“Hz. Muhammed’in Hayatı” – 2

Hz. Muhammed’in Hayatı yazılarının güncellenmiş biçimini .pdf dosyası olarak şuradan indirebilirsiniz: 

hzmh-kapak

***

Bu yazıda piyasada bulunan ve en iyi bilinenlerden biri olan, Salih Suruç’un ödüllü kitabını hızlıca inceleyip Kuran’la karşılaştıracağım. Kitabın adı ilginç: “Kainatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı”. Efendi, Arapça rabbin Türkçesi. Bu tamlamanın Arapçası “Kainatın Rabbi” oluyor ki kitabı yazan, yayınlayan ve ödüle değer bulanların Tanrı ve Kuran bilinçleriyle ilgili ciddi ipuçları içeriyor.

Not: Yazıyı baskıya hazır .pdf biçiminde de indirebilirsiniz: hz.muhammedin hayati

ödül

Birinci cilt 98. sayfadan başlıyoruz. Muhammed daha bebekken mucizeleri başlıyor. Kuran Muhammed’in mucizesi olmadığını söyleyedursun. Kehanet gücüne sahip olan yalızca hükümdar değil. Yörenin Yahudileri de çocuğun büyüyünce hoşlanmayacakları işler yapacağını biliyorlar.

c1s98

Her nasıl oluyorsa Muhammed yetişkinliğe erişene dek çevresinde kimseden özel olduğu bilgisini duymuyor. Tersine, elçilik görevini üstlenene dek sıradan bir insan olduğunu söylüyor bize Kuran:

De ki: “Allah dileseydi, onu size okumazdım ve onu size bildirmezdi. Ondan önce bir ömür boyunca aranızda yaşadım. Yine de aklınızı kullanmayacak mısınız?” Yunus 10:16

Rahip Bahira, hadis kitaplarının önemli kişiliklerinden. Kabulahbar gibi onun da Yahudi olduğu siyerciler ve hadisçilerce biliniyor. Çocuk Muhammed’in mucizeleri sürüyor. Araplar herhalde aptal olduklarından çocuğun üzerinde sabit duran bulutu fark etmiyorlar! Onu fark etmek üstün gözlem yeteneği olan bir Yahudiye düşüyor. İlerleyen sayfalarda durum ilginçleşecek gibi:

c1s112

Kuran’ın elçisinin “kutsal” taşlarla işi olmadığını biliyoruz:

Ey inanca çağırılanlar! Şarap, kumar, tapıncak yapılmış taşlar ve fal yoluyla gelecek aramak, şeytan işi birer pisliktir. Artık, bundan kaçının; böylece, belki kurtuluşa erişirsiniz. Maide 5:90

Buna karşılık siyerin elçisi kutsal Kara Taş’ı Kabe’de hak ettiği yere koyup kutsamayı sürdürüyor:

c1s146

Zamanın Hicaz’ı kahinden geçilmiyor. Peygamber de bundan fazlasıyla payını alıyor doğal olarak:

c1s300

Bakalım Kuran bu konuda ne diyor:

De ki: “Allah’ın kaynaklarının benim yanımda olduğunu söylemiyorum. Gizli gerçekleri de bilmiyorum. Kuşkusuz, bir melek olduğumu da söylemiyorum. Ben, yalnızca bana bildirilene bağlı kalırım!”… Enam 6:50

De ki: “Allah dilemedikçe, kendime bile, ne bir yarar ne de bir yitim verme gücüm yok. Gizli gerçekleri bilseydim, iyi şeyleri çoğaltırdım; başıma bir kötülük de gelmezdi… Araf 7:188

Yine de yüz çevirirlerse, şunu söyle: “Tümünüze eşit olarak duyurdum. Size sözü verilen, yakın mı; yoksa uzak mı bilmiyorum.” Enbiya 21:109

Öyleyse hatırlat! Efendinin nimeti sayesinde, ne bir kahinsin ne de bir deli! Tur 52:29

Bir kahinin sözü de değildir; ne denli az düşünüyorsunuz? Hakka 69:42

Siyerin peygamberi, savaş esirleriyle ilgili verdiği karardan münafık (ikiyüzlü) olduğunu bildiği kişinin ricasıyla dönüyor:

c1s546

Kuran’ın peygamberi ise ikiyüzlülere göz açtırmıyor:

