Yazan: Ayetsel.org
Geçen hafta Berat Kandili gecesinde dostlarımla beraber camiye gittim. Aşağı yukarı iki saat kadar içeride kaldık. Cami görevlisi ve yanında getirdiği iki ufak çocuk ezberden Kuran okudular. Devamında namaz kılındı ve görevli günün önemine ilişkin bir konuşma yaptıktan sonra dua edip geceyi sonlandırdı. Çıktığımızda dostlarımdan biri “yahu, ne güzel makamdan okudular ya!” diye Kuran okuyanların okuyuşunu övdü. Bir diğeri ise “ikincinin sesi çok güzel değil miydi ya?” diyerek hoşnutluğunu belirtip bir de oradakilerden onay alıp içini rahatlattı. O an aklıma önceden okuduğum bir cümle geldi: “Okuyan okuduğunu anlamıyor, dinleyen dinlediğini anlamıyor. Geriye ne kalıyor? Hafızın sesi güzel mi?”
Yapılanların işlevselliği önemsenmediğinde geriye sadece dış görünümünün kusursuzluğu kalıyor. Oysa belki de tersi olması gerekirdi. Bugün “din” adı altında yaptığımız şeylere bir bakalım. Hemen hepsinde inanılmaz bir şekle dikkat etme durumu var. Örneğin “secde”ye gittiğinizde insanların en çok önemsediği şey ayak parmaklarınızın yerden kesilip kesilmediği. “Abdest” aldığınızda en çok dikkat ettikleri şey yüzüğünüzün altına da su girip girmediği. Oysa, anlamak için soruyorum, ayak parmaklarınızın yerden kesilmesi veya yüzüğünüzün altının da ıslanması ile sizin daha iyi, daha ahlaklı, Allah’ın hoşnut olacağı bir insan olmanız arasında ne gibi bir ilişki var?
Aradan koca bir hafta geçti, geriye dönüp bakıyorum da, o gece orada olan dostlarımın hayatında ne değişti? O gece, cami görevlisini ve yanındakileri dinleyen insanların hayatlarında ne değişti? Sorumluluk hisleri mi arttı? “Borcumuzu ödedik” deyip çıkıp gittiler. Özel olduğu iddia edilen her günde, hatta gün içerisinde camiye gidildiğinde de böyle olmuyor mu?