Muhammed Peygamber’in Ürdün’deki Petra kentinde yaşadığı, Mekke’nin aslında Petra olduğu konulu Türkçe altyazılı belgesel bir süredir çok izleniyor ve konuşuluyor. Bu konuda daha önce free-minds.org sitesinde ciddi bir makale okumuş ve ilgili forum başlığında gezinmiş, herhangi bir yargıya varmayı ertelemiştim. Yapımcı Dan Gibson, belgesel filminde Kuran’a neredeyse hiç girmiyor ama daha önce bilmediğim bir kaç noktaya dikkat çekiyor. Ana fikir, Muhammed Peygamber’in ve dolayısıyla İbrahim Peygamber’in ocağının (Kutsal Ev’in) Mekke değil, Ürdün-Filistin sınırındaki tarihi Petra kenti olduğu. Okumaya devam et
“Sosyal Medya” Hakkında Küçük Bir Uyarı
Murat Yatağanbaba’nın bir makalesi var… Diyor ki, Tanrı’nın Ulağı (nebiullah) bugün gelseydi telefon, televizyon, internet vb. kullanırdı, elçiliğini bu kanallar üzerinden yapardı. Öyle ya, bu kadar büyük olanaklarla bir anda milyonlara ulaşmak varken karşısına aldığı yüz, iki yüz kişiyle niye uğraşsın? Öyle değil işte, öyle değil! Ulak kesinlikle bu kanalları kullanmazdı. Veya belki de, kullansa da kullanmasa da hata yapmış olurdu. Belki de bu yüzden bize asla ulak gelmeyecek. Okumaya devam et
Banka Faizi Haram Mı?
Faiz konusunda ayrıntılı bir yazı yazmam isteniyordu. Bu yazıda sık sorulan bazı sorulara gücüm yettiği ölçüde ve olabildiğince kısa yanıtlar vermeye çalışacağım. Sistemlerin ve süreçlerin nasıl çalıştığını uzunca anlatmaktan kaçınıyorum. Vardığım yargıların temelini oluşturan bu bilgiler yazıda verdiğim kaynaklardan edinilebilir ve böylece çıkarımların sınanabilir. Önce şunu aklımızdan çıkarmayalım: Fetva isteme alışkanlığı iyi değildir, kişiyi tembelliğe alıştırır. Kendi fetvanızı kendiniz vereceksiniz. Bu, herkesin kendi Kuran yorumuna sahip olması anlamına gelmiyor. Fetvanın veya içtihadın gerekçesini, çıkış noktasını Kuran’da bulmak, bilmek anlamına geliyor. “Herkesin Kuran’ı ayrı yorumlayabileceği, bu yorumların her birinin de aynı anda doğru olabileceğini” zaten Kuran’ı bilmeyenler söyler. Böyle safsatalara kanmayalım diye, eğri ve doğru açıkça belli olsun, gerçeğe tanık olunsun diye her birimiz Kuran’ı elden geldiğince bilmek zorundayız. Böyle bir çaba size zor geliyorsa fetva istemeniz iyiliğinize değildir.
Aradan ilginizi çeken soruyu okuyup kapatmanızı tavsiye etmem. Yanıtlar birbirinin devamı ve bir bütün oluşturuyor. Bir sorunun yanıtı bir başka soruda sürüyor.
Yazıyı .pdf biçiminde indirebilirsiniz:
Dünya Bu Kadar Kötüyse Benim Suçum Ne?
Veya;
“Ülke bu kadar ahlaksızsa benim suçum ne?”
Veya;
“Allah beni çok kötü koşullarda dünyaya getirerek bana bir ceza mı veriyor?”
Veya;
“Böyle kötü bir yaşamı ben mi talep ettim?” Okumaya devam et
Kuran’da Neden Beyin Yok Da, Kalp Var?
“Kuran’da Neden Beyin Yok Da, Kalp Var; Kalple Düşünmüyoruz ki?”
