birazı da arttı.

Eski Ahit, I. Krallar 17/12-14 Kadın, [İlyas’a] “Senin Tanrın yaşayan Rabbin adıyla ant içerim, hiç ekmeğim yok” diye karşılık verdi, “Yalnız küpte bir avuç un, çömleğin dibinde de azıcık yağ var. … Belki de son yemeğimiz olacak, ölüp gideceğiz.” İlyas kadına, “Korkma, git yiyeceğini hazırla” dedi, “Yalnız önce bana küçük bir pide yapıp getir. Sonra oğlunla kendin için yaparsın. İsrail’in Tanrısı Rab diyor ki, ‘Toprağa yağmur düşünceye dek küpten un, çömlekten yağ eksilmeyecek.’” Kadın gidip İlyas’ın söylediklerini yaptı. Hep birlikte günlerce yiyip içtiler.

Eski Ahit, I. Krallar 17/41-45 Sonra İlyas, Ahav’a, “Git, yemene içmene bak; çünkü güçlü bir yağmur sesi var” dedi. Ahav yiyip içmek üzere oradan ayrılınca, İlyas Karmel Dağı’nın tepesine çıktı. Yere kapanarak başını dizlerinin arasına koydu. Sonra uşağına, “Haydi git, denize doğru bak!” dedi. … Uşak, “Denizden avuç kadar küçük bir bulut çıkıyor” dedi. İlyas şöyle dedi: “Git, Ahav’a, ‘Yağmura yakalanmadan arabanı al ve geri dön’ de.” Tam o sırada gökyüzü bulutlarla karardı, rüzgar çıktı, şiddetli bir yağmur başladı.

Kuran: Allah’ın her peygambere lütfu ayrı olmuştur (2:253, 17:55). Kuran’ın peygamberine İsa’ya veya Musa’ya verildiği düşünülen türden “mucizeler” verilmemiştir:

Dediler ki: “Bize yeryüzünden bir kaynak fışkırtmadıkça sana inanmayız!” Veya “Hurmalar ve üzümlerle dolu bir bahçen olmalı ve arasından çağıldayan ırmaklar akıtmalısın!” Veya “Öne sürdüğün gibi üzerimize parçalar biçiminde gökyüzünü düşürmelisin!” Veya “Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmelisin!” Veya “Altından yapılmış bir evin olmalı!” Veya “Gökyüzüne yükselmelisin; okuyacağımız bir kitap indirmedikçe yükselmene de inanmayız!” De ki: “Benim efendim tüm yakıştırmalardan ayrıktır. Ben, elçi olan bir insanoğlundan başka bir şey miyim?” İsra 17:90-93

Kuran elçisinin “doğaüstü” gösteriler yapmış olmasını dileyenlerin, onun mesajının içeriğini önemsemedikleri açıktır. Ayrıca 6:9,35,109-111, 10:96-97 ve 43:31 ayetlerini de inceleyiniz. Elçi’den doğaüstü yeteneklere sahip olmasını talep edenler, onun getirdiği mesaja güvenmeyenlerdir.

Muhammed Peygamber’e Yakıştırılan Sübyancılık

“Elçi Ayşe’yle 6 yaşındayken sözlendi ve 9 yaşındayken evlendi…” Buhari, Menakib 44 (3896), Nikah 39, 40, 60 (5133, 5134, 5159); İbn Mace, Nikah 1876, 1950; Nesai, Nikah 29 (3255). “6 yaşındayken evlendi ve 9 yaşındayken ilişki kurdu” sürümü: Ebu Davut, Nikah 700/76 (2121).

Eski Ahit, Tevrat, Levililer 20/10-21 arasında cinsel yasaklar sayılır. Eşcinsellik ve hayvanlarla ilişki de atlanmaz. Ama çocuklardan söz edilmez. Kitabın kalanında sübyancılığı akla getirecek bölümlerde, yine yasaklanmaz:

Eski Ahit, Tevrat, Sayılar 31/17-18 Şimdi bütün erkek çocukları ve erkekle yatmış kadınları öldürün. Yalnız erkekle yatmamış genç kızları kendiniz için sağ bırakın.

Eski Ahit, Tevrat, Çıkış 21/7 Eğer bir adam kızını cariye olarak satarsa, kız, erkek köleler gibi özgür bırakılmayacak.

Bu bölümler aynı zamanda Müslüman kültüründeki cariye ve harem anlayışlarının Kuran dışı kaynağını belli eder.

Babil Talmudu, Niddah 44b: Mişna: Üç yaş, bir günlük kız çocuğuyla cinsel işikli yoluyla söz kesilebilir.

Babil Talmudu, Yevamoth 60b: Haham Simeon ben Yohai dedi ki: Üç yaşın altındaki bir dönmenin [Yahudiliğe dönme] bir hahamla evlenmesine izin vardır.

Yine Babil Talmudu’nun Sanhedrin 55b ve Ketubot 11b bölümlerinde bir Yahudi’nin üç yaşındaki bir çocukla cinsel ilişki kurarak evlenebileceği yazılıdır. Aboda Zara 37a’da Yahudi olmayan bir kız çocuğunun üç yaşında cinsel ilişkiye hazır olduğu yazılıdır. Dolayısıyla Sayılar 31/17’de sözü edilen sağ bırakılacak “genç kız”ların yaşlarının 3’ten başladığı varsayılır. Bununla birlikte Talmud’da cinsellik ve evlilik yaşı için aynı hadis kitaplarında olduğu gibi birbiriyle çelişen türlü ifade ve yargılar bulunur. Muhammed Peygamber’in çocukla evlenmesi Yahudi hahamların iftirasıdır.

Babil Talmudu, Sanhedrin 55b: “Üç yaş bir günlük bir bakireyle cinsel ilişki yoluyla evlenilebilir.”Kaynak: halakhah.com

Kuran: 4:6 ayetinden evlenme yaşının kişinin geçimini üstlenebileceği yaşa yakın bir yaş olduğu ortaya çıkar. 4:25 ayetinde güvençli (mümin) genç kızların evlenmesinden söz edilir. Birincisi, çocuktan mümin olmaz. İkincisi, çocuklara genç kız (fetayati) denmez. Kuran Muhammed Peygamber’in yüksek ahlaklı, olgun ve sağduyulu biri olduğunu söylerken (3:159, 68:4) ne ilginçtir ki İslam düşmanları ile mezhepçi /gelenekçi Müslüman din adamlarının çoğunluğu onun sübyancılığı konusunda uzlaşmaktadırlar.

Muhammed Peygamber’e Yakıştırılan Kadın Düşkünlüğü

“Elçi bir gün içinde on bir /dokuz karısıyla da birlikte oluyordu. Otuz erkeğin gücüne sahipti.” Buhari, Gusül 12 (267, 268), 14 (270), 24 (284), Nikah 103 (5215); Nesai, Nikah 1 (3198).

Eski Ahit, I. Krallar 11/3 Süleyman’ın kral kızlarından yedi yüz karısı ve üç yüz cariyesi vardı.

Buhari, Kefaret 9’da (6720) Süleyman’ın 90 karısından söz edilir. Görünen o ki Süleyman’a putperestlik ve cinsel coşkunluk yakıştıran Tevrat yazıcısı hahamlar Muhammed Peygamber’in adının temiz kalmasına katlanamamışlar ve aynı çamuru ona da atmışlar. Doğaüstü güçlere sahip olmadıkça Allah’ın yasasını öğretme yetkisi tanınmayan uyarıcıların, bu saplantının bir uzantısı olarak yatakta da olağanüstü bir güce sahip olmaları istenmektedir. Kuran’a göreyse Muhammed geçici yaşamın basit zevkleriyle ilgilenmeyen, sürekli uğraşta olan saygın bir kişiliktir (66:1, 68:4, 73:20, 94:7…). Kuran ayrıca Süleyman’a atılan iftirayı da işaret eder (2:102, 38:30,40).

 

Elçisinin Allah’la Pazarlık Yapması (Miraç Hadisleri)

Bu uzun hadisin özeti şudur: Elçi bir gece göğe (?) yükselir ve Allah’la konuşur. Allah, Muhammed Peygamber’i izleyenlere elli vakit namaz buyurur. Allah’ın yanından (?) çıkan Muhammed, Musa’yı ve birkaç kişiyi daha görür. Musa bunun çok fazla olduğunu, geri dönüp yalvarmasını söyler. Birkaç git-gelin sonunda namaz sayısı günde elliden günde beşe kadar indirilir. Buhari, Salat 1 (349), Bedül Halk 6 (3207), Enbiya 5 (3342), Menakib 42 (3887), Tevhid 37 (7517); Müslim, İman 74 (162); Tirmizi, Salat 45 (213); İbn Mace, İkame 1464; Ebu Davut, Taharet 100 (247); Nesai, Salat, 1 (449).

Eski Ahit, Tevrat, Yaratılış 18/23-33 Rabbe yaklaşarak, “Haksızla birlikte haklıyı da mı yok edeceksin?” diye sordu, “Kentte elli doğru kişi var diyelim. Orayı gerçekten yok edecek misin? İçindeki elli doğru kişinin hatırı için kenti bağışlamayacak mısın? Senden uzak olsun bu. Haklıyı, haksızı aynı kefeye koyarak haksızın yanında haklıyı da öldürmek senden uzak olsun. Bütün dünyayı yargılayan adil olmalı.” Rab, “Eğer Sodom’da elli doğru kişi bulursam, onların hatırına bütün kenti bağışlayacağım” diye karşılık verdi. İbrahim, “Ben toz ve külüm, bir hiçim” dedi, “Ama seninle konuşma yürekliliğini göstereceğim. Kırk beş doğru kişi var diyelim, beş kişi için bütün kenti yok mu edeceksin?” Rab, “Eğer kentte kırk beş doğru kişi bulursam, orayı yok etmeyeceğim” dedi. İbrahim yine sordu: “Ya kırk kişi bulursan?” Rab, “O kırk kişinin hatırı için hiçbir şey yapmayacağım” diye yanıtladı. İbrahim, “Ya Rab, öfkelenme ama, otuz kişi var diyelim?” dedi. Rab, “Otuz kişi bulursam, kente dokunmayacağım” diye yanıtladı. İbrahim, “Ya Rab, lütfen konuşma yürekliliğimi bağışla” dedi, “Eğer yirmi kişi bulursan?” Rab, “Yirmi kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim” diye yanıtladı. İbrahim, “Ya Rab, öfkelenme ama, bir kez daha konuşacağım” dedi, “Eğer on kişi bulursan?” Rab, “On kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim” diye yanıtladı. Rab İbrahim’le konuşmasını bitirince oradan ayrıldı, İbrahim de çadırına döndü.

Hadiste sözü edilen Burak adındaki hayvanın kaynağı da Yahudi mitolojisidir. Solda: İran kaynaklı, Burak’a binmiş Muhammed resimlerinden biri. Bir örneği http://www.bl.uk/onlinegallery/sacredtexts/nizami.html adresinde görülebilir. Sağda: Eski Ahit, Hezekiel 1-2’yi betimleyen Matthäus Merian’a ait 1670 tarihli kazıma resim. Ortadaki yaratık Hezekiel’i Tanrı’ya taşıyan Yahudi “Burak”ıdır. Burak imgesinin Sümer-Asur-Babil’de aldığı ad Lamassu’dur. Yahudilik dini Babil’in pek çok imge ve inancını içine almış ve bugüne taşımıştır.

Miraç hadisinde Muhammed Peygamber’in günlük namaz sayısıyla ilgili olarak Allah’la sözde pazarlık edişi İbrahim’in nüfus pazarlığına rastlantı olamayacak denli benzer. Canına kıyılacak iyi kul sayısının 50’den 10’a düşmesi gibi, ilgili hadiste namaz vakti sayısı 50’den 5’e düşer.