Ey peygamber! Allah’a yönelik sorumluluk bilinci taşı; nankörlük edenlere ve ikiyüzlülere uyma… Ahzab 33:1

Ey peygamber! Nankörlük edenlerle ve ikiyüzlülerle savaşım yap ve onlara katı davran. Tevbe 9:73

Ey peygamber! Nankörlük edenlerle ve ikiyüzlülerle savaşım yap ve onlara katı davran. Tahrim 66:9

O ikiyüzlüleri görmedin mi? … Onların yüreklerine, Allah’tan korktuklarından daha çok korku veriyorsunuz. Haşr 59:11-13

Siyerin peygamberinin Abdullah bin Übey’e pek korku verdiği söylenemez, değil mi? İkinci cilde geçiyoruz. Siyerin Hz. Muhammed’inin haftalarca beddua etmek gibi bir alışkanlığı var. Sık sık görüştüğü haham ve rahiplerden edindiği bir şey olmalı:

c2s23

Kuran’a göre dua böyle bir şey değil. Var gücüyle çalışmak ve güç yetiremeyeceklerini de Allah’a bırakmak gerekiyor:

“Allah’a niye güvenmeyelim? Bizi, doğru yola eriştirmiştir. Bize yaptığınız ezinçlere karşı kesinlikle dirençli olacağız. Kuşkusu olmayanlar, artık Allah’a güvensinler!” İbrahim 14:12

Gevşemeyin ve üzülmeyin. Üstün olan sizsiniz; eğer inanıyorsanız. Ali İmran 3:139

Öyleyse boş kaldığında yeni bir işle uğraş! İnşirah 94:7

Yoksa Allah, aranızdan çaba gösterenleri belirlemeden ve dirençli olanları belirlemeden, cennete girebileceğinizi mi sandınız? Ali İmran 3:142

Nankörlük edenlere ve ikiyüzlülere uyma. Onların incitmelerine aldırış etme ve yalnızca Allah’a güven. Ahzab 33:48

Bir Kuran bağlısının nefretini beslemesinin kimseye yararı olamaz. Beddua olarak yorumlanabilecek söylemler ancak kişilerin yüzüne okunursa yararlı:

Sana gelen bilgiden sonra, onun hakkında, artık kim seninle tartışırsa, şunu söyle: “Gelin; oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, bizleri ve sizleri çağıralım. Sonra, Allah’ın lanetinin, yalancıların üzerine olması için lanetleşelim!” Ali İmran 3:61

Artık, acı bir cezayı onlara bildir. İnşikak 84:24

Allah’ın ayetlerini inkar edenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlar arasında adaletle buyruk verenleri öldürenler; artık, acı bir cezayı onlara bildir. Ali İmran 3:21

Allah’ın ayetlerinin kendisine okunduğunu duyduktan sonra, onları duymamış gibi, büyüklük taslayarak direnir. Artık, acı bir cezayı ona bildir. Casiye 45:8

Çocukken başlayan mucizeler son hızla sürüyor:

c2s37

c2s40

c2s62

Yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, gücün yetiyorsa, yeryüzünün dibinde bir delik veya gökte bir merdiven arayarak onlara bir mucize getir. Oysa Allah dileseydi, onların tümünü doğru yola eriştirirdi. Artık, sakın bilisizler arasında olma. Enam 6:35

Onlara bir mucize gösterilmiş olsaydı, ona gerçekten inanacaklarına ilişkin, tüm güçleriyle, Allah’ın üzerine yemin ediyorlar. De ki: “Mucizeler, ancak Allah’ın katındandır!” Gelse de inanmayacaklarının ayırdında değil misiniz? Enam 6:109

