Kitap Eleştirisi : Bana Allah Yeter – Uğur Koşar

Ne yazık ki kavramlar, sözcükler dahil her şey kirleniyor. Allah’ın adını kullanarak doğruyu yanlışa katan, zihinleri kirleten bir kitap bana allah de yeterçok satanlar listesine girebiliyor.

Tasavvufun Kuran’ın mesajından ne denli uzak olduğunu anlatmak için ayrıca bir kitap yazmak gerekir. Şiirsel anlatımın yararları vardır. Ancak şiirler yolunu kaybetmiş insanlara yol göstermek, yaşamına anlam vermekte zorlanan kişilere kılavuzluk etmek için

yararsızdır. Tasavvuf büyüklerinin dillere destan şiirlerinin Kuran’a aykırılıklarını belgelemeye kalksak cilt cilt kitap yazmamız gerekir.

Ben kitabın mesajını almış biri olarak şunu söylemekle yetineyim: En başta Allah’ın ne olduğu Kuran’da açıklanır. İnanana yalnızca Allah’ın yetmesinin ne demek olduğu da Kuran’da açıklanır. Ve bu kitapta anlatılanla ilgisi yoktur. Allah’ın yardımını isteyen işe süpermarket tasavvufçularının abur cubur kitaplarından değil, Kuran’dan başlamalıdır.

Gerçek uyarıcıların ücret istemeyeceğini de belirtip kısa keseyim (6:21,90, 10:72, 11:51, 12:104, 25:57, 26:109,127,145,164,180, 34:47, 38:86, 42:23).

Kitap Eleştirisi : Allah De Ötesini Bırak – Uğur Koşar

Önce şunu bir kenara koyalım: Allah’ın ne olduğunu Kuran anlatır. Müslüman okura Allah’ı anlatma iddiasında olan yazarın Kuran’ı yorumlamanın ötesinde ve berisinde kaynağı olamaz. Yazar Kuran’ın mesajını bildirip Gelenek İslamı’nın (atalar dininin) ataletinden kurtaracağı yerde Geleneksel Hristiyanlığa (bir başka atalar dini çeşitlemesi) çeviren, okuyucuyu koyunlaşmaya yöneltiyor. Aslında bildiğimiz kurumsal, kilise Hristiyanlığını vaaz ediyor.allah de ötesini bırak

Günümüz yaşamının karmaşıklığı ve kirliliğinin bilincine varıp iyiyi kötüden ayırabilen, kendine güvenen, doğru bildiğinin ardından koşan aydın bireyler (Tektanrıcılar) yerine bu karmaşıklıktan korkup kaçıp kabuğuna çekilen, teselliyi göz(ünü) yummakta arayan ezik, boynu eğik, edilgen bireyler istiyor. Dua kavramına verilen geleneksel (ve yanlış) anlam olan “elini açmak ve gerisini koyuvermek” anlayışını yıkacağı yerde daha da güçlendiriyor, yarayı nasırlaştırıyor. Oysa Kuran’a göre dua/çağrı çalışmak demektir.

Müslüman üretken ve etkin olmalıdır, edilgen değil.Müslüman ensesine tokadı yiyip zalimi Allah’a havale edemez, yeryüzünde etkisiz eleman olamaz. Tasavvuf değimiz şey Yahudilik, Budizm gibi boş inanışların etkisi altında kalıp çarpılmış, tanınmaz hale gelmiş bir İslam anlayışıdır. En azından yaygın olan tanıtılan ve propagandası yapılan tasavvuf budur.

Kuran’ı önyargıların ve koşullandırmaların etkisinden kurtularak okuduğunuz zaman bu tür kitapların ve öğretilerin Kuran’a ters olduğunu görürüz. Yine de haksızlık etmeyeyim, klasik tasavvuf yapıtları ufuk açıcı da olabilir. Ancak korkarım bunun için ciddi emek ve zaman harcamak gerekiyor. Plajda güneşlenirken okunabilecek süpermarket kitaplarıyla tasavvufçuların kafasına girebilmek boş bir düş.

Yaşamınıza anlam vermekte veya parçalardan bütüne gitmekte güçlük çekiyorsanız sizin başucu kitabınız Kuran’dır. Pop-tasavvuf kitapları değil.

Akılcı, gerçek din ile gelenek dini arasındaki farklar

İşte herkese kendini gözden geçirmesi için bir düşünme alıştırması. Hangisine yakınsın, gelenekten sıyrılabildin mi, “şimdi”nin ve “burada”nın ötesine geçebildin mi? Yaşamın anlamına yani dine kültürler ve zamanlar üstü, değişmez ve nesnel bakış açısını edinebildin mi?

