Savcı Eyyüp Akbulut

Viranşehir savcısı Eyyüp Akbulut Kovid önlemlerinin yasadışılığıyla ilgili görevi gereği soruşturma başlattığını duyuran bir videoyu internette paylaştıktan sonra açığa alındı. Videoyu kısa bir aramayla bulabilirsiniz. Bağlantı vermiyorum, arar izlersiniz. Zaten Youtube, gerçeklerin söylendiği bu tür içeriği yüklendikçe siliyor.

Bu savcı pek çok kişinin gerçek rengini göstermesini sağlayacak bir turnusol kağıdıdır. Covid-19 insan yapımı bir tuzaktır. Bununla birlikte bir fitnedir. Fitne, maden potasının Arapçasıdır. İçimizdeki altınları cüruftan ayırıyor.

Kitabı başka yeriyle değil de aklıyla ve yüreğiyle okuyanlar bu konuda ne dediğini biliyorlar. Öbürleri ise bu kitabın eskilerin efsaneleri olduğunu ve bugünle ilgili bir şey söylemediğini öne sürüyorlar. Dikkat edin, bunu öne sürenler arasında “biz Müslümanız” diyenler de var!

Savcının videosunu haber yapan bir haber sitesindeki okuyucu yorumlarından ikisini aşağıya alıntılıyorum. İnternet ortamları bunlara benzer sayısız yorumla dolup taşıyor. Elimde Kuran, bu yorumları değerlendireceğim.

“Muhtemelen savcılıktan sıkılmıştır. İdealleri uğruna avukatlık yapacaktır. Basit bir istifa ses getirmeyecektir. Böyle bir çıkışla gündem olup meşhur olacaktır. Bu arada söyledikleri de doğru değildir demiyorum.”

“Yürekli savcı dediğiniz arkadaşın ilçedeki namına ve kimlerle iş tuttuğuna bir bakın bakalım. Hakkındaki soruşturmanın konuşmadan değil çok daha başka konulardan olduğunu göreceksiniz. Adam ön almak için böyle bir video atıp mağdura yatmış sadece.”

İnkarcılar elçileri hiç zaman çürütmemişlerdir. Çağrının içeriğini eleştirememiş, yalnızca tartışmaktan kaçmış veya saldırmış, böylece sözün doğruluğunu dolaylı olarak onaylamışlardır.

İnkarcılar temiz insanları da kendileri gibi sanma eğiliminde olurlar. İçtenlikle, Allah için çalışan veya çağıran kişileri art niyetle, gizli gündemle, daha geniş bir hareketin veya örgütün üyesi olmakla suçlarlar. Çünkü kendi davranış örüntüleri böyledir.

Dediler ki: “Atalarımızı üzerinde bulduğumuzdan bizi çevirmek ve bu topraklarda büyüklüğü elinize geçirmek için mi geldiniz? İkinize de inanmıyoruz!” 10:78

“İşte bu ikisi kesinlikle büyücü olmalı! Büyüleriyle sizi toprağınızdan çıkarmak ve örnek yaşamınızı yıkmak istiyorlar!” dediler. 20:63

Toplumu arasındaki nankörlerin ileri gelenleri, şöyle dediler: “Sizin gibi bir insanoğlundan başkası değil bu; size üstünlük sağlamak istiyor… 23:24

“Sizi büyüsüyle toprağınızdan çıkarmak istiyor; bu durumda ne öneriyorsunuz?” Dediler ki: “Onu ve kardeşini oyala; yörelere de toplayıcılar gönder! Bilgili büyücülerin tümünü getirsinler!” 26:35-37

“Size izin vermeden ona inandınız öyle mi?” dedi; “Aslında, o büyücülüğü size öğreten ustanız olmalı… 26:49

Ve şöyle diyecekler: “Nasıl oluyor da kötüler arasında saydığımız adamları burada [ateşte] görmüyoruz?” 38:62

Ve [Musa’ya] dediler ki: “Ey BÜYÜCÜ! Sana verdiği söze dayanarak bizim için efendine yakarışta bulun. 43:49

İnkarcıların elçilerden mucize istemeleri de çağrının içeriğine karşı hiç bir kanıtları olmadığını gösterir. Mucize istemeleri aslında “bize güç yetirebiliyorsan sana uyacağız” anlamına gelir. İnkarcılar neyin iyi neyin kötü olduğuna güç dengeleri üzerinden karar vermeye alışmışlardır. Onlar için yüceltilecek bir gerçek yoktur, yalnızca yenişme vardır.

Onlara bir mucize gösterilmiş olsaydı ona gerçekten inanacaklarına ilişkin tüm güçleriyle Allah’ın üzerine yemin ediyorlar… 6:109

Kendisiyle dağların yürütüldüğü veya yeryüzünün parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kuran mı olsaydı? Hayır! Tüm buyruklar Allah’a özgüdür. İnananlar yine de anlamadılar mı? Allah dileseydi tüm insanları doğru yola eriştirirdi… 13:31

Dediler ki: “Bize yeryüzünden bir kaynak fışkırtmadıkça sana inanmayız!” Veya “Hurmalar ve üzümlerle dolu bir bahçen olmalı ve arasından çağıldayan ırmaklar akıtmalısın!”  Veya “Öne sürdüğün gibi, üzerimize parçalar biçiminde gökyüzünü düşürmelisin!” veya “Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmelisin!”  Veya “Altından yapılmış bir evin olmalı!” veya “Gökyüzüne yük-  selmelisin; okuyacağımız bir kitap indirmedikçe yükselmene de inanmayız!” 17:90-93

Dedikodu makinesi tektanrıcılara çamur sıçratmak için gece gündüz çalışır. Kuran’ın elçisinehadisişerifadındaki iftiraları yakıştıran da aynı dedikodu makinesiydi.