Dediler ki: “Bize yeryüzünden bir kaynak fışkırtmadıkça sana inanmayız!” Veya “Hurmalar ve üzümlerle dolu bir bahçen olmalı ve arasından çağıldayan ırmaklar akıtmalısın!” Veya “Öne sürdüğün gibi üzerimize parçalar biçiminde gökyüzünü düşürmelisin!” Veya “Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmelisin!” Veya “Altından yapılmış bir evin olmalı!” Veya “Gökyüzüne yükselmelisin; okuyacağımız bir kitap indirmedikçe yükselmene de inanmayız!” De ki: “Benim efendim tüm yakıştırmalardan ayrıktır. Ben, elçi olan bir insanoğlundan başka bir şey miyim?” İsra 17:90-93

Siyerin elçisi okuma-yazma bilmiyor, kendisine altı yüz sayfalık bir kitap indirilmesine karşın öğrenme gereği de duymuyor, çok geniş bir insan. Hizmetçisi ise 15 günde İbraniceyi abecesiyle birlikte, 17 günde Süryaniceyi abecesiyle birlikte öğrenebiliyor:

c2s52

Her nasılsa çevresindekiler cin gibi Zeyd’i bırakıp bu cahil adamın sözünü dinliyorlar. Bakalım siyercilerin okuma yazma bilmemek anlamı yakıştırdıkları “ümmi” sözcüğünü Kuran tanımlamış mı:

Üstelik onlardan bir bölümü, ümmilerdir. Kuruntu ve uydurmalar dışında Kitap’ı bilmezler, yalnızca yakıştırıyorlar. Bakara 2:78

Seninle tartışırlarsa, şunu söyle: “Ben, beni izleyenlerle birlikte tüm benliğimi Allah’a teslim ettim!” Kitap verilenlere ve ümmilere sor: “Siz de teslim oldunuz mu?” Teslim olurlarsa doğru yolu bulmuşlardır. Ali İmran 3:20

Oysa kitap halkından öyleleri vardır ki, sorumluluğuna tartılar dolusu bıraksan, sana geri verir. Öyleleri de vardır ki, sorumluluğuna bir altın bıraksan tepesinde dikilmedikçe sana geri vermez. “Ümmiler için, üzerimizde yükümlülük yoktur!” dedikleri için böyle yaparlar. … Ali İmran 3:75

Ali Rıza Safa’nın çevirisinde ümmi sözcüğünün geçtiği yerleri Arapça olarak bıraktım. X koysaydım da olurdu. Çünkü ümmi sözcüğünün kitapsız, kitap ulaşmamış demek olduğu açıktır. Muhammed, öğretme sorumluluğunu yüklendiği kitabı hatasız ve kendisine bildirilen sırayla derleyecek kadar okuyup yazabilmektedir:

… Yemin olsun kaleme ve satır satır yazdıklarına! Efendinin nimeti sayesinde sen delirmiş değilsin. Kalem 68:1-2

Kitap’ı kimin derleyip yazdığının bilgisi de siyer kitaplarında değil, Kitap’ın kendisinde var:

Nankörlük edenler şöyle dediler: “Kuran, tüm olarak bir defada ona indirilmeliydi, öyle değil mi?” Senin yüreğini güçlendirmek için böyle yaptık. Ve onu belirlenmiş bir düzen içinde okuduk. Furkan 25:32

Onu aceleye getirerek dilini oynatıp durma. Kuşkusuz, onu toplamak ve okutmak bize özgüdür. Kıyamet 75:16-17

Siyer “bilimi” dört yandan açık veriyor. Herakliyus Süleyman’ın mektubuna besmeleyle başladığını nereden bilebilir? Bu bilgi Eski Ahit’te de, Yeni Ahit’te de yok:

c2s211

Ayrıca küçük bir not; burada aktarılan metin Muhammed Hamidullah’ın “Hz. Peygamber’in Altı Mektubu” kitabında deşifresini yaptığı metinden farklı. Hamidullah’ın kitabına konu olan metnin orijinalliği tartışmalı ancak Herakliyus’a yazılan mektup olma iddiasında olan başka bir metin de yok.

c2s350

c2s352

Yukarıda göreceğiniz türden öyküler siyer kitaplarında bolca geçiyor. Mucizevi olmasının yanında insana şu soruyu sorduruyor: “Bunca insan Peygamber’in kehanetleri ve mucizeleri nedeniyle mi Müslüman olmayı seçti? Peki, bu öyküde Kuran’ı nereye koyacağız? Böyle böyle Müslüman olunuyorsa, hiçbir mucizeye tanık olmayanların Müslüman olması nasıl beklenir?”