Kuran: Muhammed Peygamber’den göğe çıkmasını bekleyen, çıkmadığını görünce düş kırıklığına uğrayanlar inkarcılardır (17:93). Din ve Tanrı imgelemleri büyük oranda Yahudi kültürünün etkisi altında bulunan mezhepçi, gelenekçi İslam bilginleri 17:1 ve 53:1-18 ayetlerinin miracı anlattığını öne sürerler. Ancak bu ayetlerde namaz pazarlığı veya ölmüş elçilerle görüşme gibi akıl dışı olaylara işaret yoktur. Musa’nın ölümünü ertelemesi hadisinde olduğu gibi, Allah’ın verdiği karardan döndüğü öne sürülerek ona bir zayıflık yakıştırılmaktadır. Allah onların yakıştırmalarından çok, ama çok uzaktır (2:80, 30:6, 39:20). Elçi’nin göğe yükselmiş olmasını dileyip bundan tatmin olanlar Allah’ı hakkıyla takdir edememişlerdir (22:73-75).

Öte yandan Yahudiler Tevrat’ta Yakup’un Tanrı’yla güreştiğini, Musa’nın onu gözüyle gördüğünü öne sürerler. Yahudiler Musa’nın Sina Dağı’nda göğe yükseldiğini, yani miraç yaptığını söyleyerek onu yüceltirler. Yaratılış 18’de Tanrı, yanındaki iki melekle İbrahim’in karşısındadır. Kuran aynı olayı anlattığı bölümde yalnızca iki melekten söz eder, üçüncüsü yoktur. Hadis uyduran haham ve rahip özentileri, Musa’yı çıkardıkları gibi Muhammed’i göğe, Tanrı’nın “makam odasına” çıkarırlar. Hadisin başlangıcında Muhammed’in yanına yine üç kişinin gelmesi dikkat çekicidir. Hadiste en yüksek düzeyde, Tanrı’ya en yakın elçi olarak yine Musa’nın anılması, öyküye atılan apaçık Yahudi imzasıdır. Musa’nın adının ilgili, ilgisiz sayısız hadiste anılması bunları uyduranların niyetleri veya bilinçaltlarıyla ilgili ipuçları vermektedir.

Şimdi Miraç olayını anlattığı ileri sürülen 17:1 ayetini ve devamını dikkatle okuyalım:

 …kulunu, gecenin birinde Mescidi Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescidi Aksa’ya [en uzak/uç mescide] yürütmüştür. Bu, ayetlerimizden bir kısmını o kulumuza göstermek/onu ayetlerimizden biri olarak göstermemiz içindir. İsra 17:1

Bizi, mucizeler göstermekten alıkoyan, daha öncekilerin onları yalanlamış olmasından başka bir şey değildir. …Sana gösterdiğimiz o rüyayı da Kuran’da lanetlenmiş bulunan o ağacı da insanları sınamak dışında bir sebeple göndermedik. İsra 17:59-60

Az kalsın seni, sana vahiy ettiğimizden uzaklaştırarak ondan gayrisini bize isnat edesin diye fitneye düşüreceklerdi. İşte o takdirde seni dost edinirlerdi. İsra 17:73

Dediler ki: “Bizim için yerden bir pınar fışkırtmadığın sürece sana asla inanmayacağız. İsra 17:90

…yahut göğe yükselmelisin. Ancak senin göğe çıktığına, okuyacağımız bir kitabı bize indireceğin zamana kadar, asla inanmayız.” İsra 17:93

Ve şu üç ayete dikkat edelim:

Andolsun, biz Musa’ya açık-seçik dokuz mucize verdik. İsra 17:101

…Yemin olsun biz, peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kılmışızdır. İsra 17:55

O yakarıp durduklarınızın kendileri, en çok yakınlık kazanmışları da dahil, Rablerine varmaya vesile ararlar; onun rahmetini umarlar, onun azabından korkarlar. İsra 17:57

 

Muhammed Peygamber’in Evrenden Önce Yaratılması, Evrenin Onun Hürmetine Yaratılması

“Sana elçilik ne zaman geldi? –Adem ruhla beden arasındayken.” Tirmizi, Menakib 1 (3968).

Taberani, Mucemu’s-Sağir kitabı, 684. hadis: “Adem kendisine yasaklanan ağaçtan yediğinde başını semaya kaldırdı ve ‘Allah’ım, Muhammed hakkı için beni affetmeni istiyorum’ diye dua etti. Allah kendisine, ‘Muhammed kim?’ diye vahyetti. Adem şöyle dedi: ‘Şanın yüce olsun. Beni yarattığında başımı arşına kaldırdığım zaman orada Lailahe illallah Muhammedün Resulullah yazılmıştı. O zaman anladım ki hiç kimsenin kıymeti Senin yanında onunkine denk değildir. O Muhammed ki ismini isminle beraber kıldın.’ Allah ona şunu vahyetti: ‘Ey Adem! O, senin zürriyetinden peygamberlerin sonuncusudur. Onun ümmeti de ümmetlerin sonuncusudur. Eğer o olmasaydı ey Adem, seni yaratmazdım.’”

Eski Ahit, Yeremya 1/4-5 Rab bana [Yeremya’ya] şöyle seslendi: Ana rahminde sana biçim vermeden önce tanıdım seni. Doğmadan önce seni ayırdım, uluslara peygamber atadım.

Eski Ahit, Yeşaya 49/1 Ey kıyı halkları, işitin beni, uzaktaki halklar, iyi dinleyin. Rab beni ana rahmindeyken çağırdı, annemin karnındayken adımı koydu.

Yeni Ahit, İncil, Yuhanna 17/24 Baba, bana verdiklerinin de bulunduğum yerde benimle birlikte olmalarını ve benim yüceliğimi, bana verdiğin yüceliği görmelerini istiyorum. Çünkü dünyanın kuruluşundan önce sen beni sevdin.

Yeni Ahit, Koloseliler 1/15-17 Görünmez Tanrı’nın görünümü, bütün yaratılışın ilk doğanı odur [İsa]. Nitekim yerde ve gökte, görünen ve görünmeyen her şey –tahtlar, egemenlikler, yönetimler, hükümranlıklar– onda yaratıldı. Her şey onun aracılığıyla ve onun için yaratıldı. Her şeyden önce var olan odur ve her şey varlığını onda sürdürmektedir.

Yeni Ahit, Süleyman’ın Özdeyişleri 8/22-23, 30 Rab yaratma işine başladığında ilk beni yarattı. Dünya var olmadan önce, ta başlangıçta, öncesizlikte yerimi aldım. […] Baş mimar olarak onun yanındaydım.

Kuran: Her şey herkes için yaratılmıştır, bir kişi için değil. Bu sayısız ayette açıkça bildirilir:

O, yeryüzünde olanların tümünü sizin için yarattı. Bakara 2:29

Ayrıca bkz: 14:32, 16:8,14,68-69,80, 43:12, 79:30-31, 80:31-32…

Muhammed elçilerden biridir, yalnızca bir insandır (17:93, 18:110, 41:6…). Allah, en seçkin elçiler dahil yarattıklarının hiçbirine benzemez, egemenliğini paylaşmaz (5:73, 18:26, 30:28, 112:1-4…). Elçiler yarıştırılmamalıdır (2:136,285, 4:150…).

İnsan ana karnında varlığa gelir (19:67, 40:67, 76:1…). Bunun öncesinde hatırlamadığımız bir varoluşumuz olsa idi, hatırlayamadığımız için bu bize haksızlık olurdu. Allah haksızlık edici değildir. “Ruhlar alemi” kavramı Müslüman kültüre eski Mezopotamya, Yahudi ve Hristiyan mitolojisinden geçmiştir.

 

Muhammed Peygamber’in Sorgu Gününde Aracılığı /Şefaati

Buhari, Tevhit 36 (7509): “Diriliş gününde aracılık edeceğim.”

Ayrıca bkz: Buhari, Tevhit 19 (7410), 24 (7440), 36 (7510), Enbiya 3 (3340), 48 (3437), Rikak 51 (6558, 6564-6566), Tefsir 4476, 4712, 4718; Müslim, İman 84 (193, 194), 85 (196, 198, 199); Tirmizi, Kıyamet 2620-2623, Menakib 3972, 3974, 3976, 4296, 4303, 4307. Bunların arasında sıkça yinelenen uzun bir hadiste, Adem, İbrahim ve Musa kendilerini aracılığa layık görmez ve bunuancak Muhammed’e yakıştırırlar.

Yeni Ahit, İncil, Yuhanna 14/6 İsa, “Yol, gerçek ve yaşam Ben’im” dedi. “Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez.

Yeni Ahit, İncil, Yuhanna 16/23-24 O gün bana hiçbir şey sormayacaksınız. Size doğrusunu söyleyeyim, benim adımla Baba’dan ne dilerseniz, size verecektir. Şimdiye dek benim adımla bir şey dilemediniz. Dileyin, alacaksınız.

Yeni Ahit, I. Timoteos 2/5-6 Çünkü tek Tanrı ve Tanrı’yla insanlar arasında tek aracı vardır. O da insan olan ve kendisini herkes için fidye olarak sunmuş bulunan Mesih İsa’dır.

Yeni Ahit, Romalılar 8/27-34 Yürekleri araştıran Tanrı, Ruh’un düşüncesinin ne olduğunu bilir. Çünkü Ruh, Tanrı’nın isteği uyarınca kutsallar için aracılık eder. … Ölmüş, üstelik dirilmiş olan Mesih İsa, Tanrı’nın sağındadır ve bizim için aracılık etmektedir.

Yeni Ahit, I. Yuhanna 2/1 Yavrularım, bunları size günah işlemeyesiniz diye yazıyorum. Ama içimizden biri günah işlerse, adil olan İsa Mesih bizi Baba’nın önünde savunur.

Yeni Ahit, İbraniler 8/6 Şimdiyse, İsa daha iyi vaatler üzerine kurulmuş daha iyi bir antlaşmanın aracısı olduğu kadar, daha üstün bir göreve de sahip olmuştur.

Yeni Ahit, İbraniler 7/24-25 Ama İsa sonsuza dek yaşadığı için kâhinliği [kohenliği /din adamlığı] süreklidir. Bu nedenle onun aracılığıyla Tanrı’ya yaklaşanları tümüyle kurtaracak güçtedir. Çünkü onlara aracılık etmek için hep yaşamaktadır.

Kuran: Kahin (İbr. kohen) din adamı, rahip anlamındadır. Yahudi ve Hristiyan inanışına göre Tanrı’nın yeryüzündeki aracısıdır. Gökte, uzakta olan, ara sıra yeryüzüne “karışan” Tanrı imgelemi pagan, Yahudi ve Hristiyan kökenlidir. Kuran işte bunu kesinlikle reddeder. Tanrı her yerdedir, her eylemin öznesidir, sıfır uzaklıktadır ve aracısı olamaz (5:35, 8:24, 50:16, 55:29). Allah’tan kaçıp korunmak, kayırılmak, cehennemden çıkmak veya cehennemi hak edenin cezasının iptal edilmesi gibi bir anlamda aracılık kesinlikle söz konusu değildir:

İster af dile onlar için, ister dileme. Yetmiş kez af dilesen de onlar için, Allah onları affetmeyecektir. Çünkü onlar Allah’ı da resulünü de inkar ettiler. Tevbe 9:80

Onun [Allah’ın] dışında bir sığınak/bir dayanak asla bulamazsın. Kehf 18:27

Onlar, onun hoşnutluk verdiklerinden başkasına da şefaat etmezler. Enbiya 21:28

Onun dışındakilerden size ne bir dost vardır ne de bir şefaatçi. Secde 32:4

Allah, kuluna kafi değil mi, yetmiyor mu? Seni ondan başkalarıyla korkutuyorlar. … De ki: “Şefaat, tümden ve sadece Allah’ındır. Göklerin ve yerin mülkü/yönetimi onundur.” Zümer 39:36-44

Elçilere aracılık görevi verilmemiştir:

[Yusuf:] “Gerçi ben, Allah’ın takdir ettiği bir şeyi sizden savamam, hüküm yalnız Allah’ındır.” Yusuf 12:67

Elçiler sonrakilerin ne yaptığından habersizdirler:

Ve Allah şöyle dedi: “Ey Meryem Oğlu İsa! ‘Allah’tan başka ayrıca, beni ve annemi de iki tanrı edinin!’ diye insanlara söyledin mi?” “Sen, tüm yakıştırmalardan ayrıksın. … Bana verdiğin buyruklardan başka bir şey söylemedim: ‘Hem benim efendim hem de sizin efendiniz olan Allah’a hizmet edin!’ Aralarında bulunduğum süre içinde onlara tanık oldum. Yaşamıma son verdikten sonra artık onların üzerinde Gözetleyen Sen oldun… Maide 5:116-117

 

Cennete İlk Girecek Olanın Muhammed Peygamber Olması

Müslim, İman 85 (197): “Cennetin kapı bekçisi, kapıyı benden önce kimse için açmayacak.”