Kuran, suçlular arasında bile ayrım yapar çünkü hepsi bir değildir. Savcı kirli biri bile olsa bu, çağrısına kulak tıkamak için haklı bir neden olabilir mi?

Ürünlerini sabahleyin kesinlikle toplayacaklarına yemin eden bahçeciler gibi onları sınayacağız. Hiç kuşkuları yoktu. Ardından, onlar uykudayken, Efendinden bir salgın orayı kapladı. Sonunda, kapkara kesildi. Sabahleyin, birbirlerine seslendiler:  “Ürün toplayacaksanız, erkenden bahçenize gidin!”  Böylece, çıkıp gittiler; aralarında fısıldaşıyorlardı.  “Bugün, hiçbir yoksul oraya girerek yanınıza sakın sokulmasın!”  Ve kararlı olarak, sabah erkenden vardılar. Birden orayı gördüklerinde, şöyle dediler: “Büyük olasılıkla, yolumuzu şaşırdık!”  “Hayır, yoksun bırakıldık!”  Aralarındaki en sağduyulu olan, şöyle dedi: “Size söylemedim mi? Keşke yüceltseydiniz!”  68:17-28

Savcı, suçlu kişilerle düşüp kalkan biri bile olsa aralarında en sağduyulu olarak öne çıkmıştır.

Kimi inkarcı bir yöntemi, kimisi öbür yöntemi kullanır. Sonuçta kaldırılan toz duman, çağrının işitilmemesini hedefler. “Savcı şöyleymiş…” “Aslında böyle böyleymiş de onu gizlemek için böyle bir çıkış yapmış…” “Kimlerdenmiş?” “Falancayla ilişkisi varmış…” “Daha önce de şöyle bir arıza çıkarmış…”

Nankörlük edenler şöyle dediler: “Bu Kuran’ı dinlemeyin ve onun hakkında asılsız şeyler uydurun. Böylece belki üstün gelirsiniz!” 41:26

Aslında bu yorumları yapan inkarcılar, savcının da kendileri gibi kirli, korkak, gücetapan biri olmasını umuyorlar. Savcının da kendileri gibi sahte, naylon biri olması onları rahatlatacak. Kendilerine ulaşmamış olduğunu bildikleri ışığın bir başkasına ulaşması olasılığına katlanamıyorlar. Bu, tam olarak Kuran’da tarif edilen inkarcı güdülenmesidir:

Kitap halkının nankörlük edenleri ve ortaklar koşanlar, Efendinizden, size bir iyilik indirilmesini istemezler. 2:105

“Ey toplumum! Bu nasıl şey? Sizi, kurtuluşa çağırıyorum. Oysa siz, beni ateşe çağırıyorsunuz!” 40:41

Onlar dünya yaşamını sonsuz yaşama yeğlerler. Üstelik Allah’ın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler. Derin bir sapkınlık içinde olanlar işte onlardır. 14:3

Toplumu yanıt olarak yalnızca şunu söyledi: “Bunları kentinizden çıkarın; bunlar temiz insanlarmış!” 7:82, 27:56

Savcının bundan sonraki eylemleriyle ilgili tartı/ölçü:

Gevşemeyin ve üzülmeyin. Üstün olan sizsiniz; eğer inanıyorsanız? 3:139

İnsanlar “Size karşı insanlar topladılar; artık onlardan korkun!” dediklerinde inançları arttı ve şöyle dediler: “Allah bize yeterlidir. Çünkü o ne güzel Koruyucudur!” 3:173

Bu savcı ve onun gibi tek tabanca bir şeyler yapmak için çırpınanlar, Tağut’a direnenler kurtulmuş; gerisi önce helakı sonra ateşi hak etmiştir. İçinde bulunduğumuz günler gemiye alınmayı veya sabaha karşı yola çıkarılmayı hak edenlerin seçip ayıklandığı günlerdir.

Korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksilterek, kesinlikle sizi sınayacağız; dirençli olanlara, sevinçli haberi ver. 2:155

…Allah, bir toplum kendisinde olanı değiştirmedikçe onların durumunu değiştirmez. Çünkü Allah bir topluma kötülük dilediğinde onu geri çevirmeye artık olanak yoktur. Onlar için ondan başka bir de ayrıca dost yoktur. 13:11

Bir toplumu yıkıma uğratmayı dilediğimizde, ellerine güç geçirmiş olanlarını yönetici yaparız; orada bozgunculuk yaparlar. Artık verilen söz gerçekleşir; sonunda orasını yerle bir ederiz. 17:16

Her toplum için bir süre belirlenmiştir. Sonunda süreleri dolduğunda ne bir saat ertelenirler ne de öne alınırlar. 7:34

Sonra, inananlardan kim varsa oradan çıkardık. Zaten bir ev dışında teslim olmuş kimse bulamadık. 51:35-36

 

Bir Cevap Yazın