Kuran’ı okumadıkları artık belli olan kişilerin yaptıkları hataların en basit olanlarından biri:

c2s364

Kuran’a göre Kabe’de bulunan tanrı heykelleri Muhammed’den binlerce yıl önce, İbrahim’in zamanındadır (bkz. 21:52-63, 37:91-96). Muhammed’in zamanında gelindiğinde bu heykeller isimlere indirgenmiştir:

Lat ve Uzza’yı görüyor musunuz? Ve diğerini; üçüncüsü Menat’ı? Erkekler sizin de dişiler onun mu? İşte bu, alçakça bir paylaşım! Bunlar, sizin ve atalarınızın uydurduğu isimlerden başka bir şey değildir. Allah, onlar hakkında hiçbir kanıt indirmemiştir. Yalnızca sanıya ve benliklerinin isteklerine uyuyorlar. … Necm 53:19-23

Yahudilerin kutsal kitabı Talmud’u ve Yahudi ilmihallerini okuyunca hahamların tanrıları simgeleyen heykel ve biçimlerden rahatsızlık duyduklarını görürüz (bkz. Israel Shahak, Yahudi Tarihi Yahudi Dini, V. bölüm). Hatta bugün bile Yahudilerin haça büyük bir alerji duydukları Batı’da bilinen bir gerçektir. Buna karşılık kavramsal, soyut putlara karşı aynı kertede duyarlı değildirler. Şimdi yukarıya, cilt II sayfa 52’ye geri dönelim. Ne diyordu siyerin Muhammed’i: “Yazılarımı, Yahudilerin değiştirmeyeceklerinden emin değilim.” Hayır, her Müslüman Yahudilerin Kuran’ı değiştir(e)mediklerinden emindir. Onun yerine hadis ve siyer yazmış olabilirler mi? Rahip Bahira, Kabulahbar gibi kişilerin bu kitaplarda bulunması bizi hiç kuşkulandırmıyor mu? Yahudilerin beyin tırmalayan bilmecelerine, espri ve kinaye anlayışlarına kulak dolgunluğu olanlar burada atılan imzayı görmüşlerdir. Peygamber’e söyletilen “Yazılarımı değiştirmeyeceklerinden emin değilim” cümlesi, bıyık altından gülen bir hahamın bu öyküye kendi imzasını atmasından başka bir şey değildir. Bir başka öyküde Muhammed’e put nesnelerini kırdıran hahamlar, bu öyküde, kitabı okuyacak olan hahamlara göz kırpan bir selam çakmıştır. Dinini Kuran’dan öğrenmemeyi seçen ve/veya başka dinleri öğrenme gereği duymayan Müslümanlar bu inceliği görememekteler. Yazdıklarının değiştirilmesinden gerçekten korkan ve meslek sahibi olan bir elçi, niteliksiz işçi olan hizmetçisinin birkaç günde öğrenebildiği okuma yazmayı çoktan öğrenmiş olurdu.

Gelelim siyer peygamberinin son günlerine. Peygamber her nasılsa kendisinden önceki elçilerin Kuran’da bildirilmeyen özelliklerini bilmektedir:

c2s536

Musa’ya o buyruğu verdiğimizde, sen batı yamacında değildin, tanık olanlar arasında da değildin. Kasas 28:44

İşte bunlar, sana bildirdiğimiz gizli gerçeklerin haberlerindendir. Oysa onlar [Yusuf’a] dalavere çevirmek için topluca sözleştiklerinde, sen yanlarında değildin. Yusuf 12:102

Elçilerin haberlerinden, senin yüreğini güçlendirecek her şeyi sana anlatıyoruz. Çünkü gerçek, sana bunda gelmiştir; inananlara öğüt ve öğreti olarak. Hud 11:120

Siyer peygamberi Allah’ın meleklerine buyruk veriyor:

c2s546

Kuran’da meleklerin hangi koşullarda iş gördüğü, ölüm anının ve kararının kimin elinde olduğu açıktır:

Bize yakıştırarak sözler uydurmuş olsaydı… şah damarını kesinlikle keserdik. Hakka 69:44-46

Muhammed, bir elçiden başkası değildir. Ondan önce de elçiler gelip geçmiştir. Şimdi o ölürse veya öldürülürse, topuklarınızın üzerinde geriye döneceksiniz, öyle mi? … Ali İmran 3:144

“Suçlarınızı bağışlasın ve belirlediği bir zamana dek size süre tanısın. Kuşkusuz, Allah’ın belirlediği zaman geldiğinde ertelenmez; keşke bilseydiniz!” Nuh 71:4

Görüldüğü gibi Kuran’a göre böyle bir olay yaşanmış olamaz. Ancak hadis kitaplarına ve bunların birincil kaynağı olan Yahudi kutsal kitaplarına göre olayın benzeri Musa’nın başından geçmiştir:

“Ölüm meleği Musa’ya gönderildi. Yanına vardığında Musa ona bir tokat attı ve gözünü çıkardı. Bunun üzerine rabbine geri döndü ve ‘Beni ölümü istemeyen birisine göndermişsin’ diyerek yakındı. Allah çıkan gözünü ona geri verdi ve ‘Yine git ve elini bir öküzün sırtına koymasını söyle, elinin altındaki her kıl için ona bir yıllık ömür verildi’ dedi.” Buhari, Cenaiz 69, Enbiya 31; Müslim, Fedail 157, 158; Nesai, Cenaiz 121; Ahmet bin Hanbel II, 269, 315, 351, 533.

Rab yolda, bir konaklama yerinde Musa’yla karşılaştı, onu öldürmek istedi. O anda Sippora [Musa’nın karısı] keskin bir taş alıp oğlunu sünnet etti, derisini onun ayaklarına dokundurdu. ‘Gerçekten sen bana kanlı güveysin’ dedi. Böylece Rab Musa’yı esirgedi. Eski Ahit, Çıkış 4:24-26

Bu arada hadislerde geçen Azrail adının Kuran’da geçmediğini ve Yahudi kitaplarından alıntılanan İbranice bir sözcük olduğunu anımsatayım.

Birinci yazıda Muhammed’in yaşamını anlatma iddiasındaki kitapların Kuran’la ve Yahudilerin mitolojik kitaplarıyla karşılaştırılması işini birilerinin yapması gerektiğini yazmıştım. Benim bunu yapacak zamanım ve kaynağım yok. Düşününce, belki buna gerek de yok. Her şey ortada. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlama olasılığı olan zihinler için bu kadar emek ve zamanın fazlasıyla yeterli olacağını düşünüyor ve konuyu kapatıyorum.

“Hz. Muhammed’in Hayatı” – 2” üzerine bir yorum

  1. […] Hz. Muhammed’in Hayatı yazımda açıkladığım üzere, Kuran aslında Muhammed Peygamber’in yaşadığı durumlar hakkında yeterince bilgi verir. Kuran’ın üzerine siyer kitaplarını eklemeye gerek kalmaz. Tersine, siyer kitaplarının tarihselci yaklaşımı sonucu Kuran’a bütünüyle karşıt öyküler ortaya çıkmıştır. Hangi mezhebin olursa olsun, herhangi bir siyer kitabıyla Kuran’ı karşılaştırmaya başlar başlamaz aradaki uyumsuzluk benim verdiğim örnekte olduğu gibi ortaya çıkacaktır. Sorun, gelenekçi öğretinin at gözlüklerinden kendini kurtararak Kuran’ı anlamaya çalışmamaktan kaynaklanır. Muhammed adının dört ayette geçiyor olması, gelenekselci gözlükle okuyanları Muhammed’den yalnızca dört ayette söz edildiği yanılgısına götürür. Oysa Kuran’ın bütün buyruklarına uymuş olması gerektiği için bütün buyruk ayetlerini yerine getirmiş olduğu bilgisi, inkarcıların eleştirilen davranışlarından uzak durduğu bilgisi de bize sunulur. Hata yaptığında Kuran onu uyardığı için yaptığı hataları da biliriz: […]

Bir Cevap Yazın