Ayrıca bkz: Tirmizi, Menakib 3970, 3976, Elbani, Zaifa 5/354.

Yeni Ahit, İncil, Yuhanna 14/1-3 Yüreğiniz sıkılmasın. Tanrı’ya iman edin, bana da [İsa] iman edin. Babam’ın evinde kalacak çok yer var. Öyle olmasa size söylerdim. Çünkü size yer hazırlamaya gidiyorum. Gider ve size yer hazırlarsam, siz de benim bulunduğum yerde olasınız diye yine gelip sizi yanıma alacağım.

Not: Şiilerin hadis kitapları Nurul Ebsar ve Kenzul Ummal’a göre cennete ilk girecek olan Ali’dir.

Kuran: Cennete giriş sırası gibi anlamsız ayrıntılar yoktur. Elçilerin hiç biri aracı değildir, herkes gibi onlar da hesap verecektir (12:67, 7:6).

 

Muhammed Peygamber’in İşitiyor Olması

Ebu Davud, Menasik 100, (2041): “Beni selamlayan olursa, Allah ruhumu bana geri verir ve selama karşılık veririm.”

Yeni Ahit, İbraniler 7/24-25 Ama İsa sonsuza dek yaşadığı için kâhinliği süreklidir. Bu nedenle onun aracılığıyla Tanrı’ya yaklaşanları tümüyle kurtaracak güçtedir. Çünkü onlara aracılık etmek için hep yaşamaktadır.

Yeni Ahit, Romalılar 8/34 Ölmüş, üstelik dirilmiş olan Mesih İsa, Tanrı’nın sağındadır ve bizim için aracılık etmektedir.

Kuran: Muhammed Peygamber ölmüştür (6:50 17:93, 18:110, 25:7, 41:6). Ölüler işitmez (6:111). Mescitlerde Allah’tan başkası çağrılamaz (1:5, 13:14, 72:18).

 

Muhammed Peygamber’in İlk Ayeti Issız Bir Dağda Alması

Buhari, Tefsir 4922: “Hira Mağarası’nda … bir ses bana ‘Yaratan Rabbinin adıyla oku’ dedi. Daha sonra indim…”

Ayrıca bkz: Buhari, Tefsir 4923-4926, Bedül Vahiy 3 (3, 4), Bedül Halk 7 (3238), Tabir 1 (6982); Müslim, İman 73 (160).

Eski Ahit’in Tanrısı geleneksel olarak gökyüzünde duran ve dilediğinde yere inen bir özne olarak anlaşılıp yorumlanır. Bundan dolayı yüksek yerlerin “Tanrı’ya daha yakın” olduğunu düşünmek Kitaplılar arasında bir gelenek olmuştur.

Eski Ahit, Tevrat, Çıkış 19/20 Rab Sina Dağı’nın üzerine indi, Musa’yı dağın tepesine çağırdı. Musa tepeye çıktı.

Eski Ahit, Tevrat, Çıkış 3/1-2 Musa kayınbabası Midyanlı Kâhin Yitro’nun sürüsünü güdüyordu. Sürüyü çölün batısına sürdü ve Tanrı Dağı’na, Horev’e vardı. Rabbin meleği bir çalıdan yükselen alevlerin içinde ona göründü.

Eski Ahit, Malaki 4/4 Kulum Musa’nın yasasını, bütün İsrail’e iletmesi için Horev Dağı’nda ona verdiğim kuralları, ilkeleri anımsayın.

Kuran: Muhammed Peygamber’in vahiy aldığı mağara veya mağaranın bulunduğu bir dağ adı anılmaz. Varsayımlar,  kestirimler ve sanılardan yola çıkarak bilinen olgularla çelişen yargılara varmak yanlıştır (17:36). Allah her yerdedir (8:24, 50:16, 57:3, 112:4…).

 

Muhammed Peygamber’in Yüzünün ve Giysilerinin Işık Saçması

“Peygamberin yüzü ay gibiydi.” Tirmizi, Fedail 3996.

“Alnı geceyi aydınlatan lamba gibi parlardı.” Beyhaki, Delailün Nübüvve, 1/280. Beyhaki’nin kitabı benzer ve daha abartılı öykülerle doludur.

Eski Ahit, Tevrat, Çıkış 34/29 Musa elinde iki antlaşma levhasıyla Sina Dağı’ndan indi. Rab’la konuştuğu için yüzü ışıldıyordu, ama kendisi bunun farkında değildi.

Yeni Ahit, İncil, Luka 9/29 İsa dua ederken yüzünün görünümü değişti, giysileri şimşek gibi parıldayan bir beyazlığa büründü.

Yeni Ahit, İncil, Matta 17/1-3 Altı gün sonra İsa, yanına yalnız Petrus, Yakup ve Yakup’un kardeşi Yuhanna’yı alarak yüksek bir dağa çıktı. Onların gözü önünde İsa’nın görünümü değişti. Yüzü güneş gibi parladı, giysileri ışık gibi bembeyaz oldu. O anda Musa’yla İlyas öğrencilere göründü. İsa’yla konuşuyorlardı.

Yeni Ahit, İncil, Markos 9/3-4 Giysileri göz kamaştırıcı bir beyazlığa büründü; yeryüzünde hiçbir çamaşırcının erişemeyeceği bir beyazlıktı bu. O anda Musa’yla İlyas öğrencilere göründü. İsa’yla konuşuyorlardı.

Kuran: Musa’nın dağdan yüzünün ışıldayarak inmesi ifadesinin değişmeceli olduğu apaçıktır. Muhammed de bizim gibi bir insandır (6:50 17:93, 18:110, 25:7, 41:6). Ondan sürekli bir mucize gerçekleştirmesini bekleyenler inkarcılardır (6:109).

Üstelik gerçek şu ki, bu Kuran’da insanlar için her türlü örneği değişik biçimlerde açıkladık. Yine de insanların çoğunluğu yalnızca nankörlük etmekte direniyorlar. Dediler ki: “Bize yeryüzünden bir kaynak fışkırtmadıkça sana inanmayız!” Veya “Hurmalar ve üzümlerle dolu bir bahçen olmalı ve arasından çağıldayan ırmaklar akıtmalısın!” Veya “Öne sürdüğün gibi, üzerimize parçalar biçiminde gökyüzünü düşürmelisin!” veya “Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmelisin!” Veya “Altından yapılmış bir evin olmalı!” veya “Gökyüzüne yükselmelisin; okuyacağımız bir kitap indirmedikçe yükselmene de inanmayız!” De ki: “Benim efendim, tüm yakıştırmalardan ayrıktır. Ben, elçi olan bir insanoğlundan başka bir şey miyim?” İsra 17:89-93

 

Güneşin Muhammed Peygamber İçin Bekletilmesi

“… Muhammed ‘Benim için güneşi bir süre tut’ dedi. Allah zafer bağışlayana dek güneş hapsedilip tutuldu.” Buhari, Farzulhums 8 (3124); Müslim, Cihat 11 (1747); Riyazüssalihin, Mukaddemat 58; Beyhaki, Sünen 4, 290.

Eski Ahit, Yeşu 10/12-15 Rabbin Amorluları İsraillilerin karşısında bozguna uğrattığı gün Yeşu halkın önünde Rabbe şöyle seslendi: “Dur, ey güneş, Givon üzerinde ve Ay, sen de Ayalon Vadisi’nde.” Halk, düşmanlarından öcünü alıncaya dek güneş durdu, ay da yerinde kaldı. Bu olay Yaşar Kitabı’nda da yazılıdır. Güneş, yaklaşık bir gün boyunca göğün ortasında durdu, batmakta gecikti. Ne bundan önce, ne de sonra Rabbin bir insanın dileğini işittiği o günkü gibi bir gün olmamıştır. Çünkü Rab İsrail’den yana savaştı. Yeşu bundan sonra İsrail halkıyla birlikte Gilgal’daki ordugaha döndü.

Kuran: Böyle bir olayın sözü geçmez. Varsayımlar,  kestirimler ve sanılardan yola çıkarak bilinen olgularla çelişen yargılara varmak yanlıştır (17:36). Allah’ın yolu /yöntemi /âdeti /izleği /”sünnet”i değişmez (17:77, 33:62,  35:43, 48:23, 67:3-4…).

 

Adem’in Yoktan Var Edilmesi, Evrim Karşıtlığı, Ruh-Beden İkiliği

“Allah’ın Elçisi dedi ki: ‘Allah, Adem’i yarattığı ve ruh üflediği zaman, Adem hapşırdı ve ‘elhamdülillah’ dedi. […] Sonra Adem bahçeye [cennet] yerleştirildi. Sonra bahçeden indirildi, böylece ömrünü saymaya başladı. […] Derken ölüm meleği geldi. Adem ona ‘Erken geldin, bana bin yıl ömür verilmişti’ dedi. …” Tirmizi, Tefsir 3694 (Muavvizateyn 3365 olarak da geçiyor).

Bu uzun hadisin buraya alıntılanan bölümünden anlaşılacağı üzere, Adem, tek kişiyi, belli bir kişiyi anlatan bir sözcük olarak anlaşılıyor. Öyle ki, bahçede sonsuz ömrü varken bahçeden indirildiğinde yıllarını saymaya başlıyor. Hadisi uyduran kişi Adem’in anasız ve babasız, çocukluk yaşamadan, bir çırpıda, yoktan var edilmiş olduğuna, bir yetişkin olarak bahçeye “ışınlandığına” inanıyor. Bu anlatım tam olarak Tevrat’ın hahamlarca benimsenmiş yorumuna denktir. Bilgiye dayalı olmaksızın evrim karşıtlığı Yahudilikte ve Hristiyanlıkta vardır. İslam geleneğinde evrim karşıtlığı yoktur. Evrimin farkına varan çok sayıda Müslüman bilim adamı yetişmiştir. Kuran’da insanın evrilerek türediğine işaret eden ellinin üstünde ayeti burada özetlemek zordur (3:6,59, 4:1,133, 6:98, 7:10-11,169, 11:6, 20:123, 22:5, 23:12-14,79, 25:54, 29:19-20, 32:79, 35:1, 37:11, 55:14, 71:14-17…). 17:14 ayetindeki “atvaran” sözcüğü “evirerek” veya “evreden evreye geçirerek” demektir. Kuran’da anlatılan yaratılışla Tevrat’ta anlatılan yaratılış arasında önemli farklar vardır. Tevrat’ın Yaratılış kitabındaki ilgili bölümler mecaz olarak anlaşılsa bile evrim fikriyle örtüştürmek zordur.

Adem’in hapşırması ise “ruh üfleme” işinin sözcüklerin görünen anlamıyla anlaşıldığı bilgisini veriyor. Hapşırması için Adem’in burnuna üflenmiş olmalıdır ki bunu da Kuran’da değil Tevrat’ta buluyoruz:

Eski Ahit, Tevrat, Yaratılış 2/7 Rab Tanrı Adem’i topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu.

Kuran: Adem sözcüğü ilk insan kuşağını ve insan türünün tümünü kapsayacak biçimde kullanılmıştır. Belli bir kişiyi anlatmadığı, ilgili ayetlerin dikkatli bir incelemesiyle görülebilir.

Metinde geçen Arapça ruh sözcüğünün bugün Türkçede kullandığımız ruh sözcüğüne ve Batı dillerindeki spirit, espirt, ghost, geist sözcüklerine denk olduğunu gösteren bir işaret bulunmaz. İnsanın varlığından kitap boyunca tekil olarak söz edilir. Benlik demek olan nefs sözcüğünün bedenden ayrı bir varoluş kipi olduğuna, ölünce bedenin yok olup bir şey kalacağına hiçbir işaret yoktur. Yalınca “öldükten sonra dirilmekten” söz edilir.