Bu, özellikle Kuran’ı çürütmek üzere soruluyorsa, iddialı bir soru. Çünkü soruyu soran, beyinle düşündüğümüzü bilme iddiasında. Yani insanı insan yapan ve öbür canlılardan ayıran şeyin beynin içinde bir yerlerde saklı olduğunu bilme iddiasında. “Beyinle düşünüyoruz” önermesi, düşünce sözcüğünün kapsamıyla sınırlı kalmayıp yaşamda verdiğimiz her kararı akılla verdiğimiz savını içerir. Buna göre aklı üstün olan kişi doğru karar verir, aklı yetmeyen yanlış karar verir. Tıpkı duygularından arınmış ve kusursuz mantık sahibi bir insan betimlemesi olan Mr. Spock’ın öne sürdüğü gibi: Okumaya devam et
Kuran’a Göre Vejetaryenlik /Veganlık ve Hayvanseverlik – 3 -son
Yazının ilk iki bölümüne şuradan ulaşabilirsiniz: Birinci Bölüm İkinci Bölüm
Üç bölümün tamamını .pdf dosyası olarak indirebilirsiniz:
Kuran’a Göre Vejetaryenlik /Veganlık ve Hayvanseverlik – 2
Birinci bölümden devam…
Not: Olası düzelti ve güncellemeleri yalnızca pdf dosyasına işleyeceğim. Okumaya devam et
Kuran’a Göre Vejetaryenlik /Veganlık ve Hayvanseverlik – 1
Bu yazı, bu coğrafyanın histerisine, bu zamanın ateşli sayıklamalarına bir yanıt sağlar. Bununla kalmaz, çok yakın gelecekte karşımıza “Kuran yorumu” olarak çıkacak ve etyemezliği övecek olan yıkıcı yayınlardaki boş iddiaların büyük bir bölümünü çürütür.
Gerçeğinkitabı’nda pek çok yazıya, bu yazıya tükettiğimden kat kat fazla emek harcamışımdır. Bu yazı uzun süren bir birikimin sonucu değil. Görece kısa süren bir çalışmanın ürünü. Konuyu bütün alt başlıklarıyla kapsama ve yan konularla birlikte ele alma gibi bir amacım olmadı. Bunun yerine konunun ortasına, kökenindeki güdülenmeye yoğunlaştım.
Not: Olası düzelti ve güncellemeleri yalnızca pdf dosyasına işleyeceğim. Okumaya devam et
Kitap İncelemesi: Volkan Ertit – Endişeli Muhafazakarlar Çağı
Kitap arkası yazısından: “Profesör: Doktoranızda ne çalışacaksınız? Ertit: Hocam, ben genel algının aksine Türkiye’nin sekülerleştiğini, yani Türkiye’de dinin gücünün ve prestijinin azaldığını, yeni neslin kendilerinden önceki kuşaklara nazaran dine daha uzak olduklarını düşünüyorum. Ve doktora tezimde de bu toplumda dinin hayattan çekilmesinin ardında yatan sebepleri çalışmak istiyorum. Profesör: Affedersiniz ama, Türkiye her geçen gün kış uykusuna yatmış bir hayvan gibi İranlaşırken, siz nasıl olur da böyle bir şeyi savunabilirsiniz! (Doktoraya kabul edilmedim) Bu kitabın ortaya çıkış amacı da sosyoloji profesörlerinin dahi “kış uykusuna yatmış bir hayvan gibi İranlaştığını” düşündüğü bir ülkede dinin prestijinin ve gücünün azaldığını, gündelik yaşamdan kesitler ve akademik çalışmalar ile göstererek daha geniş kitleler ile paylaşma arzusudur.” Okumaya devam et
Felsefe ve Soyut Teoloji Ne İşimize Yarar?
Bazen açıkça dile getirilir, çoğu kez yalnızca ima edilir veya hiç dile getirilmez. Ama “dinler” tarihiyle, Kuran’la yaşamının herhangi bir döneminde, herhangi bir yoğunlukta ilgilenmiş pek çok kişinin aklına uğramış düşüncelerdir:
“Bu kadar felsefe ne işe yarar? Okumaya devam et