Yazar: Aslı
YURT
Bir yurtta kalıyorum. Öğrencisi var, çalışanı var. Benim gibi hem çalışanı hem de memurluk sınavına hazırlananı da var. Bir oda var, iki kuzen birlikte kalıyor ve sınava hazırlanıyorlar. Çok gürültü yapıyorlar, kapıları çok sert kapatıyorlar. Gece gündüz farketmeksizin. Bu durumdan çok rahatsız olduğumu benim de ders çalıştığımı, dikkatimin dağıldığını, hakkıma girdiklerini söyleyip dikkat etmelerini istedim. ”Tamam abla, kusura bakma, dikkatli oluruz” dediler. Sınav zamanı geldi geçti, bunlar tekrar gürültü yapmaya, kapıları çarpmaya başladılar. Bir, iki yine uyardım dinlemediler. Ve benim haksız olduğumu söylemeye başladılar. Öğrendim ki iş bulmuşlar ama işlemler uzun sürdüğü için bir kaç ay daha yurtta kalacaklar. Bir gün yine kapıyı çok sesli bir şekilde kapattılar. Kalktım kapılarını açtım ve “inşallah gittiğiniz yerde huzurunuz olmaz, inşallah en kötü yere giderseniz, Allah belanızı versin” dedim. Odama geçtim. Yurttan gitmelerine kadar kapılar sessizce açılıp kapandı. Bedduam işe yaramıştı. İlkinde sınavları kötü geçer korkusuyla, ikincisinde de Allah benim sözümle onlara bela verir korkusuyla sessiz olmuşlardı. Ne garip. Allah onları görmüyor muydu, yaptığı yanlışları bilmiyor muydu? Allah onlar için neydi?
ŞEFLİK
Bir dönem şantiye şefliği yaptım. Şefliği yaptığınız süre içinde sigortalı herhangi bir işte çalışamıyorsunuz ve küçük projelerde ücret de fazla olmuyor. Bunun için de projelerin kısa sürede bitmiş olması daha uygun oluyor. Kısa süreceğiyle ilgili güvenceyi patrondan aldıktan sonra imzayı attım. Ama söz verdiği gibi olmadı ve iş bir yıl geçmesine rağmen bitmedi. Kendisiyle konuşup işin uzadığını bu durumun beni mağdur ettiğini, projelerden istifa etmek zorunda kalacağımı söyledim. O da “şu gün gel, halledelim” dedi. Söylediği gün yanına gideceğimi haber vermek için aradığımda şehir dışında olduğunu bir hafta sonra işimi halledeceğini söyledi, yine tamam dedim. Bir hafta geçti yanına gittim. Bu sefer de evrakların belediyede kaldığını bahane edip “öbür gün gel, seninle notere ben de geleceğim, işini halledeceğiz” dedi. Gün geldi yanına gittim. Baktım yine oyalıyor, konuşması bitince dedim ki, “söylediklerinizin hiç bir anlamı yok”. Kararlı olduğumu görünce tamam “o zaman şefliklerin parasını geri ver, istifanı et”, dedi. Kalktım, “işimi ben hallederim, siz gelmeyin” dedim. “Ama size hakkımı asla helal etmiyorum”. O öfkeli adamdan eser kalmadı. Özür diledi. “Beni yanlış anladın” yaptı. Sonra notere gittik. Değil şeflik paralarını geri almak noter masraflarını bile ödedi. Allah, hakkımı helal etmeyeceğimi söyledim diye mi kesecekti cezasını? Ben hiçbir şey söylemeseydim Allah durumu fark etmeyecek miydi, onu görmüyor muydu? Yaptığının yanlış olduğunu biliyordu da Allah’ın o an (haşa) uyuduğunu mu sanıyordu? Ben mi uyandırmıştım?