Allah’ın Adem’i Kendi Suretinde Yaratması

“Allah Adem’i kendi suretinde yarattı.” Buhari, İstizan 1 (6227); Müslim, Cennet 11 (2841), Bir 32 (2612).

Eski Ahit, Tevrat, Yaratılış 1/27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı’nın suretinde yarattı.

Kuran: Tanrı herhangi bir biçime sahip olmaktan aşkındır (4:153, 7:143). Hiç bir şey ona benzemez (112:4). Şura Suresi’nde hahamların Sümer mitolojisinden alarak benimsedikleri ve Tevrat’a soktukları bu iftira, nokta atışı yaparak çürütülür:

Gökleri ve yeryüzünü Yoktan Yaratandır. Kendi benliklerinizden, sizin için eşler ve hayvanlardan da çiftler yaratmış; sizi çoğaltarak orada yaymıştır. Ona benzeyen hiçbir şey yoktur. Ve o, Duyandır; Görendir. Şura 42:11

Ayette insanın nasıl yaratıldığından söz ederken konu birden bire Allah’ın benzemezliğine geliyor. Konudan konuya atlama gibi bir durum yoktur. Burada Tevrat’ın bozukluğu düzeltiliyor.

 

Kadının Erkeğin Kaburgasından Yaratılması

İbn Mace, Taharet 567: “Allah Adem’i yarattığında, Havva’yı onunkaburgasından yarattı…”

Buhari, Nikah 81 (5185): “Kadından güzellikle isteyin çünkü eğri kaburgadan türetilmiştir, düzeltmeye çalışırsanız kırılır; eğri kalacaktır.”

Ayrıca bkz: Buhari, Enbiya 1 (3331); Müslim, Ridae 18 (1467, 1468); Riyazüssalihin, Mukaddemat 273.

Eski Ahit, Tevrat, Yaratılış 2/21-22 Rab Tanrı Adem’e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, Rab Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı. Adem’den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem’e getirdi.

Yeni Ahit, I. Korint 11/9 Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratıldı.

Kuran: Kadın ve erkek birlikte yaratılmışlardır:

Ey insanlar! Sizi bir tek canlıdan yaratan, ondan onun eşini de vücuda getiren ve o ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbimize karşı gelmekten sakının. Nisa 4:1

Kadın ikinci sınıf insan değildir. Erkeğin eşine olan üstünlüğü yalnızca gözetip kollama, geçim sağlama göreviyle ilgilidir:

Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah, insanların bazılarını bazılarından [kimi konuda] üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. Nisa 4:34

Kuran’da “Adem’in eşi olan kadın” kavramı bulunmadığı gibi “Havva” adı hiçbir yerde geçmez. Adem’den erkeğiyle dişisiyle insan soyunun ortak adı olarak söz edilir.

 

Havva’nın Adem’e İlk Günahı İşletmesi:

Buhari, Enbiya 1 (3330), 25 (3399); Müslim, Ridae 19 (1470): “İsrailoğulları olmasaydı et çürümeyecekti; Havva olmasaydı hiçbir kadın kocasına ihanet etmeyecekti.”

Eski Ahit, Tevrat, Yaratılış 3/6-20 Kadın [yasak] ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. … Rab Tanrı kadına, ‘Çocuk doğururken sana çok acı çektireceğim’ dedi, ‘Ağrı çekerek doğum yapacaksın, kocana istek duyacaksın, seni o yönetecek’. Rab Tanrı Adem’e, ‘Karının sözünü dinlediğin ve sana, meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için toprak senin yüzünden lanetlendi’ dedi. ‘Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.’ … Adem karısına Havva adını verdi.

Kuran: Adem’in öyküsünde dişinin ayartıcılığından söz edilmez. Suç birlikte işlenmektedir (2:35-36). “İlk günah” gibi bir kavram yoktur. Sonraki kuşakların ilk iki insanın suçunun cezasını çekmesi gibi bir durum yoktur (17:15). Fizyolojik acı, nedensiz bir ceza değildir. Eşler arasındaki baskın duygu egemen olma hırsı değil, sevgi ve acıma olmalıdır (4:32, 20:21). Toprak lanetli değildir, Allah nankörlük edene de, şükredene de verir (2:126,243, 10:60, 17:20, 27:73, 40:61). Adem ilk insanın değil, ilk insan kuşağının ve genel olarak insan soyunun adıdır. 2:35-36 ve 7:24 ayetlerinde bahçeden çıkarılan en az üç kişi olduğu bellidir. Bütün bir insan soyunun bir çiftten çoğalması Kuran’ın yasakladığı ensest ilişkilerden birini gerektirir (4:23). Kuran’da “Adem’in dişisinden” söz edilmez, Havva adı geçmez.

 

Adem’in Türlü Renkte Topraktan Yaratılması

“Allah, Adem’i yeryüzünün bütün bölümlerinden almış olduğu bir avuç topraktan yarattı. Adem’in oğulları da toprağa göre ortaya çıktı. Kimi kızıl, kimi ak, kimi kara, kimi karışık, kimi uysal ve sert, kimi kötü kalpli, kimi iyi.” Ebu Davut, Sünnet 1696 (4693); Tirmizi, Tefsir 3213 (Bakara).

Babil Talmudu, Sanhedrin 38a: Haham Meir derdi ki: İlk insanın toprağı dünyanın bütün parçalarından bir araya getirildi.

Geleneksel Yahudi inanışında Adem ve eşi bu evrenin dışında bir yerde yaratılmış, daha sonra üzerinde olduğumuz dünyaya “ışınlanmışlardır.” Adem resmen bir çömlekçinin testi yaptığı gibi topraktan bir külçe olarak biçimlendirilmiş ve bir anda canlandırılmıştır. Bütün insanlık Adem’in çocuklarının ensest ilişkileriyle türemiştir ve her nasılsa sakat doğuma rastlanmamıştır. Çünkü Yahudilikte İbrahim’in Kuran’daki öyküsünde örneklendiği gibi sorgulayarak gerçeğe ulaşma çabası yoktur, dinin akla yatması gerekmez, hahamların sözleri birer dogmadır ve sondur. Şu örnek Yahudilikte insanlığın ensest ilişkiyle türediği inancını gözler önüne serer:

Babil Talmudu, Sanhedrin 58b: Gelin ve dinleyin! Adem neden kendi kızıyla evlenmedi? Yazıldığı gibi, Kabil kız kardeşiyle evlenebilsin diyedir ki dünya lütufla inşa edilsin.

Kuran: Kuran’ı Yahudiliğin etkisinde kalmadan çalışan ilk kuşaklar evrimin farkındalardı. İbn Haldun, Nazzam, Cahız gibi pek çok Müslüman bilim adamı kitaplarında evrimden söz etmiştir. Bu kişiler hadis kılığına bürünmüş Yahudi hurafelerine kulak asmamışlar ve Kuran’ın 29:19-20 ayetlerinin “yeryüzünde dolaşıp yaratışın nasıl başladığını inceleme” buyruğunu yerine getirmişlerdir.

Özellikle son birkaç yüzyıldır üzeri örtülen evrimle yaratma konusunu burada kısaca açıklamak belki zordur. Kuran’da insanın yaratılışı ilk canlı hücrenin yaratılışından başlar (32:7-9). Bütün canlılar sudan yaratılmıştır (21:30). İnsan Yahudi inanışında ve hadislerde olduğu gibi evrenin dışından dünyaya ışınlanmamıştır. Sudan, topraktan ve dolayısıyla ilk canlı hücreden evrilerek dünyada yaratılmıştır (6:98, 35:11, 82:7-8, 91:7…). Ali İmran 3:59 ayetinde Allah önce yaratır, ondan sonra “ol” der. Arada geçen süre insanın evrilme süresidir:

İnsan üzerinden, henüz anılan bir şey olmadığı bir süre geçmedi mi zamandan? Doğrusu, biz insanı karışım olan bir spermden [nutfe] yarattık. Halden hale geçiririz onu. Sonunda onu işitici, görücü yaptık. İnsan 76:1-2

Yine 35:11 ayetinde insan önce topraktan yaratılır, ondan sonra çiftler halinde var edilir. Yine 3:6, 7:11, 15:28-29, 32:9, 64:3, 75:38, 80:19, 82:7 ve 87:2-3 ayetlerinde insan önce tek hücreli ilk canlı olarak yaratılır, ondan sonra biçim verilip düzenlenir. 15:28 ayetindeki halikun yüklemi yaratacağım değil yaratmaktayım anlamına gelir. Bu tek hücreli, eşeysiz üreyen ilk canlıdan eşeyli üreyen canlıya ve oradan insana geçiş 4:1 ayetinde açıktır:

Ey insanlar! Sizi bir tek canlıdan yaratan, ondan onun eşini de vücuda getiren ve o ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbimize karşı gelmekten sakının. Nisa 4:1

Adem’in, yani ilk insan kuşağının atıldığı Bahçe (Ar. Cennet) bu dünyadadır. Çünkü şeytan yeryüzündeki bahçeye girebilirken, ölüm sonrası ödül yeri olan bahçeye giremez (2:35-36). Ayrıca bu ayetlerde ve 7:24’te “Bahçeden inin” denenler çoğuldur, yani Adem ve eşi olarak iki kişi olamazlar, Arapçada çoğul üçten başlar. Bunlar bir kuşaktır.

7:10-11 ayetlerinde “Sizi [çoğul] yarattık” dendikten sonra meleklere “Adem’e” secde etmeleri söylenir. Adem tek kişi olamaz.

71:14 ayeti evrimin gerçekliği konusunda kuşkulu zihinlere kararsızlığa izin vermeyecek biçimde güvence verir:

O ki, sizi halden hale/evreden evreye geçirerek [atvaran] yarattı. Nuh 71:14

Buradaki atvaran sözcüğü TVR (tavr) kökünden gelir ve Türkçe’deki bire bir karşılığı “evirerek”tir. Aynı kökten türeyen tatavvur (روطت) sözcüğü bugünkü Arapçada da evrim anlamında kullanılır.

 

Adem’in Boyunun 30 Metre Olması, Zamanla Kısalması

Buhari, İstizan 1 (6227): “Cennete her giren Adem suretinde (ve boyu da altmış arşın boyunda) olacak. Halk şu ana kadar boyca hep eksilmektedir.”

Ayrıca bkz: Buhari, Enbiya 1 (3326); Müslim, Cennet 6 (2834), 11 (2841).

Babil Talmudu, Sanhedrin 38b: Haham Cuda Tanrı’nın adına dedi ki: İlk insanın boyu dünyanın bir ucundan bir ucunaydı. … Ama günah işlediğinde Tanrı elini onun üzerine koydu ve kısalttı.

Kuran: Tam tersinin gerçekleştiğine yorulabilecek ayetler vardır:

Hatırlayın ki, o sizi Nuh toplumundan sonra halefler yaptı ve yaratılışta size daha fazla bir boy-bos [ve/veya çokluk] verdi. Araf 7:69

Bugüne dek bulunan en eski insan fosilleri kısa boyludur.

 

Adem’in Cuma Günü Yaratılması

Müslim, Kıyamet 1 (2789): “Allah dünya toprağını cumartesi, dağları pazar, ağaçları pazartesi, şeytanı salı, ışığı çarşamba günü yaratmış ve hayvanları yeryüzüne perşembe günü dağıtmıştır. Adem’i ise cuma günü öğlenin geç bir vaktine yaratmıştır.”

Ayrıca bkz: Müslim, Cuma 5 (854); Tirmizi, Cuma 1 (488); Ebu Davut, Salat 385 (1046); Riyazüssalihin, Fedail 1147; İbn Mace, Cenaiz 1705; Nesai, Cuma 1385; Beyhaki, Sünen, 9/3.

Eski Ahit, Yaratılış 1/1-2/2 … Akşam oldu, sabah oldu ve beşinci gün oluştu. Tanrı çeşit çeşit yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü. Tanrı, “Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.” Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı’nın suretinde yarattı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı. Tanrı yarattıklarına baktı ve her şeyin çok iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve altıncı gün oluştu [bitti]. … Yedinci güne gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu işi bitirdi. Yaptığı işten o gün dinlendi.

