Dünya Bu Kadar Kötüyse Benim Suçum Ne?

Veya;

“Ülke bu kadar ahlaksızsa benim suçum ne?”

Veya;

“Allah beni çok kötü koşullarda dünyaya getirerek bana bir ceza mı veriyor?”

Veya;

“Böyle kötü bir yaşamı ben mi talep ettim?”

Modern insan olarak belki en büyük eksikliğimiz birey olarak düşünmeye koşullanmamızdır. İnsan, birey değildir. İnsan bir bütün değildir, kendisinden büyük ve tam olarak kavrayamayacağı bir bütünün parçasıdır yalnızca. Vücutta trilyon hücre var. Bunlardan bir bölümü arıza yaptığında, diyelim karaciğer görevini yapamadığında hücrelerin hepsi birden ölüyor. Diyelim retina hücresine “Sen son nefese dek işini kusursuz yaptın, keskin gördün, hiç arıza çıkarmadın, sen biraz daha yaşa” denmiyor. Retina hücresinin suçu nedir?
Yeryüzünde sekiz milyar insan var. Bunlardan kimisinin ahlaksızlığının veya budalalığının cezasını başkalarının da çekiyor olması, Allah’ın onlara haksızlık ettiği anlamına gelmez. Kendisine haksızlık edildiğini düşünen, organizmanın son nefesine dek temiz kalmaya ve görevini kusursuzca yerine getirmeye çalışmalı. Kuran’ın “müjde” dediği şey, görevini son nefesine dek yerine getiren retina hücresinin diriliş günü aklanacağı ve bu yaşamda her neyi yitirdiyse, kat kat fazlasıyla, faiziyle, çoşkun bir ikramiyesiyle telafi edileceği bilgisidir. Retina hücresi dirilmeyecek kuşkusuz. Ama kişiler dirilecek. İşte karaciğeri veya başka arızalı dokuları, hücreleri bahane edip siz de görevinizi yapmayı bırakırsanız, organizmanın ölümünden siz de sorumlu olursunuz. Ve diriliş günü sorulacaktır:

“Ben bu organizmanın hep sağlıklı yaşayabilmesi için gereken her şeyi vermiştim. Onu hanginiz öldürdü?”

“Yahu herkes benim sırtımdan geçiniyor, gelen geçen bana vuruyor, alemin enayisi ben miyim? Ben de kendi hesabıma yaşayacağım” der ve doğru bildiğiniz yaşamdan saparsanız o gün suçlulardan biri olarak bir adım öne çıkacaksınız. Organizmayı öldüren kimdir? “Karaciğergiller arıza yaptı, ben enayi miyim, ben niye onun suçunu telafi ediyorum?” diyen safra kesesi hücresidir. “Safra kesesi benim sırtımdan geçiniyor, madem öyle ben de kendi hesabıma çalışırım” diyen midedir. “Bu kadar bozuk toplumu ben mi düzelteceğim?” diyen ve görevini yapmayı bırakan bağırsaktır. “Ortam ne olmuş böyle, ben de uyum sağlayayım ki sağ kalabileyim” diyen dalaktır, pankreastır, şudur, budur. Hepsi suçludur. Yalnızca son nefese dek çalışmayı sürdüren ama suçluların yüzünden ölmek zorunda kalan retina hücresi aklanacaktır. Ve kendisine verilecek olan ödül “İyi ki o sıkıntıyı göğüslemişim, iyi ki o zorlayıcı deneyimlere katlanmışım; bire bin aldım” dedirtecek kadar iyidir.

***

Bu açıklama yalnızca yazının başındaki sorulara yanıt olması için, en kötü olasılığı varsayarak yazılmıştır. Organizmanın öleceğini şimdiden varsaymak gibi bir amaç yoktur. İflas etmiş görünen karaciğere ve öbür dokulara rağmen ölümün kesin olduğunu söyleme olanağımız ve hakkımız yoktur. Retina hücresi, görevini yapmasının karşılığını hastalığın atlatılmasında pay sahibi olmak ve organizmayı sağ tutmak biçiminde alabilir. Yaşamı sürdürmek için yaptıklarımızın karşılığı doğal olarak yaşamın sürmesidir. Bu, bütün canlılar için geçerlidir. Denebilir ki ölüm sonrası yaşam, bu karşılığın bir türevi veya güvencesi veya bütünleyicisidir. Bu ise yalnızca iyinin ve kötünün bilgisine sahip olan canlılar için geçerlidir.

Bir Cevap Yazın