  • Gelenek dini, karşılığın yalnızca ölüm ötesinde olduğunu söyler. Gerçek, yani akılcı dinde karşılık hem bu dünyadadır hem ölüm ötesinde. Bu dünyadaki karşılığa tanık olunur, ölüm ötesindeki karşılık bilgelik düzeyine göre umulur, sezilir veya bilinir.
  • Gelenek dini bilmediğin kanıtsız şeylerin ardından gitmeni ister. Gerçek din yalnızca aklına yatanı kabul etmeni söyler. Gelenek dininin çoğu sanıdır, azı bilgidir. Gerçek dinde sanı sürekli denetim altındadır. Sanının yerini sezgi, sezginin yerini eleştirel düşünce almalıdır.
  • Gelenek dininde biçim her şeyin önündedir. Gerçek dinde biçime değil içeriğe, kabuğa değil öze bakılır. Aynı öz çok başka biçimlerde kendini gösterir. Her çiçek başka açar. Gelenek törene önem verir. Gerçek din ise anlama, amaca, niyete, arınmaya…
  • Gelenek dini olayları alın yazısına, doğaüstüne bağlar. Neden sonuç ilişkisi kurmadığı için gelenekçi bakış kadercilik gibi gerçekdışı inanışlar uydurmuştur. Özgür irade ve sorumluluk arasında bir bağ kurmaz. Gerçek din sürekli neden-sonuç ilişkisi arar. Bu ilişki bu evrenin iş ve oluşları için de, ölüm ötesi yaşam için de geçerlidir.
  • Gelenekçi din yaşamı iki parçaya ayırıp dinle ilgili parçada aklı kökünden reddeder, yerini içi boş inançla doldurmaya çalışır. Gerçek dinde, aklın güç yetiremediği noktada tevekkül denen güvene başvurulur.
  • Gelenek dini madde ve anlam dünyalarını ayrı görür. Gerçek din evreni tek görerek Kitap’taki ve yaşamdaki işaretleri “bu dünya ile ilgili olanlar ve ötekiler” veya “inananlara gelenler ve inkarcılara gelenler” diye ayırmaz.
  • Gelenek dinini izleyenler, birilerinin öznel doğrularına “içtihat” deyip sorgulamaktan vazgeçerler. Gerçek dini izleyenler ise öznelliğin herkese ait olduğunu bilirler ve Tanrı’dan başka her özneyi sorgularlar.
  • Gelenek dinini izleyenler gerçeğe değil yaygın olana tutsak olmayı seçerler. Gerçek dini izleyenler yaygın olanı sorgularlar, gerçekle özgürleşirler.
  • Gelenekçiler durumlarından memnundurlar ve umutsuzdurlar. Gerçek dini benimsemiş olanlar durumlarından değil, ancak sağladıkları iyileşmeden memnun olabilirler. Hep daha iyisine yönelirler ve umutludurlar.
  • Gelenek dinini izleyenler Kuran’ı okudukça kendi toplumlarına, kültürlerine, tarihlerine, kimliklerine yabancılaşırlar. Gerçek dini izleyenler Kuran’ı okurlarsa yurtseverlikleri artar.
  • Gelenek dini gerektiğinde zorlama ve dayatmalarla korunması gereken kırılgan bir öğretidir. Gerçek dinin kimsenin korumasına gereksinimi yoktur. Çünkü varlığı hiç bir simgeye, giysiye, yapıya bağlı değildir.
  • Gelenek dini koşulları var eden yasalara değil koşulların kendisine teslim olmayı öğütler. Gerçek din geçici ve değişken koşullara değil evrensel yasalara, bir başka deyişle bu yasaları var edene teslim olmayı öğütler. Gelenekçi din için koşullarda çözülemez bir sır, bir bilgelik vardır. Gerçek din için koşullar yalnızca birer veridir.
  • Gelenek dininde yalnızca o dine özgü simgesellik ve terimlerle tanımlanabilecek dindarlık kavramı vardır. Gerçek dinde bu kavramın yerini onur, dürüstlük, iyilik, iyilikbilirlik gibi tanımı yer ve zamanla değişmeyen evrensel erdemler almıştır.
  • Gelenek dininde varlık, yaşam ile ölüm ötesi, madde evreni ile ruh evreni biçiminde ikiye ayrılmıştır. Gerçek dinde yaşam ve ölüm sonrası yaşam, madde evreni ve anlam evreni tek bir bütündür.