Kuran: Kuran, Allah’ın evreni altı günde yarattığını söyleyerek Tevrat’ın ilgili ifadesini doğrular (50:38). Ancak burada gün, 24 saat anlamında değil, Türkçede de kullandığımız gibi çağ anlamında kullanılmıştır. Dolayısıyla haftadan ve bir “cuma gününden” söz etmek olanaksızdır. Hadisteki ve Tevrat’taki anlatının zaman dilimlerinin uzunluğunu belirtmek için yapılan bir benzetme olduğunu bile düşünsek, Kuran’ın anlaşılır ifadeleri varken buna gerek olmayacaktır (örnek: 76:1). Gerek Kuran’ın ifadelerinden, gerek bilimin bulgularından insanın varlığa gelmesinin evrenin yaşına oranla çok yeni olduğu sonucuna varmaktayız. Ancak bunu metinde görüldüğü gibi ifade etmek ve insanın yaratıldığı günün adını Cuma olarak vermek, hadisi uyduranın kimliğini ve referans noktasını ele vermektedir. Çünkü Yahudilerin anlayışına göre Tanrı, yaratmayı cuma günü bitirmiş ve ertesi gün, cumartesi (Şabat) günü arkasına yaslanıp dinlenmiştir. Kuran’ göre Tanrı yorulmadığı için dinlenmez de (2:255, 50:38).

Kuran’a göre yaratma olmuş bitmiş bir şey değildir, süreklidir. 2:30, 15:28-29 ve benzeri ayetlerdeki geniş zaman kullanımına dikkat ediniz.

Sıralanan hadislerin kimisinde Adem’in yaratıldıktan sonra bahçeye girdiği ifadesi bulunur. Bu da Kuran’a aykırıdır. Adem dışarıda yaratılıp bahçeye sokulmuş değildir, bahçenin içinde yaratılmıştır. İlgili çok sayıda ayet incelendiğinde sözü edilen bahçenin (Ar. cennet) yeryüzünde olduğu kolayca anlaşılır. Bahçeden atılma, Adem’in masumiyetini yitirdiği her an gerçekleşmektedir. Ama “bahçeye girme” diye bir olay olmamıştır.

 

Musa’nın Ölümünü Ertelemesi

Buhari, Cenaiz 68 (1339): “Ölüm meleği Musa’ya gönderildi. Yanına vardığında Musa ona bir tokat attı ve gözünü çıkardı. Bunun üzerine Rabbine geri döndü ve ‘Beni ölümü istemeyen birisine göndermişsin’ diyerek yakındı. Allah çıkan gözünü ona geri verdi ve ‘Yine git ve elini bir öküzün sırtına koymasını söyle, elinin altındaki her kıl için ona bir yıllık ömür verildi’ dedi.”

Ayrıca bkz: Buhari, Enbiya 31 (3407); Müslim, Fedail 42 (2372); Nesai, Cenaiz 121 (2089); Ahmet bin Hanbel 2/269, 315, 351, 533.

Eski Ahit, Tevrat, Çıkış 4/24-26 Rab yolda, bir konaklama yerinde Musa’yla karşılaştı, onu öldürmek istedi. O anda Sippora [Musa’nın karısı] keskin bir taş alıp oğlunu sünnet etti, derisini onun [Musa’nın] ayaklarına dokundurdu. ‘Gerçekten sen bana kanlı güveysin’ dedi. Böylece Rab Musa’yı esirgedi.

Tevrat, Yahudileri öldürmek konusunda kararsız bir tanrı imgelemi sunar:

Eski Ahit, I. Tarihler 21/15 Tanrı Yeruşalim’i yok etmek için bir melek gönderdi. Ama melek yıkıma başlayacağı sırada Rab onu gördü. Göndereceği yıkımdan vazgeçerek halkı yok eden meleğe, “Yeter artık! Elini çek” dedi.

Eski Ahit, II. Samuel 24/16 Melek Yeruşalim’i yok etmek için elini uzatınca, Rab göndereceği yıkımdan vazgeçti.

Kuran: Ölüm ertelenemez. Elçiler da içinde olmak üzere herkes ve her şey Allah’ın iradesine karşı çaresiz ve güçsüzdür (3:144, 11:56, 36:45-47). Allah dilediğini yapandır. Allah hata yapmayacağı için fikir değiştirmez (2:80, 6:59, 30:6, 39:20, 57:22). Çoktanrıcıların ve bilgisizlerin zayıflık yakıştırmalarından aşkındır (6:100, 16:3, 37:159…).

 

İbrahim’in Karısı Dururken Hizmetçisinden Çocuk Yapması

Buhari, Enbiya 8 (3358), 9 (3364, 3365) ve Nikah 13’te (5084) İbrahim’in oğlu İsmail’i karısından değil hizmetçisinden yaptığı anlatılır. Hizmetçinin adı Hacer olarak verilir.

Eski Ahit, Yaratılış 16/1-4 Karısı Saray Avram’a çocuk verememişti. Saray’ın Hacer adında Mısırlı bir cariyesi vardı. Saray Avram’a, “Rab çocuk sahibi olmamı engelledi” dedi, “Lütfen, cariyemle yat. Belki bu yoldan bir çocuk sahibi olabilirim.” Avram Saray’ın sözünü dinledi. Saray Mısırlı cariyesi Hacer’i [İbr. Hagar] kocası Avram’a karı olarak verdi. Bu olay Avram Kenan’da on yıl yaşadıktan sonra oldu. Avram Hacer’le yattı, Hacer hamile kaldı. Hacer hamile olduğunu anlayınca, hanımını küçük görmeye başladı.

Kuran: 11:70-74 ayetleri İsmail’i İbrahim’in yaşlı eşinin doğurduğunu bildirir. Her iki oğlu da nikahlı karısındandır. Hacer adı ve İbrahim’in hizmetçisinin sözü Kuran’da geçmez. Tevrat’ın İbrahim’e attığı tek iftira bu değildir.

 

İbrahim’in Karısı, Safa, Merve ve Zemzem Suyu Efsanesi

Buhari, Enbiya 9 (3364, 3365)’de yer alan uzun hadise göre İbrahim, hizmetçisinden çocuk yaptığı için karısıyla ayrılır. Hizmetçisi Hacer’i (artık karısı) ve sözde Arap soyunu oluşturacak olan oğlu İsmail’i alır ve Mekke çölüne bırakır. Hacer bir süre sonra susuz kalır. Su ararken sözde Safa ve Merve tepeleri arasında koşuşturur. Su bulamayınca bebeğinin ölümünü görmek istemediği için ondan uzaklaşır ve ağlamaya başlar. Tevrat’ın Tanrısı onlara acır ve Zemzem pınarını fışkırtır. Hadis, İbrahim’in çoktanrıcıların kentinden uzaklaşmasını ve mesajını yayabileceği bir eğitim ocağını kurmasını anlatan ayetlerin bayağı ve yanlış bir yorumuna dayanmaktadır. Tevrat’tan kopyalanmış olan İbrahim’in hizmetçisinden çocuk yapması masalına Tevrat’tan kopyalanmış bir ikincisini eklemiştir.

Eski Ahit, Yaratılış 21/14-19 İbrahim sabah erkenden kalktı, biraz yiyecek, bir tulum da su hazırlayıp Hacer’in omuzuna attı, çocuğunu da verip onu gönderdi. Hacer Beer-Şeva Çölü’ne gitti, orada bir süre dolaştı. Tulumdaki su tükenince, oğlunu bir çalının altına bıraktı. Yaklaşık bir ok atımı uzaklaşıp, “Oğlumun ölümünü görmeyeyim” diyerek onun karşısına oturup hıçkıra hıçkıra ağladı. Tanrı çocuğun sesini duydu. Tanrı’nın meleği göklerden Hacer’e, “Nen var, Hacer?” diye seslendi, “Korkma! Çünkü Tanrı çocuğun sesini duydu. Kalk, oğlunu kaldır, elini tut. Onu büyük bir ulus yapacağım.” Sonra Tanrı Hacer’in gözlerini açtı, Hacer bir kuyu gördü. Gidip tulumunu doldurdu, oğluna içirdi.

 

Nuh’un Oğullarının Adları

Tirmizi, Tefsir 3537, 3538, Menakıb 4310: “[Nuh’un] zürriyetini devamlı kalanların ta kendileri kıldık’ [Saffat 77 ayetiyle ilgili]: ‘Bunlar Ham, Sam ve Rum’un atası Yafes’tir.’”

Eski Ahit, Tevrat, Yaratılış 5/32 Nuh 500 yıl yaşadıktan sonra Sam, Ham, Yafet adlı oğulları doğdu.

Eski Ahit, Tevrat, Yaratılış 9/18-19 Gemiden çıkan Nuh’un oğulları Sam, Ham ve Yafet idi. Ham Kenan’ın babasıydı. Nuh’un üç oğlu bunlardı. Yeryüzüne yayılan bütün insanlar onlardan üredi.

Kuran: Kuran’da Nuh’un oğullarının adları geçmez.

 

Deccal

Buhari, Fiten 27 (7134), Tevhid 31 (7473), Fedayilülmedine 9 (1882); Müslim, Fiten 20 (169); Tirmizi, Fiten 61 (2242); Nesai, İstiaze 54 (5517)…

Yeni Ahit, Vahiy 13/1-8 Sonra on boynuzlu, yedi başlı bir canavarın denizden çıktığını gördüm. Boynuzlarının üzerinde on taç vardı, başlarının üzerinde küfür niteliğinde adlar yazılıydı. Gördüğüm canavar parsa benziyordu. Ayakları ayı ayağı, ağzı aslan ağzı gibiydi. Ejderha canavara kendi gücü ve tahtıyla birlikte büyük yetki verdi. … Yeryüzünde yaşayan ve dünya kurulalı beri boğazlanmış Kuzu’nun yaşam kitabına adı yazılmamış olan herkes ona tapacak.

Yeni Ahit, I. Yuhanna 2/18 Çocuklar, bu son saattir. Mesih Karşıtı’nın [deccal] geleceğini duydunuz.

Yeni Ahit, İncil, Markos 13/22 Çünkü sahte mesihler, sahte peygamberler türeyecek; bunlar, belirtiler ve harikalar yapacaklar. Öyle ki, ellerinden gelse seçilmiş olanları saptıracaklar.

Kuran: Deccal’den söz edilmez. Hakkında hiçbir belirti ve kanıt olmayan konularla uğraşmak Müslümanın işi değildir (17:36). Muhammed Peygamber geleceği bilmez:

De ki: “… Eğer gaybı [bilinmeyeni] bilseydim elbette daha çok hayır yapardım. Ama bana kötülük dokunmamıştır bile. Ben, inanan bir topluluk için bir uyarıcı ve müjdeciden başkası değilim.” Araf 6:189

 

Mehdi’nin /Mesih’in /İsa’nın /Ali’nin Dünyaya Dönecek Olması

İbn Mace, Fiten 24 (4039): “Son saat yaklaştığında son mehdi olan Meryem oğlu İsa gelecek.”

Ayrıca bkz: Ebu Davut, Mehdi bölümü (hepsi); İbn Mace, Fiten 34 (4085-4087); Tirmizi, Fiten 53 (2232).

Mesih, Yahudilerin beklediği önderdir. Eski Ahit’te Mesih’e bolca gönderme olduğuna inanırlar. Talmud’da “Davut’un oğlu” adıyla da geçer ve gelmesi için gerçekleşmesi gereken felaketler sayılır (Sanhedrin 97a, 98b, Abodah Zara 5a, Ketubot 112b, Sota 48b, Yebamot 63b, Nidda 13b…). Hristiyanlar da Yeni Ahit’teki benzer göndermelerin İsa’nın dönüşünü veya ikinci gelişini müjdelediğini varsayarlar. Yahudiler için Mesih, diğer uluslarla savaşıp onları yok etmelerini sağlayacak önderken, Hristiyanlar için de İsa Karşıtı (deccal) ile savaşacak kişidir. Bu savaş yeryüzündeki son ve en büyük savaş olacaktır. Bu mitolojinin kimi öğeleri geleneksel İslam mezheplerine farklı biçimlerde geçmiştir.

Eski Ahit’te Mesih’ten söz ettiğine inanılan bölümlerden örnekler:

Eski Ahit, Tevrat, Yaratılış 49/10 Sahibi [şilo /moşia /Mesih] gelene kadar krallık asası Yahuda’nın elinden çıkmayacak, yönetim hep onun soyunda kalacak, uluslar onun sözünü dinleyecek.

Eski Ahit, Tevrat, Sayılar 24/14-20 Gel, bu halkın gelecekte [Yahudi] halkına neler yapacağını sana bildireyim. … Yakup soyundan bir yıldız çıkacak, İsrail’den bir önder yükselecek. Moablılar’ın alınlarını, Şetoğulları’nın başlarını ezecek. Düşmanı olan Edom ele geçirilecek, evet, Seir alınacak, ama İsrail güçlenecek. Yakup soyundan gelen kişi önderlik edecek, kentte sağ kalanları yok edecek. Balam [Belam] Amalekliler’i görünce şu bildiriyi iletti: “Amalek halkı uluslar arasında birinciydi, ama sonu yıkım olacak.”

Ayrıca bkz: Tesniye 30.

Yeni Ahit’te Mesih’ten söz ettiğine inanılan bölümlerden örnekler:

Yeni Ahit, Matta 24/21 Çünkü o günlerde öyle korkunç bir sıkıntı olacak ki, dünyanın başlangıcından bu yana böylesi olmamış, bundan sonra da olmayacaktır.

Yeni Ahit, İncil, Yuhanna 14/3 Gider ve size yer hazırlarsam, siz de benim bulunduğum yerde olasınız diye yine gelip sizi yanıma alacağım.

Yeni Ahit, Elçilerin İşleri 1/10-11 İsa giderken onlar gözlerini göğe dikmiş bakıyorlardı. Tam o sırada, beyaz giysiler içinde iki adam yanlarında belirdi. “Ey Celileliler, neden göğe bakıp duruyorsunuz?” diye sordular. “Aranızdan göğe alınan İsa, göğe çıktığını nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir.”

Yeni Ahit, İncil, Luka 21/25-27 Güneşte, ayda ve yıldızlarda belirtiler görülecek. Yeryüzünde uluslar denizin ve dalgaların uğultusundan şaşkına dönecek, dehşete düşecekler. Dünyanın üzerine gelecek felaketleri bekleyen insanlar korkudan bayılacak. Çünkü göksel güçler sarsılacak. O zaman İnsanoğlu’nun bulut içinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler.

Yeni Ahit, İncil, Matta 24:27 Çünkü İnsanoğlu’nun gelişi, doğuda çakıp batıya kadar her taraftan görülen şimşek gibi olacaktır.

Ayrıca bkz: Vahiy 19.

Kuran: Ne İsa, ne Muhammed, ne başkası ölümden geri gelecektir, ne de yeni bir elçi gönderilecektir (33:40).

 

Kıyamet Savaşı /Melhametül Kübra /Armagedon

Tirmizi, Fiten 58 (2238); Ebu Davut, Melahim 1590 (4295): “Büyük melhame (destan /destansı savaş), İstanbul’un fethi ve Deccal’in gelmesi yedi ay sürer.”

Buhari, Cihat 94 (2925, 2926); Müslim, Fiten 18 (2921); Tirmizi, Fiten 56 (2236): “Saat gelmezden önce /saat yaklaşınca Yahudilerle savaşacaksınız.”

Ayrıca bkz: Buhari, Menakıb 25 (3587-3593), İstitabe 8 (6935); Müslim, İman 72 (157); İbn Mace, Fiten 35 (4089-4093); Ebu Davut, Melahim 1589 (4294), 1590 (4296).

Eski Ahit, Danyal 11/40 Son gelince, Güney Kralı Kuzey Kralı’yla savaşa tutuşacak. Kuzey Kralı savaş arabalarıyla, atlılarla, birçok gemilerle saldıracak. Her şeyi süpürüp götüren sel gibi taşarak birçok ülkeden geçecek.

Eski Ahit, Yoel 3/2 Bütün ulusları toplayıp Yehoşafat Vadisi’ne indireceğim. Mirasım olan İsrail halkını uluslar arasına dağıttıkları ve ülkemi bölüştükleri için onları orada yargılayacağım.

Yeni Ahit, Vahiy 16/14-16 Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’nın büyük gününde olacak savaş için bütün dünyanın krallarını toplamaya gidiyorlar. Üç kötü ruh, kralları İbranice Armagedon [har Megiddo /Megido tepesi] denilen yere topladılar.

Ve savaştan sonra bin yıl barış çağı (altın çağ) yaşanacağı inancının kaynağı:

Yeni Ahit, Vahiy 20/1-6 Sonra bir meleğin gökten indiğini gördüm. Elinde dipsiz derinliklerin anahtarı ve büyük bir zincir vardı. Melek ejderhayı –İblis ya da Şeytan denen o eski yılanı– yakalayıp bin yıl için bağladı. Bin yıl tamamlanıncaya dek ulusları bir daha saptırmasın diye onu dipsiz derinliklere attı, oraya kapayıp girişi mühürledi. Bin yıl geçtikten sonra kısa bir süre için serbest bırakılması gerekiyor. … İlk dirilişe dahil olanlar mutlu ve kutsaldır. İkinci ölümün bunların üzerinde yetkisi yoktur. Onlar Tanrı’nın ve Mesih’in kâhinleri olacak, onunla birlikte bin yıl egemenlik sürecekler.

Kuran: Son ve büyük bir savaşla ilgili bilgi bulunmaz. Muhammed Peygamber geleceği bilmez:

De ki: “…Gizli gerçekleri [gaybı] bilseydim, iyi şeyleri çoğaltırdım; başıma bir kötülük de gelmezdi. İnanan bir toplum için, yalnızca uyarıcı ve muştulayıcıyım!” Araf 7:188

 

Fırat ve Nil’in Kutsallığı, Cennet Irmakları Olması

Buhari, Bedül Halk 6 (3207), Menakib 42 (3887), Eşribe 12 (5610), Tevhid 37 (7517); Müslim, İman 74 (164), Cennet 10 (2839); Riyazüssalihin, Mansur 1853; Nesai, Salat 1 (448).

Eski Ahit, Tevrat, Yaratılış 15/18-21 O gün Rab Avram’la antlaşma yaparak ona şöyle dedi: “Mısır Irmağı’ndan büyük Fırat Irmağı’na kadar uzanan bu toprakları senin soyuna vereceğim.”

Kuran: Kuran hiç bir akarsuyun kutsallığından söz etmez.

 

Yecüc ve Mecüc’ün Silahları

İbn Mace, Fiten 33 (4076): “Müslümanlar Yecüc ve Mecüc’ün yaylarını, oklarını ve kalkanlarını yedi yıl boyunca odun olarak kullanacaklar.”

Eski Ahit, Hezekiel 39/4-10 Sizi [Yecüc/Gog] yem olarak her çeşit yırtıcı kuşa, yabanıl hayvana vereceğim. Mecüc’ün [Magog] ve kıyıda güvenlik içinde yaşayanların üzerine ateş yağdıracağım. O zaman benim Rab olduğumu anlayacaklar. … O zaman İsrail kentlerinde yaşayanlar dışarı çıkıp topladıkları silahları yakacaklar. Küçük büyük kalkanları, yayları, okları, sopaları, mızrakları ateşe atacaklar. Bunlarla yedi yıl ateş yakacaklar.

Kuran: Yecüc ve Mecüc’ün silahlarından söz edilmez. Muhammed Peygamber geleceği bilmez:

De ki: “… Eğer gaybı [bilinmeyeni] bilseydim elbette daha çok hayır yapardım. Ama bana kötülük dokunmamıştır bile. Ben, inanan bir topluluk için bir uyarıcı ve müjdeciden başkası değilim.” Araf 6:189

 

Resim ve Heykel Yasağı

Buhari, Libas 89 (5950): “Diriliş günü en ağır cezayı görecek olanlar biçim vericilerdir /heykeltıraşlardır.”

Buhari, Libas 90’dan 97’ye kadar (5953-5963) olan hadislerde, Buyu 104 (2225), Tabir 45 (7042) ve Tevhid 56’da (7557-7559) resim ve heykel yasaklanır. Müslim’in, Tirmizi’nin, Ebu Davut’un ve İbn Mace’nin Libas bölümlerinde benzer hadislerden bolca bulunur.

Eski Ahit, Tevrat, Çıkış 20/4 Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put [oyma] yapmayacaksın.

Eski Ahit, Tevrat, Tesniye 4/15-18 Rab Horev’de ateşin içinden size seslendiği gün hiçbir suret görmediniz. Bu nedenle kendinize çok dikkat edin. Öyle ki, kendiniz için erkek ya da kadın, yerde yaşayan hayvan ya da gökte uçan kuş, küçük kara hayvanı ya da aşağıda suda yaşayan balık suretinde, heykel biçiminde put [oyma] yaparak yoldan sapmayasınız.

Kuran: Tanrı heykeli veya resmi yapmak ayrı, somut varlıkların heykelini veya resmini yapmak ayrı işlerdir. 34:12-13 ayetlerinde Allah’ın elçisi Süleyman’ın yaptırdığı heykellerden söz edilir, bunlar için şükretmesi söylenir. Kuran sanatı ve güzellikleri kesinlikle yasaklamaz. Allah’ın serbest bıraktığını yasaklamak suçtur:

Ey iman sahipleri! Allah’ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez. Maide 5:87

 

Tuvalet Kuralları

Tuvalet duası:

“Bana rahatsızlık veren şeyleri giderip, sıhhat ve afiyet hibe eden Allah’a hamdolsun.” Buhari, Vudu 9. Ayrıca bkz: Ebu Davut Taharet 3, 6, 17.

“Tuvalete girerken dişi ve erkek şeytanlardan Allah’a sığının.” Buhari, Vudu 9 (144); Müslim, Hayız 32 (375); Ebu Davut, Taharet 6.

Babil Talmudu, Berakot 60b’deki dua: İnsanı boşluklarla ve deliklerle bilgece yaratana hamdolsun. Bunlardan birinin açılıp kapanmasında bozukluk olduğunda insanın senin karşında duramayacağı senin katında bilinir.

Tuvaletin yönü, ayakta işeme yasağı, sağ el kuralı:

“Tuvalette yüzünüzü veya arkanızı kıbleye dönmeyin.” Buhari, Teyemmüm 388.

Ayrıca bkz: Buhari, Vudu 11, 12; Müslim, Taharet 17 (262); Ebu Davut, Taharet 4, 5, 18; Tirmizi, Taharet 6 (8), 8 (12), 12 (16); İbn Mace, Taharet 327-329, 334, 337-346.

Babil Talmudu, Berakot 62a: Haham Akiba dedi ki: Haham Yeşu’dan üç şey öğrendim. Doğu ve batı yönünde değil kuzey ve güney yönünde oturulması gerektiğini öğrendim [önünü veya arkasını Kudüs’e dönmemek için]; ayakta değil oturarak yapılacağını öğrendim; sağ elle değil sol elle silinmesi gerektiğini öğrendim. […] Tevrat sağ elle verilmişti.

Babil Talmudu, Berakot 61a: Hahamlarımız öğretti ki: İnsanın iki böbreği vardır, biri iyiye yöneltir, öteki kötüye; ve iyi olanın sağdaki olduğunu söylemek doğaldır, çünkü bilge bir adamın anlayışı sağ elindedir, ama ahmağın anlayışı sol elindedir.

Tuvalete üzerinde ayet yazılı bir kağıt parçasıyla girilemeyeceği:

Bu konuda bir açık hadis olmasa da ilmihaller ve fıkıh kitapları konunun üzerinde durmuşlardır. Kimi söylentiye göre (İbn Mace, Taharet 322; Ebu Davut, Taharet 10) Muhammed Peygamber parmağında “Allah’ın elçisi” yazan yüzüğü tuvalete girerken çıkarırmış.

Babil Talmudu, Sanhedrin 21b: …“Bu yasa örneğini yanında bulunduracak, yaşamı boyunca her gün onu okuyacak” yazılmış olduğu için [Tesniye 17:19] üzerinde onu [muska veya Tevrat] taşır durumdayken tuvalete veya hamama giremez.

Tuvaletteyken konuşmanın yasak olması:

Ebu Davut, Taharet 15, Teyemmüm 330; İbn Mace, Taharet 366, 377,379, 381…

Babil Talmudu, Berakot 62a: Tuvalette (azabı önlemek için) sessiz olunmalıdır.

 

Kuran: Kuran ahlak kitabıdır, böyle bayağı kurallar içermez. Kuran’ın kağıdı ve mürekkebi değil, anlamı kutsaldır. Kuran’da Yahudilerin gereksiz ayrıntıya dalmaları eleştirilir ve bunun nedeni olarak inkara eğilimli olmaları gösterilir (2:68-71, 5:101). Kuran eksiksizdir (6:38,114-115…).

 

Eşin Çıplak Bedenini Görme Yasağı

“Karınızla ilişkiye gireceğiniz zaman örtünün ve eşekler gibi çıplak olmayın.” İbn Mace, Nikah, 27, 28 (1921, 1922).

Babil Talmudu, Şabat 86a: İsrailoğulları kutsaldırlar ve gündüzün birlikte olmazlar. Ama … ev karanlıksa izin vardır. … Giysilerle karanlık yapılabiliyorsa izin vardır.

Babil Talmudu, Nedarim 20b: Rebbetzin [haham karısı] İma Şalom’a soruldu: Neden çocuklarınız bu denli güzel? Yanıtladı: Çünkü kocam benimle ne gecenin başında ne de sonunda konuşuyor [birlikte oluyor]. Yalnızca gece yarısı konuşuyor. Ve konuşurken bir el büyüklüğü kadar açıyor ve kapatıyor…

Kuran: Yahudiler ineğin rengini sormayı sürdürmektedirler (2:67-71, 5:101-102). Kuran fizyolojiye uygun, normal yolla olmak koşuluyla bağlılarını ilişki konusunda özgür bırakmıştır (2:222-223).

 

Kaş /Kıl Almanın Yasak Olması

Buhari, Libas 84 (5939): “Allah’ın kulu … yüz kıllarını alan kadınları lanetledi.”

Ayrıca bkz: Müslim, Libas 181 (2125); İbn Mace, Nikah 1989; Ebu Davut, Libas 30 (4049), Tereccül 1554 (4170), Riyazüssalihin 1645…

Eski Ahit, Tevrat, Tesniye 14/1 Siz Tanrınız Rabbin çocuklarısınız. Ölülere ağıt yakmak için bedenlerinizi yaralamayacaksınız. İki kaş arasındaki tüyleri almayacaksınız.

Kuran: Mescitlerde düzgün ve güzel görünmeyi buyurmakla birlikte (7:31) Kuran önemsiz ayrıntılarla ilgilenmez (6:70, 7:51). Kişinin anlam dünyasını ve gündelik yaşamını vahyin öğretisiyle dolaylı da olsa ilgisi bulunmayan önemsiz ayrıntı ve kurallarla doldurması Yahudi dininin özelliğidir. Önemsiz ayrıntılar, önemli kaygıları zihinden kovar. Biçimin yükselişi, anlamın düşüşünün habercisidir.

 

Sakal ve Etek Traşı

Sakal uzatmak:

Buhari, Libas 64, 65 (5892, 5893): “Sakalınızı uzatın, bıyığınızı kısa kesin.”

Ayrıca bkz: Müslim, Taharet 67-71 (259-261); Muvatta, Şaar 1 (1733); Ebu Davut, Tereccül 41/1565 (4199); Tirmizi, Edep 2982, 2986; Nesai, Taharet 15.

Eski Ahit, Tevrat, Levililer 19/27 Başınızın yan tarafındaki saçları kesmeyecek, sakalınızın kenarlarına dokunmayacaksınız.

Yahudi ilmihali Şulhan Aruh’ta ustura /jiletle traş olmak yasaklanır.

 

Etek Traşı:

Buhari, Libas 106-108 (5889-5891), İstizan 51 (6297); Müslim, Taharet 16 (257); Muvatta, Sıfatun Nebiy 3 (1676); Tirmizi, Edep 2757-2759; Ebu Davut, Taharet 29 (53), Tereccül 1565 (4198); Nesai, Taharet 9-12; Zinet 1 (5040).

Eski Ahit, Tevrat, Sayılar 8/7 Onları arındırmak için şöyle yapacaksın: Günahtan arındırma suyunu üzerlerine serp; bedenlerindeki bütün kılları tıraş etmelerini, giysilerini yıkamalarını sağla. Böylece arınmış olurlar.

 

Kuran: Kuran’da böyle şeyler aramaya kalkışmak bile onun ana fikrinin anlaşılmamış olduğunun göstergesidir.

 

Kâbe’nin Çevresinde Yedi Kez Dönmek

Buhari, Hac 72 (1627), Umre 11 (1793); Müslim, Hac 26 (1230), 28 (1234); İbn Mace, Hac 3070-3072, 3075, 3088, 3176; Nesai, Kıble 758, Hac 2919, 2960, 2966: “Allah’ın elçisi Ev’i yedi kez dolandı /yedi kez dolanmamızı söyledi.”

Eski Ahit, Yeşu 6/4 Koç boynuzundan yapılmış birer boru taşıyan yedi kâhin sandığın [Tevrat/On Emir sandığı] önünden gitsin. Yedinci gün kentin çevresini yedi kez dolanın; bu arada kâhinler borularını çalsınlar.

Kuran: Tavaf sözcüğü Kâbe’nin çevresinde dönmek olarak anlaşılsa bile Kuran’da Kâbe’nin çevresini yedi kez dönme buyruğu yoktur. Dahası, sözcükte dönme anlamı yoktur; dolaşmak demektir.

Not: Yahudiler Hoşana Rabba kutsal gününde yürüyerek havranın çevresini yedi kez dolanırlar.

 

Katır Gibi Melez Hayvanlar Üretmenin Yasak Olması

Ebu Davut, Cihad 89’da (2565) sözde Elçi katırları ancak “bilmeyenlerin” ürettiğini söyler. Aynısı Nesai, Hayl 10’da (3580) geçer.

Eski Ahit, Tevrat, Levililer 19/19 Farklı cinsten iki hayvanı çiftleştirme. Tarlana iki çeşit tohum ekme. Üzerine iki tür iplikle dokunmuş giysi giyme.

Kuran: Böyle bir yasak anılmaz. Aynı türün farklı iki ırkından canlıyı çaprazlamak, seçici yetiştiricilik veya ıslah adlarıyla binlerce yıldır uygulanmaktadır. Tavuk, ördek, köpek, sığır ve türlü at ırkları gibi pek çok evcil hayvan bu uygulamanın ürünüdür. Kuran insanların yapay seçilimle oluşturdukları bu hayvanlar için şükretmeyi buyurur (43:13). İki farklı tür veya aynı türün içinde iki farklı ırk canlının çaprazlanması konusunda Kuran’da özel bir yasak bildirilmez. Bu uygulamaların iyi mi, kötü mü olduğuna sonuçları üzerinden karar verilebilir. Katır örneğinde olumlu bir sonuç elde edildiği açıktır.

 

Hayvanla Cinsel İlişkiye Girmenin Cezası

İbn Mace, Hudut 2661; Ebu Davut, Hudut 30 (4464): “Kim bir hayvanla cinsel ilişkiye girerse onu ve hayvanı öldürün.”

Babil Talmudu, Sanhedrin 54a: Mişna: Erkekle eşcinsel ilişkiye giren ve hayvanla cinsel ilişkiye giren kadın taşlanarak öldürülür. Hayvan da taşlanarak öldürülmelidir.

Kuran: Bu suça özel bir ceza önerilmemiştir. İnsan iyiyi ve kötüyü bilmekte ve toplumun esenliği için gerekli yasal düzeni kurabilmektedir. Kuran’da Yahudilerin gereksiz ayrıntıya dalmaları eleştirilir ve bunun nedeni olarak inkara eğilimli olmaları gösterilir (2:68-71).

Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kuran indirilmekte iken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onlardan vazgeçmiştir. Allah Gafur’dur, Halim’dir. Sizden önceki bir toplum da onları sormuştu; sonra tutup hepsini inkar ettiler. Maide 5:101-102

 

Yeniay /Dolunay Duası

Tirmizi, Dua 50 (3451): “Talha İbni Ubeydullah’dan rivayet edildiğine göre Peygamber hilali gördüğü zaman şöyle dua ederdi: ‘Allah’ım! Bu hilali bize güvenlik ve iman, esenlik ve İslam hilali kıl. (Ey hilal!) Benim Rabbim de senin Rabbin de Allah’tır’.”

Babil Talmudu, Sanhedrin 42b: Haham Aha ben Hanina dedi ki: “Her kim yeniay duasını zamanında okursa Şekina’nın [Tanrı’nın ışığı/yeri/ruhu/tahtı] varlığını kucaklamış olur.”

Kuran: Kuran’da böyle bir “dua” örneği yoktur. “Dua” reçetelerinin hepsi gerçekdışıdır. Kuran’ın Arapça dua dediği eylem el açıp sözlü dilekte bulunmak değil, iş yaparak sonuçları çağırmaktır.

 

Yemekten Önce ve Sonra Elleri Yıkamak

“Tevrat’ta yemekten sonra (elleri) yıkamanın yemeğin bereketinden olduğunu okudum ve Tevrat’ta okuduğum bu bilgiyi Resulullah’a aktardığımda ‘Yemeğin bereketi, yemekten önce de sonra da yıkamaktır’ buyurdular.” Tirmizi, Etime 39 (1846); Ebu Davut, Etime 12 (3761); Ahmet bin Hanbel, 5/441.

Babil Talmudu, Hullin 105b, Eruvin 21b ve demirbaş Yahudi ilmihallerine göre yemekten önce ve sonra eller yıkanır. Tevrat’ın Çıkış 30:17-21 bölümü genelde konuyla ilişkilendirilse de burada elleri yemekten sonra yıkama buyruğu açık değildir. Bu nedenle hadiste Tevrat adıyla anılanın “sözlü Tevrat” olduğu bellidir. Hadisin Muhammed’e doğrudan doğruya Talmud’u onaylatması dikkat çekicidir.

Kuran: Kuran gereksiz konulara değinmez. Kişiye iyi davranmasını buyurur. Yetişkin kişi, iyiyi ve kötüyü ayırt edebilecektir. Yahudilerin gereksiz ayrıntıya dalmaları eleştirilir ve bunun nedeni olarak inkara eğilimli olmaları gösterilir (2:68-71).

Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kuran indirilmekte iken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onlardan vazgeçmiştir. Allah Gafur’dur, Halim’dir. Sizden önceki bir toplum da onları sormuştu; sonra tutup hepsini inkar ettiler. Maide 5:101-102

 

Cennetteki Ödüller

Buhari, Bedül Halk 8 (3244): “Allah dedi ki: ‘İyi kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir yüreğe değmemiş /ulaşmamış (nimetler) hazırladım.’”

Ayrıca bkz: Buhari, Tevhid 35 (7498); Müslim, Cennet 2824, 2825; Tirmizi, Tefsir 3501, 3603; İbn Mace, Züht 4480; Ahmed bin Hanbel, 2/313, 438, 466, 495.

Yeni Ahit, I. Korintliler 2/7-10 Tanrı’nın kendisini sevenler için hazırladıklarını hiçbir göz görmedi, hiçbir kulak duymadı, hiçbir insan yüreği kavramadı.

Kuran: Bahçe’deki ödüllerin niteliği hadistekine yakındır. Hadisteki bilgi Kuran’daki bilgiyle kesinlikle çelişmemektedir (32:17). Çelişmemekle birlikte hadis, Bahçe’yle ilgili olarak Kuran’daki bilgilere ek bir bilgi de sunmamaktadır. Burada odaklanmamız gereken, hadisteki ifadeyle Yeni Ahit’teki ifadenin bire bir aynı olmasıdır. Hristiyan ve Yahudi kitaplarından doğrudan kopyalanan cümleleri Muhammed Peygamber’e yakıştırmak, Müslümanların yapacağı iş değildir.

 

Müslüman Olmayanların Fiziksel Anlamda Pis /Cünup Sayılmaları

“Resulullah, Mecusi köpeğinin avladığı avın etini yemeyi yasakladı.” Tirmizi, Sayd 2 (1466).

“Ebu Salebe Huşeni şöyle rivayet etmiştir: Ben Peygamber’e gelerek: Ey Allah’ın Resulü! Biz kitap ehli bir kavmin arasında yaşıyor, onların kaplarından yemek yiyoruz. Bir de av yerinde bazen yayımla, bazen de eğitilmiş ve eğitilmemiş köpeğimle avlanıyorum. Bunlardan hangisi helal olur, haber ver dedim. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: ‘Kitap ehli bir kavmin diyarında bulunduğunuzu, onların kaplarından yemek yediğinizi söyledin. Eğer başka bir kap bulursanız, onların kaplarından yemeyin. Eğer onların kabından başka bulamazsanız, onların kabını yıkadıktan sonra kullanın. Av yerinde bulunman meselesine gelince, sen yayınla ele geçirdiğin avın üzerine besmele çekerek ye! Eğitilmiş köpeğinle de her ne avlarsan onu da Allah’ın ismini an, sonra ye!’” Buhari, Sayd 4 (5478), 10 (5488), 14 (5496); Müslim, Sayd 1 (1930).

Eski Ahit, Tevrat, Sayılar 31/9-23 Midyanlı kadınlarla çocuklarını tutsak alıp bütün hayvanlarını, sürülerini, mallarını yağmaladılar. Midyanlıların yaşadığı bütün kentleri, obaları ateşe verdiler. İnsanları, hayvanları, yağmalanmış bütün malları yanlarına aldılar. Tutsaklarla yağmalanmış malları Şeria Irmağı’nın yanında, Eriha karşısında, Moav ovalarındaki ordugahta konaklayan Musa’yla Kahin Elazar’a ve İsrail topluluğuna getirdiler. … Bundan sonra Kahin Elazar, savaştan dönen askerlere, “Rabbin Musa’ya buyurduğu yasanın kuralı şudur” dedi. “Altını, gümüşü, tuncu, demiri, kalayı, kurşunu –ateşe dayanıklı her nesneyi– ateşten geçireceksiniz; ancak bundan sonra temiz sayılacak. Ayrıca temizlenme suyuyla da arındıracaksınız. Ateşe dayanıklı olmayan nesneleri sudan geçireceksiniz.”

Babil Talmudu, Aboda Zara 75b: Mişna: (Bir Yahudi) bir kafirden mutfak gereci satın aldıysa önce suya batırarak törensel olarak yıkamalıdır…

Kuran: Böyle bir bilgi, öneri veya kural yoktur. Kuran’da çoktanrıcılar için kullanılan kirlilik ifadeleri fiziksel değil, ruhsal veya bilişsel anlamdadır (karşılaştırınız; 9:25, 10:100, 22:30, 33:33, 74:5). Mutfak gerecinin temizliğiyle ahlak yasası arasında doğrudan bir bağ kurulmamıştır. Kitaplıların yemekleri yenebilir (5:5).

 

 “Kıyamet günü de olsa elinizdeki fidanı dikin” Hadisi

“Hurma fidanı dikerken Deccal’in /Son Saat’in geldiğini duysanız bırakmayın.” Adab El Müfred (İmam Buhari), 479, 480.

“Elinizde bir fidan varsa ve biri sizi ‘Mesih geldi, koşun!’ diye çağırsa bile önce fidanı dikmeyi bitirin, ondan sonra Mesih’i karşılamaya gidin.” Yohanan ben Zakai (I. yy Yahudi hahamı)[14]

 

***

 

Hadis Kitaplarındaki Muhammed Yahudilerden Ders Alır, Onay Bekler; Onların Çömezi Durumundadır

“Resulullah Medine’ye gelince, Yahudileri Aşura günü oruç tutar gördü. Onlara: ‘Bu da ne?’ diye sordu. ‘Bu, salih bir gündür. Allah, o günde Beni İsrail’i düşmanlarından kurtardı. Hz. Musa o gün oruç tuttu.’ dediler. Resulullah: ‘Ben Musa’ya sizden daha layığım’ buyurup o gün oruç tuttu ve Müslümanlara da tutmalarını emretti.” Buhari, Savm 69, Enbiya 22, Fedailul Ashab 52, Tefsir, Yunus 1, Ta-ha 1; Müslim, Siyam 127 (1130); Ebu Davut, Savm 64 (2444).

*

“Resulullah, ‘Kıyamet günü yer tandırda pişirilen bir ekmek/bazlama gibi olacak. Cebbar olan Allah, onu, sizden birisinin yolculukta ekmek/bazlamasını tandır gibi bir yerde koyup pişirirken evirip çevirdiği gibi cennet halkı için bir konuk yemeği olmak üzere eliyle evirip çevirir’ buyurdu. Ebu Said el Hudri der ki: Derken Yahudilerden birisi gelip: ‘Ey Ebul Kasım! Rahman olan Allah sana bereket versin! Kıyamet gününde cennetliklerin ağırlanacağı şeyi sana haber vereyim mi?’ dedi. Resulullah, ‘Evet!’ buyurdu. Yahudi, Resulullah’ın buyurduğu gibi, ‘Yer bir ekmek/bazlama gibi olacak’ dedi. Bunun üzerine Resulullah bize baktı, sonra da güldü, öyle ki azı dişleri göründü…” Buhari, Rikak 44.

*

 “Resulullah (vahiy yoluyla) emredilmediği konularda Kitaplılara uygun davranmaktan hoşlanırdı.” Buhari, Menakıb 23, Libas 70; Müslim, Fedail 90.

*

 “İsrailoğulları’ndan aktarma yapmanızda (hadis söylemenizde) sakınca yoktur…” Buhari, Enbiya 128 (3461); Riyazüs Salihin, İlim 5.

 

***

 

Ek: Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Ünlü Kitabı Marifetname’nin
Cinsel İlişki Öğütlerinin Kaynağı

Babil Talmudu, Gittin 70a: Haham Bar Huna dedi ki; yolculuktan dönen bir adam eşiyle ilişkiye girerse çocukları güçsüz olur.

Babil Talmudu, Gittin 70a: Hahamlar öğrettiler ki; tuvaletten gelen bir adam ilişkiye girmeden önce yarım “mil” yürüyecek kadar [yaklaşık on dakika] beklemeli, çünkü tuvalet şeytanı/cini o süre boyunca onunla birliktedir. Eğer ilişkiye girerse, çocukları saralı olur.

Babil Talmudu, Gittin 70a: Üç şey bir adamın vücudunu güçsüz bırakır, ayakta yemek, ayakta içmek ve ayakta ilişkiye girmek.

Babil Talmudu, Nedarim 20a: Ters ilişkiye girenin çocuğu topal olur. “O yer”i öpenin çocuğu dilsiz olur. İlişki sırasında konuşanın çocuğu sağır olur. “O yer”e bakanın çocuğu kör olur.

Bunlar Yahudi kültürünün İslam kültürüne olumsuz etkisine birer örnektir. Müslüman kuşaklar kültür ile Kuran’ın yasasını ayrı tutma bilincini yeniden kazanmalıdırlar. Yalnızca hadis kitaplarını değil, yazıya geçmiş ve geçmemiş bütün varsayımları ve değer yargılarını Kuran’ı ölçü alarak gözden geçirmek durumundayız.

[1] Birkaç örnek: jewishencyclopedia.com, Oral Law maddesi; Britannica Encyclopedia of World Religions, 2006, Judaism maddesi, s.598; Musa ibn Meymun (Moses Maimonides), Mişne Tora (İng. Mishneh Torah), Giriş-12 bölümünden akt. Sergey Dolgopolski, What Is Talmud?, 2009; Arthur Kurzweil, The Torah for Dummies, 2008, s.14. “Yahudi dininin 13 temel ilkesinden biri Tanrı’nın Musa’ya hem yazılı hem de sözlü Tevrat’ı ilettiği ama yalnızca yazılı Tevrat’ı yazdırdığıdır.” Michael Friedlaender, The Jewish Religion, 1921, s.21. Baki Adam’ın Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat kitabında aynı bilgiler aktarılır. Uluslararası dinsel eğitim kurumu Morasha’nın ders kitaplarında Sözlü Tevrat ilkesi aktardığım biçimiyle, ayrıntısıyla anlatılmıştır: http://morashasyllabus.com

[2] Bunları ve benzer iddiaları aishdas.org/student/oral.htm adresinde bulabilir, “Bir inek kurban edin” diyen Musa’ya ineğin rengini sormayı sürdürdüklerine tanık olabilirsiniz. Morasha Syllabus adlı uluslararası Yahudi dinsel eğitim kurumunun sayfasında da bolca örnek bulabilir ve Sünnet kültürüyle karşılaştırabilirsiniz: http://morashasyllabus.com/class/Jewish%20Law%20IV.pdf

[3] http://www.torah.org/learning/basics/primer/torah/oraltorah.html

[4] http://www.chabad.org/library/article_cdo/aid/812102/jewish/What-is-the-Oral-Torah.htm Son erişim tarihi: Ekim 2016

Ayrıca aşağıdaki kurumsal Yahudi kaynaklarında Sözlü Tevrat’tan “Yazılı Tevrat’ın misli/benzeri” (İng. counterpart) olarak söz edildiğine dikkat ediniz ve “Bana Kuran’ın bir misli daha indirildi” hadisiyle karşılaştırınız:

https://www.ou.org/judaism-101/glossary/torah/

http://www.amazon.com/Haketav-Vehakabbalah-Demonstrating-Indivisibility-Commentaries/dp/9657108292 Sayfalara son erişim tarihi: Ekim 2016

[5] Öncekilerin kimler olduğu konusunda bkz: 5:102, 2:67-71, 10:39.

[6] Talmud’un İngilizce metninden yaptığım çevirilerde “rabi” sesleniş sözcüğü yerine “haham” sözcüğünü kullanıyorum. Yahudiler, hahamlarına “rabi” veya “rav” sözcüğüyle sesleniyorlar.

[7] Eski Ahit’in Tevrat dışında kalan ikinci ve üçüncü bölümlerinin adları. İngilizce çeviri metninde bu adlar kullanılmıyor, bunların yerine “Prophets and Hagiographa” sözcükleri geçiyor. Kasıt aynıdır.

[8] Bu savın kanıtları ve daha fazla tartışma için Kuran’daki Dualar ve Konuşmalar Simgeseldir ve Din Nedir yazılarıma bakınız.

[9] Konu hakkında ayrıntılı tartışma için Türkçe Kuran, Türkçe Namaz yazımı okuyabilirsiniz.

[10] Daha fazla kanıt için Kuran’daki Dualar ve Konuşmalar Simgeseldir yazımı okuyunuz.

[11] Yerlerinden kayan kavramların örneklerini Arapça Sözcük Denkliği ve Anlam Kıyımı yazımda verdim.

[12] Ayetlerin birbirini nesih edebilmesi için ise bildiriliş sırasının bilinmesi gerekir ki bu sırayı Kuran metninde bulamıyoruz. İniş sırası veya nüzul sırası veya nüzul sebepleri denen uydurma bilgi de bunu sağlamaya hizmet eder. Bu konuyu Kuran’ın İniş Sırası Yanlış Mı yazımda tartıştım: https://gerceginkitabi.com/2018/04/17/kuranin-inis-sirasi-yanlis-mi/

[13] https://infogalactic.com/info/Misha%27el_bint_Fahd_bin_Mohammed_al_Saud

[14] http://www.infogalactic.com/info/Johanan_ben_Zakai

Hadislerin Yahudi ve Hristiyan Kökeni” üzerine 3 yorum

  1. çok uzun süredir bütün inançları araştırıp semavi dinleri inceleyip evrene bakışımı belirlemeye çalışıyorum .adım yavuz batman kendime yaba’stiyan takma adını koyup yazılarımı yayınlarken evrenin oluşumundaki büyük varoluşa duyduğum saygı ile tabiatın kendini sürdürmesi gerçeğine inanıyorum . beni aydınlatabilecek her bilgi ve bilime ihtiyacım var . paylaşabilenlere ise teşekkür ederim .

Bir Cevap Yazın